Düşünen beyin insana verilen en büyük “belâ”dır!..
“En büyük “belâ” Nebi ve Rasûllere, sonra sırasıyla mertebesine göre velîlere ve müminlere verilir” yolundaki hadisi; bir de bu bakışla değerlendirin bakalım...
Acaba “belâ”, hastalık-kaza-işsizlik gibi şeyleri mi anlatıyor, ki bunlarla insan tekâmül etsin; yoksa DÜŞÜNMEYE başlayan beyni mi?..
Çok yıllar önce birilerine demiştim... Bu ilimden üstününü bulursanız, bana haber verin, gidip o çeşmenin önüne kova olayım!.. diye...
Ama hâlâ, önüne kova olacağım bir çeşmeyi kimse bana bulamadı!..
Öyle ise; kendi kovamdaki suyla yetinmek zorunda olduğum gerçeği ile yüz yüze idim!.. Ve kovamdaki suyu, susuzlarla paylaşmak, fıtrî görevim olduğu için de, bu suyu dileyenlerle paylaşıyorum...
Kimseden bir talebim YOK!..
Ama insanlara şu sorunun da sorulacağını çok iyi biliyorum:
“Size yaşadığınız zamanda, bu gerçekleri açıklayan bir kovayı üzerinize boşaltmadık mı?.. Niçin o suyu değerlendirmediniz?..”
Evet Dostlar...
Şimdi gerçekçi bir biçimde düşünelim...
Tüm çevremiz her an hızla değişirken; biz hâlâ, atalarımızdan, ana-baba-şeyhimizden naklolan eski hikâyelerle yetinip; yeni ufukları değerlendirmeyecek; eski mecaz-sembol anlatımlar gözlüğü ile mi Din’i-Sistem’i ve Rasûlü ve Kurân’ı değerlendirmeye(?) devam edeceğiz?..
SORUYORUM...
Acaba Türkçem yetersiz de, onun için mi sizlere düşündüklerimi nakledip bir şey hissettiremiyorum; ve bu yüzden de beyninizde devrimler oluşturamıyorum!..
Soru
− Ben hâlâ sorumun cevabını bekliyorum, Kurân’da neden hep Allâh “biz” diye kendinden bahsetmiş, nedir buradaki “biz”den kastedilen?
Üstad
− Neyse... Bağışlayın; verdim, talkını; yuttum salkımı!.. İşte bu da benim çelişkim!.. Haddimi bilmezlik edip, yordum kafanızı!..
Cevap
− Subhaneke...
Üstad
− Evet, gelelim senin soruna...
Allâh İsmiyle İşaret Edilen’in ne olduğunu anlamadan, bu sorunun cevabı çözülemez!.. Bu yüzden önce “ALLÂH” kitabını bir defa daha çok iyi okuman lazım...
Zaman göresel!..
Yaşam göresel!..
Yalnızca yaşadığın andan ibaret bir dalga boyu... İnsan!