“Yakîn” nispetinde “Oku”nur!..
Soru
− “Tek’in Seyri” kitabında Güneş sistemindeki tüm birimlerin yapısını ve hayatiyetini Güneş’in boyutsal derinliğindeki meleklerden aldığını belirtiyorsunuz... İstisnası var mı?..
Üstad
− İstisnası yok... Dünya üzerinde var olan her şeyin varoluşundaki hayat kaynağı bu meleklerdir...
Soru
− Ruh-u Â’zâm için, potansiyel güç; Galaktik Ruh için, melekî güç; Sistemin Ruhu için de, melekî güçlerin (fiil olarak) ortaya çıktığı boyut diyebilir miyiz?
Üstad
− Eğer konuyu anlayışına kolaylık sağlıyorsa; evet...
Soru
− Bizim Samanyolu’nda sistematik olarak var olan birimlerin (melek−cin−insan) aynı K’dan çıkış almaları zorunlu mudur?...
Üstad
− Bizim Samanyolu değil, Evren o Nokta’dan çıkmıştır!..
Bu Evren, Tek Nokta’dan oluşan evren!..
Oysa noktalar sayısız... Sayısız noktalardan oluşan sayısız açılımlar var!..
Cevap
− Üstadım, tek K’yı kastetmedim…
Üstad
− Ne K’sını kastettiğini açık anlat öyle ise..?
Soru
− Esmâ ül Hüsnâ’daki isimler dalga boylarının uzundan kalına doğru sıralanışa göre mi sıralanmış?
Üstad
− İsimlerin mânâlarının açığa çıkışında böyle bir sıra vardır sanırım. Ancak Esmâ ül Hüsnâ’yı okuduğunuz sıralamada bu esas alınmamıştır.
Soru
− Rûm Sûresi: 27; “Mahlûkunu ibdâ edip (yani ilkin yaratıp) sonra bunu iade ederek yaratmayı tekrarlayan O’dur...”
− Allâh’a dua etmek, ondan bir şeyler istemek; olana razı olmamak değil mi?
Üstad
− Rıza, olana isyan etmeyip, yersiz görmemektir...
Dua ise, olabildiğince özündekileri açığa çıkarmak amacına dönüktür...
Aklı olan, ilmi olsun veya olmasın dua’ya çok çok devam eder...
Bu yazdığımı çok iyi anlamaya çalışın...
Dua, yeni tecellilerin açığa çıkması mekanizmasına dönük olarak faaliyet gösterir...
Dua’da yaratış sırrı gizlidir...
Hangi mertebede olursa olsun, dua’dan geri kalan, çok fazla şeyden mahrum kalır!..
Dua’dan mahrum kalan, yaratılış kemâlâtının sırlarını açığa çıkartmaktan mahrum kalmış olandır...
Dua, diyebilirim ki, kerâmettir!..