− Çelişkiler, kendimizdeki problemleri ortadan kaldırmak için önemli basamaklardır...
− Sizden öğrendiklerimde bir çelişki aradım, ama bulamadım. Ne çelişkisi? Belki hayata geçirmek zor; o kadar!
− Sükûtuhayal yeniliğin oluştuğunu gösterir.
− Şuurumuzda TEK’i hissetmedikçe çelişkilerden kurtulunabileceğini düşünmüyorum.
− Çelişkiler, zanlardır...
− Hakikatini öğrenerek...
− Çelişkiyle karşılaştığımızda, o çelişkileri aşmış olan insanların bu durumda ne yapacaklarını veya ne yaptıklarını düşünmeye çalışarak.
− Göresel gerçeklere sahip olan birimler mutlak gerçekliğe göre her zaman çelişkidedirler, bunu fark etmek mutlak gerçeğe bir adım daha atmaktır.
− Veritabanındaki bilgilerin kullanılır hâle gelmesi ile...
− Çelişki varsa, mevcut aklımla o çelişkiden kurtulmam mümkün değil; çünkü zaten mevcut aklımla o çelişkiyi görüyorum...
− Çelişkinin varlığını kabul; çözümünün de başlangıcıdır. Yeniye açık olma durumu, biraz da çelişkilerin varlığından ve onu yok etmek için harcanan çabalardan doğar...
− Vehmi benliğimizi kovanızdaki suda eriterek kurtulabileceğimize inanıyoruz Üstadım...
− Çelişkiye dışardan bakabilmek, onu çözmeye yardımcı olur kanaatindeyim...
− Çelişkiler kişinin yetersizliğini fark etmesine bir vesiledir. Kişi eğer bunu anlayabilirse eksikliklerini giderme tavrı içerisine girmelidir.
− Çelişki bence iyi bir şey! Beş duyumla yaşıyorum ve bunun dışına çıkabilmem için çelişkiler yaşamak benim hayrıma olur, yoksa taklitten öteye geçemem diye düşünüyorum.
− Terkibiyet gereği senaryonun bir bölümü... “Her an yeni bir şandadır” hükmünce çelişkiler de olmaktadır, olacaktır... Şuurda TEK’i idrak ederek çelişkilerin mağfiret yollu seyri, hazımlı bir şekilde gerçekleşebilir...
− Olanı, olduğu gibi kabul edememektir, çelişki.
− Algıladığını, doğru algıladığını sanmak, çelişkiyi meydana getirir...
− Benim düşündüklerim (sırat-ı müstakim’im) hakikatle uyuşmuyorsa (sistemle), çelişkiler doğar... Çelişki benliktendir.
− Benlikte olanlar, her zaman çelişkide midir?
Üstad
− Yukarıda seni hesaba çekecek bir tanrının olmadığı boyuta; Dünya’dan hiçbir şey götürmeden â’mâ olarak gitmek mi güzeldir; yoksa Dünya’da bırakıp da gideceklerini biraz ikinci plana bırakarak; gözünü gerçeklere açıp, perden kalkmış olarak o boyuta intikâl etmek mi?..
Yaptığın iyilikler ve kazandığın sevaplarla “Bühl” cennetinde yer almak yeterli oluyor mu sizlere?..