Bu arada Ali de aval aval dinliyor Veli’yi...
“Fırından aldı pideleri manava gitti... karpuzu seçiyor... Onu da aldı... Şimdi kitapçıya yürüyor... Girdi kitapçıya, ısmarladı kitabı... Aldı kitabı çıktı yola... geliyor eve... işte geldi!..”
− Ahmet geldin mi oğlum?..
− Geldim efendim... diye ses gelmiş dışarıdan Ahmet’ten... Mutfağa koyup emanetleri getiriyorum istediğiniz kitabı!..
Veli bakmış, Ali’nin yüzüne...
− Ahmet bu!.. demiş...
Ali, gülmüş...
Hadi canım, sen de!.. Bu iş mi yani... Benim 5 altınlık MEHMET de bunu yapar!..
Hemen seslenmiş dışarıya...
Oğlum Mehmet!..
İçeri dalmış Mehmet!..
Ali ona da aynılarını ısmarlamış...
− Hemen al şunları gel yavrum, demiş...
MEHMET çıkmış dışarı...
Ali de döndürmüş başını Veli’ye, ve başlamış konuşmaya...
“Şimdi Mehmet ayakkabılarını giydi... Dışarı çıktı... Bakkala gidiyor... Bakkala girdi; şekeri pirinci ısmarladı.... Onları aldı... Fırına gidiyor... Pideleri aldı... Manava gidiyor... Karpuzu aldı... şimdi de kitapçıya yürüyor... Kitapçıda ısmarladı... Kitapçıyı bekliyor... Şimdi onu da aldı... Eve geliyor... geldi işte!...”
− Oğlum Mehmet..?
− Efendim?..
− Geldin mi Yavrum?..
MEHMET’ten cevap:
− Ayakkabılarımı bağlıyorum efendim... hemen gidiyorum!!!
İşte eskiden böyleymiş insanlar... Tabii artık böyle insanlar yok... Herkes zehir gibi... Her şeyi anında anlayıp uyguluyorlar... Ne de olsa −galiba− âhir zaman!..
Evet, biz gelelim gene şu taklitten kurtulma meselesine...
Taklitten nasıl arınacağız?..
Kurân’ı bir mukallit gibi okumaktan ve sonra da tarih kitabı demekten nasıl kurtulacağız..?
Namaz ne zaman başkası için, yani tanrı için yapılan bir tapınma olmaktan çıkacak?..
Dualarımız ne zaman ötedeki bir tanrıdan bir şeyler dilemekten öteye geçecek?..
Ne zaman, “etraf için” dindar olmaktan vazgeçeceğiz?..
Din dedikodusunu ne zaman terk edeceğiz?..
Ne zaman din, başkalarıyla paylaşma zevkimizi tatmin eden bir hobi olmaktan çıkacak?..
Yediğimiz ekmek ya da içtiğimiz su, nasıl kendimiz için ise, dinin de o olduğunu; ve bunun kesinlikle başkalarını ilgilendirmediğini kavrayacağız?
Dam üstünde saksağan mı bilmem, ama aklıma geliverdi...
Cenaze namazında niçin “FÂTİHA” Sûresi okunmaz?..
Cevaplarınızı bekliyorum..?