29 Haziran 1998
Üstad
− Evet dostlar... Herkese tekrar merhaba...
Soru
− Üstadım... DOST’tan Dosta 482’de buyuruluyor ki: “Maddenin, varlığı ile yokluğunun bir olduğu hâl hangisidir?” Bu hâli açıklar mısınız?.. Teşekkür ederim...
Üstad
− Sanırım SİSTEMİN SESLENİŞİ köşesinde çıkan pazar yazılarımı okuyorsunuzdur.
Bu yazılar, adı üstünde SİSTEMİN SESLENİŞİ’dir, tüm insanlaradır, asla herhangi bir kişiyi muhatap alarak yazılmamaktadır...
Esasen bizim görevimiz, SİSTEMİN işleyiş mekanizmasını bildiğimiz kadarıyla açıklamaktır.
Umarım bir gün, “SİSTEMİN SESLENİŞİ” kitabı da çıkar bu yazılar sonunda...
Herkes sistemin işleyişini anladığı kadarıyla, yaşamına yön verir ya da bu konuya ilgi duymaz, bu da kendisinin bileceği iştir.
Biz, kimseye yön veremeyiz ve verecek konuşmalardan da olabildiğince kaçarız... Çünkü, öncelikle herkesin kendi aklı ve ilmiyle kendi yolunu çizip sonuçlarını da duygusallığa kapılmadan yaşamasından yanayız.
Taklitçiliği bırakıp her konuda tahkik ehli olarak yaşamanız, öncelikli tavsiyemizdir.
Bunun için de, “falanca dedi” diye değil, ilminizin ve aklınızın gereği olarak yapılması gerekeni yapın lütfen!
Bu arada...
Lütfen artık Din’in, geçmişte sembollerle açıklanmaya çalışıldığını fark ederek; melekleri yeraltında ya da üstünde, maddenin dışında bir varlık olarak düşünmek yerine; maddenin hakikati−orijini olarak değerlendirmeye çalışın ve ondan sonra hadisleri yorumlamaya gayret edin.
Evet, kitaplarda açıklamamış olduğum bir konu hakkında sorusu olan var mı?..
Soru
− İMAN üzere giden kişinin yanlışı nasıl cezalandırılır; bu ceza kabukta ise, kişi bunu idrak edebilir mi? Teşekkürler Üstadım...
Üstad
− Yanlış yapan kişide o yanlış zaten kendiliğinden o kişiyi cezalandırmakta; o kişiyi o konunun doğrusundan mahrum bırakmaktadır.
Doğrudan mahrum kalmanın bedeli ise; neticede karşılaşılacak olaylardaki yanlış değerlendirmeleri getireceği için, insan bundan dolayı azap çekecektir!..
Yani sizi dışarıdaki biri cezalandırmamakta olup, siz yaptıklarınızın sonuçlarına katlanmak suretiyle kendi cezanızı almış oluyorsunuz.
Soru
− “Zât mertebesi, Kadir ve Cuma geceleridir; Vech mertebesi ise Kıyamet ve Cuma günleridir.” (Nesefî; İnsan-ı Kâmil) Bu konuyu biraz açar mısınız? Teşekkür ederim...
Üstad
− “ALLÂH Adıyla İşaret Edilen”in “ZÂT”ından bahsediş semboliktir... Çünkü “Zât” kavramından da münezzehtir ve bu kavram bize “GÖRE”dir!