Soru
− Arabayı amaç edinmeyip, araç olduğunun farkına vararak, ona öylece binelim...
Üstad
− Bir binmeye başlasam, zaten sorun çözülecek!.. Yaptığım iş yalnızca, yağlayıp ballamak, cilalamak!.. Bindiğim yok ki!..
Soru
− Niye Üstadım benzini mi yok?..
Üstad
− Pardon, baştan beri anlattıklarımı size ulaştıramadım galiba?
Bizim burada bir galon (3.5 litre), 93 oktan benzin 1 dolar 14 cent... 400gr. içme suyu plastik şişe de 1 dolar!..
Gel de arabayı doldurup bir yerlere gitme!.. Ama hâlâ duruyor araba kapıda!..
Cevaplar
− Kelin merhemi olsa, başına sürerdi Üstadım.
− Arabayı satın, Üstadım!..
Üstad
− Satıcam da, ona Cemile müsaade etmiyor; ben arabasız ne yaparım, hayatın benim için varlık nedeni kalmaz; deyip duruyor!..
Cevap
− !!!
Üstad
− Tabii gülersin... Geldin buraya, gördün benim eski arabayı!..
Soru
− Üstadım... İmamı Rabbanî: Nübüvvet derecelerinin sonu “İmamet” Makâmı... Velâyet derecelerinin sonunda “Hilâfet” Makâmı verilir demekte. İmamet ile halifeliği nasıl anlamalıyız...
Üstad
− Soruna cevap vermem için benim o makâmlarda olmam lazım!.. Millet bana, sen deli misin derken; ben, nasıl olur da sana Hilâfetin, İmametin zirvesinden söz edebilirim!..
Bir “deli misin” hitabına daha beni maruz bıraktıracaksın!..
Soru
− Arabadan “ İmamete” nasıl geldik... ???
Üstad
− Bugün Bayram... Bize her gün de, size son gün!.. Dolayısıyla bugün de sizlere bir şey öğreterek kafa şişirecek hâlimiz yok!..
İşte o yüzden böyle havadan, sudan, arabadan bahsediyorum... Sıkılan varsa isteyenler ayrılabilir!..
Bizim ... dün soruyordu, ben babama benzemişim değil mi; diye...
O en büyük kardeş ... Yani ilk gelen!.. Onun için de pek çok özellikleriyle babasına çekmiş!..