Gelelim şeytanın “eûzü” çekmesinin anlamına!..
Şeytanların yani cinlerin çok çok büyük bir kısmı, “ALLÂH” isminin işâret ettiği mânâyı, bugünkü TANRI’ya tapan müslümanların bildiklerinden çok daha iyi biliyorlar; ve de yaşıyorlar!.. Kendilerindeki kuvvet de zaten oradan geliyor!.. Şeytan bugünkü müslümanlardan çok daha fazla ALLÂH’a iman sahibidir!..
Eğer âyetleri iyi okursanız; “AKIL ve İMAN” kitabını iyi okur veya dinlerseniz, bunu fark edebilirsiniz!..
Şeytan kendisindeki kuvvet ve kudretin Allâh’tan geldiğine iman hâlindedir... Ve de şeytan, bir kısım hâllerinde Allâh’a sığınmaktadır!..
“Sığınmaktadır” sözcüğünün işaret ettiği mânâ nedir; “sığınma” işlemi nedir ve nasıl olmaktadır; bunu iyi düşünün ve anlamaya çalışın! Çünkü o kıyamete kadar izin verilmişlerdendir; bu yüzden de Allâh’a “sığınma” hakkına sahiptir!..
Ne yazık ki, “müslümanım” diyenlerin pek çoğu, gene şeytan kadar ALLÂH’a “sığınmamakta”dırlar!.. Allâh’a imanları “AKIL ve İMAN” kitabında açıkladığımız tarzda olmadığı için!.. Bilmem işin vahametini de bu arada anlatabildim mi?..
Soru
− Hz. İsa ve diğer Nebiler döneminde dahi Muhammedî ilim zuhur etmediğine göre; ve siz de Muhammedî ilim zâhire çıkmayan toplumlarda, kudretin, o toplumun zehiri olduğunu söylediğinize göre; İsa’daki kudretle Deccal’deki kudret arasındaki fark nedir?
Üstad
− “Kudret”, Sıfat mertebesidir... Muhammedî ilim ise Zâttan gelir!..
Sıfat mertebesinin kemâlâtından ve kudret sıfatının özelliklerini açığa çıkarabilecek şekilde yaratılan İsa Aleyhisselâm zaten bu yüzden kudret sıfatıyla zâhir olmuştur; bu yüzden de getirdiği ilim anlaşılmamıştır...
İlmin anlaşılır olması için, o kişinin fıtratının ilim sıfatından programlanması gerekir!..
Deccal ise, ilimde işin hakikatine ilmen vâkıf olmasına rağmen programı itibarıyla kudret zuhuruyla gelecektir...
Deccal ilmi ile İsa (a.s.) ilmi arasındaki fark ise şudur;
İsa (a.s.); enfüsî kemâlâta sahip olarak hakikate vâkıf olmuştur; bu yüzden insanları ALLÂH’a; semânın krallığına, yani düşünsel boyutun özelliklerine davet etmiştir... Buna karşılık Deccal ise, âfakî boyuttan seyirle hakikatine vâkıf olmuş, bu yüzden de kendisinde açığa çıkan kudret sıfatı desteğiyle de insanları kendine tapmaya davet etmiştir!..
İnsan, hakikati yanlızca âfaktan alırsa; enfüste seyrini tamamlayamaz ise, onda da deccalleşme tehlikesi baş gösterir... Bilmem açıklayabildik mi?
“Âfakta” algılamaktan anlatmak istediğim şu... Kesret=çokluk boyutunda bütün varlıkların aslında TEK varlık olduğunu fark ederek, kendisinde o çokluktaki tek varlığın kudretini fark edip açığa çıkarmak...
“Enfüste” algılamak ise, nefsinin hakikatinin Mutlak “TEK”e ait olduğunu fark ederek, herkesi kendi hakikatini tanımaya davet etmek...
Soru
− Hakikati âfaktan almak ile enfüsten seyretmek arasındaki farkı, “Akıl ve İman” kitabında anlattığınız vahiy ve ilham ile bağlantılı olarak anlayabilir miyiz Üstadım?
Üstad
− Hayır!