Sa’d’ın İslâm’a Girişi
Sa’d (r.a.) da Hazreti Ebu Bekir’in teşviki dairesinde İslâm’a girenlerdendir. Kendisi kolaylıkla müslüman olmuştu... Olmuştu ama esas mesele de bundan sonra çıkmıştı... Bakın neler olmuştu...
Hazreti Sa’d’ın İslâm’a girişinden sonra evinde ibadete başlaması annesi Hamme’yi müthiş üzmüştü...
Hamme putperstlerdendi! Hem de koyularından! Buna karşılık oğlunun müslüman olması, hele de evde namaz kılmaya başlaması büsbütün onu üzmüş, âdeta deli etmişti...
Bu durum karşısında kendisine karşı son derece bağlı olan oğlunu İslâm Dini’nden geri çevirmek için şu çareye başvurdu:
− Ey oğlum, İslâm Dini’nin ana babaya karşı saygı gösterilmesini emrettiğini sen söylemiyor musun?
− Evet anne...?
− Mâdemki öyledir, bu takdirde sen de İslâm Dini’ni inkâr etmedikçe ve putlara tapmadıkça ben de ağzıma bir lokma ne yemek koyacağım, ne de su...
− Canın ne istiyorsa onu yap! Cevabını verdi...
Bunun üzerine annesi Hamme doğruca Kâbe’nin yanına gidip oradaki Saf ve Naile putlarına el sürüp yemin etti ve sonra putların arkasına oturdu... Yemek getirdiler, su verdiler; ne yemekten bir lokma aldı, ne de sudan bir yudum içti... İki gün ve iki gece bir lokma yemedi... Aç-bilaç putların arkasında yatakaldı...
Annesinin bu inadı karşısında dayanamayan Sa’d (r.a.) doğruca yanına gitti ve yüzüne karşı yemini bastı:
− Vallâhi anne, iyi bil ki, senin yüz tane canın olsa ve onlar teker teker çıkmaya başlasa; ben gene de O Rasûl’ün dininden ayrılmam. Artık, sen ister yemek ye, ister yeme! Benden sana bunu söylemesi...
Hamme oğlundan bu sözleri işitince mecbur oldu ve yeminini bozarak yiyip içmeye başladı... Ve bu hâdise üzerine âyeti kerîme nâzil oldu:
“Biz insana ana-babasına güzel davranmasını vasiyet ettik... Eğer ilmine ters düşen bir şeyi bana ortak koşman için seninle tartışıp seni zorlarlarsa, o ikisine itaat etme! Dönüşünüz banadır... Yaptıklarınızın (anlamının) haberini vereceğim.” (29.Ankebût: 8)
Hazreti Sa’d (r.a.)’ın Efendimiz’in nesline ve Hazreti Âli (r.a.)’a bağlılığını göstermek için burada şu hâdiseyi nakletmek isteriz:
Hazreti Osman’ın şehîd edilmesinden sonra, Muaviye’nin çıkarttığı fitne üzerine, müslümanlar ikiye ayrılmıştı... Bu ikilikten sonra Muaviye Rasûlullâh AleyhisSelâm’ın ashabına mektuplar göndererek, onları kendi safında toplanmaya çağırıyordu...
Bu mektuplardan bir tanesi de Sa’d (r.a.)’a gelmişti... Sa’d (r.a.) mektubu alınca çok üzülmüştü... Derhâl Muaviye’ye şu cevabı vermişti:
“Ey Muaviye;
Sen devası olmayan bir derdin içine düşmüşsün!
Beni bu yolda harekete geçirmeye değil sen, Ebül Hasan Âli dahi davet etse kabul etmem...
Sen nasıl olur da Âli’nin bile erişemeyeceği bir şeyi istersin...
O Âli ki, bir günlük sohbeti, senin bütün hayat ve mematından daha hayırlıdır...
Sen ancak, Âli’ye feda olabilirsin, yoksa ona hasım değil!”