Soru
− İnsanın kendi hissettiği-idrak ettiği şeyleri, klasik anlamın dışında bir tespih ve dua şeklinde kabul edebilir miyiz?..
Üstad
− İnsanın tespih ve duasının birkaç boyutu vardır... Bazen bir boyutta yaptığın tespih ve dua diğer boyuttakine ters düşer...
Bu yüzden de en içteki boyutta yaptığın tespih ve duanın sonucu senin için oluşur daima... Ve sen “Ben şöyle dua ettim tespih çektim ama neticesini göremedim” dersin...
Bu sebepledir ki, kişinin, dilindeki dua ve tespihinden öte; düşüncesindeki ve hâlindeki dua ve tespihi daha önemli ve geçerlidir... Tıpkı şeytanın “lâ havle” çekmesi gibi... O da dua ve tespih etmektedir... Daha önceki sohbetleri izleyenler bunu anlayacaklardır...
Soru
− Rasûlullâh Efendimiz, “Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir” buyuruyorlar. Büyük günah sahiplerinden kastedilen kimlerdir? Açabilir misiniz Üstadım. Teşekkür ederiz.
Üstad
− Bu açıklamasından benim anladığım, şefaatin ŞİRKİ HAFÎ ehline olduğudur... Çünkü şirki hafî en büyük günahtır!.. Mutlak şirkin zaten bağışlanması yoktur... Şirki hafî ise bunun dışında kalan günahların en büyüğü ve bütün günahların kökenidir!
Soru
− Üstadım, sâlih bir rüyayı gören sâlih kişi, velâyet mertebelerinin üst kademelerinde yer alan kemâlât ehli midir..?
Üstad
− Sâlih kişi tâbiri çok yüksek bir kemâlâtı anlatır... Ben kendim için sâlih bir kişi diyemem... Dolayısıyla sâlih kişiler hakkında fazla bilgim yok!
Soru
− İnsan-ı Kâmil’den okuduğum ve anlayabildiğim kadarıyla aktarmaya çalışacağım: Cenab-ı Hakk’ın hâkim olan sıfatları Celâl ve Cemâl diye gruplanabiliyor. Ve biliyoruz ki insan Esmâ’dan terkip, ayrıca kitapta dendiğine göre ferdî vasıfları da dörde ayırmak mümkün... O zaman insan terkibinin de bu iki grup sıfattan oluştuğunu düşünebilir miyiz? Teşekkürler...
Üstad
− Sen beni çeşitli vasıflarımla kendine göre anlamak amacıyla çeşitli tasniflere tâbi tutabilirsin, ama bu ayırım ve sıralama ve öncelikler SANA GÖREdir!.. Ben ise tek bir bütünüm!
Soru
− “Hayır senin yeddindedir.” Meâlini lütfen açıklar mısınız? (Mâlik’el mülk’ten)
Üstad
− “Hayır”, senin kudretinle açığa çıkmaktadır, bunu idrak ettim demektir... Eden için tabii... Yoksa sadece lafını söylemiş olur...
Soru
− Nebi ile Enbiyâ arasındaki fark nedir..?
Üstad
− Nebi tekildir, Enbiyâ çoğuldur...
Soru
− Elmalı’nın tefsirinde bulunup, sizin de kitaplarınıza aldığınız bir bölümde “Belki âlemde ikrah vardır ama dinde yoktur” deniyor: Âlem(ler) din diye anlatılanın dışında olmadığına gore, bu alıntıyı nasıl anlamlıyız?..