Üstad
− O’nun sevgisiyle gözünün başka bir şey görmemesi=düşünememesi... olabilir... Başka sorusu olan var mı?..
Soru
− Vahdet olayı, Tek’lik olayı içinde Allâh’ın Rasûlullâh’ı övmesini nasıl anlamalıyız?..
Üstad
− “ALLÂH İsmiyle İşaret Edilen”in ne olduğunu fark etmedikçe bu sorunun cevabını anlamak mümkün değildir... Benim verdiğim cevabı klişe ezberlemek de insanı işin hakikatine erdirmez...
Soru
− Vaktimizi tefekkür etmek yerine daha çok düşünsel dedikoduyla geçiriyoruz. Zihnimizi tefekküre yönlendiremediğimiz devrelerde düşünsel dedikodu yerine düşünceyi durdurma çalışmaları daha faydalı sonuç verir mi?.. Teşekkür ederim.
Üstad
− Kesinlikle evet...
Soru
− Üstadım, ana karnında 120. günde ceninin saîd mi, şakî mi, dişi mi, erkek mi olacağı melek tarafından soruluyor. Tıbbî bilgilere göre döllenme anında cinsiyet bellidir. O zaman 120. gündeki, meleğin cinsiyeti belirleme meselesi nasıl açıklanabilir?..
− Üstadım, “hayr” nedir, hangi boyutta biter?..
Üstad
− F..., anlayamadım soruyu...
Soru
− Üstadım, “İşlerinizde şaşkınlığa düştüğünüzde Kabir ehlinden yardım isteyiniz.” Hadîs-î şerîf’indeki idrak etmemiz gereken öz mânâ nedir? Teşekkür ederim.
Üstad
− Dünya için yaşamayanlar!.. Tabutlarını sırtlarında taşıyanlar... Fâniler!..
Soru
− Her şey algılama aracına göre var olmuşsa, bunu var gösteren göz de algıladığı ile aynı skalada mıdır?
− Kişinin şu anki amelleri geleceğini oluşturuyorsa... Cennetlik ameller işleyen kişinin cehennemlik ameller işlemeye başlaması ve de tam tersi durumu nasıl anlamalıyız..?
Üstad
− Genetik kodundaki bir bilginin sırasının gelerek açığa çıkması... Bilgisayarına giren bir virüsün iki sene sonra aktive olması gibi bir şey...
Soru
− Allâh Rasûlü’ne ilk âyetten sonra üç yıl âyet inmediğini ve bunun üzerine eşine “yoksa Allâh bana küstü mü” dediğini okumuştum. Eşi de Allâh Rasûlü’ne; “Allâh sana hiçbir zaman küsmez” demiş. Eşindeki bilinç o anda, Allâh Rasûlü’nden daha mı üstündü, neden üç yıl âyet inmedi?.. Teşekkürler.
Üstad
− Bu ifadeleri direkt kelime anlamıyla anlamıyorum ben...
Varlığındaki sırrın açığa çıkışının durması gibi düşünüyorum; buna karşılık varlığında o sır olanın bu sırrın ötesinden mahrum kalmayacağı şeklindeki gibi bir yaklaşımı algılıyorum...
Soru
− Üstadım, bire bir olan alışverişlerde hak alıp verme olayını anlıyabiliyoruz… Şöyle ki; birime ait olan borcun karşılığını pozitif olarak, otomatik olarak veriyoruz!.. Karşıdaki çoğul olduğu zaman, örneğin; devletten alınan kredinin verilmemesi gibi... Bu gibi oluşumlarda sistem nasıl işler... Teşekkürler...
Üstad
− Toplumun hakkını mı demek istiyorsun?..
Cevap
− Evet Üstadım...
Üstad
− Topluma karşı mesûldür... Peki... Herkese iyi geceler...