Üstad
− Çoğunluğa, anlatmak istediklerimi anlatamamış olmanın acziyle üzülüyorum...
Demek ki gerçekten âciz ve garîbim... Bağışlayın beni!..
Cevaplar
− Bu idrakın geçmişi ile ilgilenmek istemiyorum... Geleceği için ise: Öz benliğimin gereğini şuurumda ... rağmen tavizsiz korumaya çalışırken; birimliliğime yüklenen acziyet ve mesûliyeti zaman zaman hayâ, haşyet ve huşû ile hazmetmeye çalışıyorum!.. Yegâne en büyük dikkatim ve kaygım ise, İNSANLIĞIN EN BÜYÜK ŞANSINI DEĞERLENDİREMEMEK VE ALGILAYAMAMAK!
− Sembollerın vurguladığı gerçekleri kullanma sınırına yaklaşmak...
− Ben şunu düşündüm. Niye acaba sembollerle anlatıyor?... Direkt anlatılması mümkün değil mi?.
Üstad
− KOZA’nın dışına dair, sembollerle anlatılanların gerçeğini merak etmiyor musunuz; diyordu Elf, Cem’e...
O takdirde çıkart başını KOZA’dan da bir bak bakalım çevrene!..
− Ama Kozamı delemiyorum ki!.. demişti ona Cem!..
− Ne olur Elf, dedi Cem...
Sen dışarıdan delsene kozamı!.. ki, ben kafamı çıkarabileyim kozadan dışarı..?
− Olmaz bu kesinlikle dedi Elf, Cem’e... Sen hiç yumurtanın kırılarak civcivin dışarı çıkarıldığını gördün mü?.. Belki yumurtasını içeriden kıran civcive, çıkması için yardımcı olunabilir... Ama yumurtasını kırmamış civcive, kesinlikle dışarıdan kabuğu kırılarak yardımcı olunmaz!.. Zira bu ona zulüm olur!..
Cem hâlâ anlayamamıştı Elf’in ne demek istediğini... Soruyordu...
− Ama niye... Ben kozamı delip de çıkaramıyorum başımı hâlâ dışarı!..
− Sen, dedi Elf... Dışarıda nefes alıp yaşayabilecek bir hâle gelmiş olsan, zaten kendin deler ve kırarsın kozanı; çıkartırsın başını dışarı; ve o havayı teneffüs edebilir ciğerlerin; yaşamaya başlarsın koza dışında!.. Ama şu anda kozayı kıramamanın sebebi zaten, ciğerlerinin koza dışındaki gerçekleri (pardon); havayı teneffüs edebilecek bir kapasiteye ulaşamaman!.. Bu durumda senin kozanı kırmak, sana yapılacak en büyük zulüm olur!.. Zira o hava zehir olur senin ciğerlerin için!..
Cem bir hayli zorlanmıştı, kozanın dışında bir yaşam olduğu hâlde, kozayı delip de o yaşamı fark edememekten dolayı...
İşte ben de garîbim o Cem gibi...
Fark ediyorum; kozamın dışında bir yaşam var ama... Hâlâ kozanın içindeki kendi hayal dünyamın içinde, kendi yarattığım değerler ile ömür tüketmekten başka bir şey gelmiyor elimden!..
Aslında biliyorum, benim bu çok önemli değerlerimin, Çin’in hong thukiyang köyünde sıfır değer ettiğini!..
Biliyorum ama; beni kozamın değerleri tatmin ve mutlu ediyor ya!..
Gidip bir balık yiyip boğazda, avunabiliyorum ya!..
Çevremdeki üç-beş dosta bir şeyler anlatıp, bilgiçlik taslayıp, kendimi tatmin ediyorum ya!..
Çaresizliğimi, avuntularımla örtmeye çalışıp, böylece kendimi aldattığımı sanıyor; uyuşturabiliyorum ya bilincimi; sanki uyuşturucu koklamış gibiyim!..
Neyse, başınızı ağrıttım, lütfen bağışlayın beni...
Kendi dertlerimle sizleri meşgûl etmek hiçbir yarar sağlamayacak bana! Gene de bazen insan, kendini dinleyecek birini bulunca böyle deşarj olmak istiyor işte...
Gelin, siz bana, dünyanızın güzelliklerinden söz ederek avutun beni lütfen!.. Yarama merhem olun!..