Rızkını, ben veriyorum diye düşünen de böyle!
Çalışmamın karşılığında bu ilmi hakkettim diyorsam, bu da benim imansızlığımın göstergesidir!
Sistemde, kendi iradesi ve bilinci sonucu, benliğinin getirisi olarak, Hakketme=liyâkat düşünen, imansızlar arasında yer alır!
Yaradılmışlar boyutunda, hakketme değil, Yaratanın takdiridir esas!
Takdiri reddir, kişinin kendi ilmi ve iradesiyle hakkettiğini kabul; ki bu da, imansızlığın dışa vurumudur!
Ya, takdirin önceliği vardır; hakketme sandığımız şey, takdire ulaşmanın vesilesi olan fiilin kolaylaştırılmasıdır; Allâh’a iman vardır burada...
Ya da, takdir yok; çalışan, egosundan kaynaklanan çalışmasının karşılığını hakketmektedir; herkes yaptığının karşılığını, takdire RAĞMEN, almaktadır!
Ya, herkes tek tek yaratılmıştır, ulaşacağı hedef belli, kendi şâkılesi (doğrultusu−programı) üzere... Rızkı belirlenmiş olarak, daha o dünyada yaratılmadan önce...
Ya da, o kendi çalışmasıyla kendi rızkını yaratmaktadır, kendi yolunu çizmektedir; dilediğinde kendi özgür iradesiyle alıp vermektedir!..
Ya, Sistemin ve içindeki her zerrenin, en ince noktasına kadar bir Yaratanı vardır, her dem, her zerrede dilediğince tasarruf eden...
Ya da, herkes dilediğini alıp vermede, dilerse kısıp, dilerse arttırmadadır!
“Allâh dilediğini yapmadadır” lafını geveleyip, buna karşılık araya benliğini katan imansızdır; müşriktir!
Kim, neye kaç saatini ayırıyorsa, o yolda o kadar ilerler!..
Arpa ekip, gül derleyemezsin!
10 saat mal satmayı düşünürken, on saatlik tefekkürün getireceği Allâh’ı fark etme idrakı sende oluşmaz! Beynini ne yolda kullanıyorsan onun neticesine erersin!
“Allâh”ı kıymetini bilerek tanımamanın, nefsine yaptığın en büyük zulüm olduğunu idrak edemiyorsan; mübarek olsun dünyalığın!
Ama bu arada, “Allâh”ı ebeden tanımaktan mahrum bir hâlde; “Allâh”ın gazabına ve lânetine uğramış olarak bu dünyadan ayrılacağını da bilmelisin!
Bak aynaya! Seyret kendini, yaptıklarını!..
Günün ne kadarını, “Allâh”ı bilmeye ayırıyorsun; günün ne kadarında, dünyada bırakacağın şeylerle meşgûlsün?!!
“Bulûğa ermemiş çocuğa cinsel temasın−orgazmın ne olduğu anlatılamaz” derler!..
Gözünü ve kalbini dünyalık bürümüş, aklı bulûğa ermemiş koca insana, “Allâh”a yakîn elde edip, bunun sonuçlarını yaşamanın ne olduğunu da anlatmak elbette mümkün olmaz!
Ne amaçla olursa olsun, dünyalık kazanma hırsına bak bir… “Allâh”ı tanıma ve yakîn elde etme hırsına bak bir!… Hangisi ne kadar; koy terazinin iki kefesine; gör kendini!
Kırkında, ellisinde, altmışında bedene sahip olmasına rağmen çocuk beyniyle yaşayanın elbette iman bilgisi de olmaz! Bırak ki, imanın gereğini yaşamayı!
Çocuğun derdi, oyuncaktır!..
Büyük çocuklarınki de dünya!..
Dünyasız da yaşanmaz ki, deyip; Dini “hobi” edinene mübarek olsun dünyası!..
Mübarek olsun imansızlığı!