Bunlardan kendini cehennem boyutundan kurtarabileceklerin oranını da şöyle vurguluyor:
“Bir avuç ayası kadar yerdeki beyaz tüylerin oranı…”
Kimsin?.. Gerçek dostların kim?..
Kimler cehennem boyutu dostların; kimler cennet boyutu dostların?..
Kimlerle hangi konuları paylaşıyorsun?
Paylaştığın konulardan da anlamıyor musun onların hangi boyut için var olduklarını?..
Dünyalık için yardımcı olduğun, teşvik ettiğin insanlara, cennet boyutu için ne kadar yardımcı oluyorsun?..
Dünyalık için bin türlü akıl öğretirken, cennet boyutu için “bir kere konuşup kimseyi zorlamam” diyerek nasıl bırakırsın?..
Dünyalık çalışmıyor diye bin kere kafasına kakmak varken; cennet boyutu yaşamaları için niye beş kere uyarmayı göze alamıyorsun?..
Alırsan kaybın neler olacak?.. Bu kayıp ne kadar ve nereye kadar sürecek?..
Dünya için çalışmayan neler kaybedecek ve nereye kadar?..
Cennet boyutu için gerekenleri yapmayan neler kaybedecek ve nereye kadar?..
“Dost’tan Dosta” kitabından uzun yıllar önce yazılmış bir söz:
“Kişinin teşvikine bak, ne için yaratılmış olduğunu anla!”
Dostlar bugün varız, belki de bir daha hiçbir araya gelemeyeceklerimiz var...
Lütfen şunu çok iyi anlamaya çalışın...
Ya da ben anlatamıyorsam daha iyi ve anladığınız gibi anlatan birini bulun... size anlatsın...
Bir daha dünyaya geri gelme şansınız yok!..
Geçen, boşa harcadığınız zamanı da telâfi etme şansınız yok!
Bugün çevrenizde olan herkesi burada bırakıp, tek başınıza yolculuğa çıkacaksınız; size en yakın olan eşinizi bile yan yastıkta bırakıp kendi rüyanıza, kendi dünyanıza daldığınız, gibi!..
Beyninize, ruhunuza yüklediklerinizle baş başa olarak, yalnızca!..
Eşimin benden gizli saklı hiçbir şeyi yoktur!
Benim de kaldırabileceği hakikatler için de öyle!
Ama buna rağmen, rüyamız ayrı; bazen bazı noktalarda kesişse bile!..
Peki, ideali ayrı, dünyası ayrı, rüyası ayrı insanlarla yaşamak uğruna “Allâh”ı yitirip; ebeden, bir insan öncesi mahlûk gibi yaşamayı kabullenmek niye?
Bir başağrısı düşünme yetinizi ortadan kaldırırken; yıllar ve alışkanlıklar beyninizi parça parça mahvedip tüketirken; beyninizin kalan ne kadarlık kullanılır kısmıyla ve önünüzdeki ne kadarlık bir zaman içinde “Allâh”ı tanıyıp, “ayna”sında kendinizi seyretmeyi düşünüyorsunuz?
Ne zamana kadar, Deccal süsü olan ve sizin dünya ile oyalanmanıza yol açan oyuncaklar ile zamanınızı boşa harcayacaksınız?
Alın bir Kur’ân meâlini ve bu idrak ile tekrar baştan sona okuyun bakalım; neler diyor, Allâh’ın sizin için daha hayırlı olması konusunda, dünya süslerinin sizlere neler kaybettirmekte olduğu konusunda...
Evet dostlar, ben demiyorum ki, dünya için çalışmayı bırakın...
Din, siyaset ve dünya saltanatı için gelmemiştir...
Din insana, geleceğini kurtarması, Hakikatini tanıması, “halife”liğini yaşaması için; “Allâh ahlâkıyla ahlâklanmış olarak” yaşaması için gelmiştir...
Öyle ise bu gerçek doğrultusunu benimsedik mi, yoksa bu hobiyle dünyamızı daha zevkli hâle mi getiriyoruz?
Lütfen bunun cevabını, yatınca gözümüzü kapadıktan sonra gerçekçi bir şekilde düşünelim... Dönüşü olmayan bir yolda hızla ilerliyoruz zira...
110 bilgisayar var şu anda AHAD odasında...
Acaba kaçı gerçekçi cevap verebilecek bu soruma, 110 pc başında bulunan yüzlerce kişiden?..
Neyse... haydi isteyenler sorsun sorularını, ben de bilgim dâhilindeyse cevaplamaya çalışayım...
Kimsenin bir sorusu yoksa...
Herkese iyi geceler... Katıldığınız için teşekkür ederim...