Soru

− “Allâh’a sığınanın şerrinden Allâh’a sığınmak” nasıl oluyor o zaman?.. İnsanların Allâh’a sığınmış olan bir varlıktan, Allâh’a sığınmayı talep –dua- etmeleri korunmayı sağlarken, beraberinde mahcupluk da getirmez mi?..

Üstad

− Allâh’a sığınmanın anlamını çok iyi fark etmek zorundayız... Yaptığın işin Allâh’ın kuvvet ve kudretiyle olduğunu fark etmek ve o gücü kullanabilmek, “O’na sığınmak” demektir...

Yoksa “Allâhım ben sana sığınıyorum” demek değil!..

Bu sebepledir ki... O kuvvetle sana zâhir olan biri, eğer seni hakikatini yaşamaktan veya Allâh’a sığınmaktan seni engellemeye çalışırsa, senin yapacağın iş; “Sen görevini yap, ben de...” diyerek ilminin gereğini yaşamaktır... Ki bu da gene ALLÂH’a sığınmaktır...

Soru

− Vahdet-i Vücud görüşü veya “ilmin malûma tâbi oluşu”, Ahadiyet sıfatının velâyet kemâlâtı ile algılanışından mı ortaya çıkıyor?

Üstad

− Velâyet kemâlâtının sınırlarından ileri geliyor... “Vâhidiyet” sıfatının müşahedesinden ileri geliyor...

Soru

“Ölüm ötesi âlemin değer yargıları buradakinden çok daha farklı; hatta apayrı” cümlesini biraz açıklar mısınız?

Üstad

− Biz bugün genelde, toplumsal şartlanmanın getirdiği değer yargıları ve duygularla, bu yüzden de KOZAMIZDA yaşıyoruz!..

Ölümle birlikte, sistemin bir başka boyutuna geçeceğiz; ki o boyutun yaşam şartları ve değerleri, buradan tamamıyla ayrıdır... Burada değerli bulduğumuz, değer verdiğimiz pek çok şey, orada hiçbir şey ifade etmeyecektir!.. Kur’ân bunun sayısız misalleriyle doludur!..

Dolayısıyladır ki, biz önce ana sistem içindeki, boyutumuza ait değerlerin hangilerinin İZAFÎ=GÖRESEL olduğunu fark edip, ona göre gerçek değerleri anlamaya çalışalım, demek istiyorum...

Soru

− Kadında zuhura çıkan Kudret sıfatı âfakî midir?..

Üstad

− Muhammedî ilmin, bâtınî ilmin yer almadığı her kudret zuhuru âfakî seyrden olabilir... Ya da gafletten!

Soru

− Şehîdin cesedi neden yıkanmaz?..

Üstad

− Şehîd, kendi kanıyla yıkanmış−abdest almıştır, arınmıştır da ondan!

Soru

“Allâh kendi katındaki rahmetinin yüzde birini tüm mahlûkata yaydı, doksan dokuzu kendinde mevcuttur” hadîs-î şerîfindeki “yüzde doksan dokuzu kendinde mevcuttur”daki mânâ nedir?..

− Hz. Hamza’nın şehâdetine sebep olan Vahşi için İmam-ı Rabbanî hazretleri, Rasûlullâh Efendimiz’i görmesinden dolayı “O fazilet itibarıyla Veysel Karani hazretlerinden daha hayırlıdır” demektedir. Siz bu görüşe katılıyormusunuz?.. 

37 / 101

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!