Cevap
− Teşekkür ederiz Üstadım.
Üstad
− “ALLÂH ahlâkı”yla ahlâklanmış olanda, sevgi ne kadar veya nasıl olur?..
Bunun cevabını düşünürsek...
“Fenâfillâh”, “ALLÂH Adının İşaret Ettiği”nin, kendi kendineliğinin adıdır, hakikati itibarıyla...
“Gayrı”, “Mâsiva” kavramının “yok” olduğunun yaşanmasıdır “Fenâfillâh”!..
Yani; sen, fenâfillâh olamazsın!..
O yüzden de, bunu fark ettirmek için, önce “fenânın fenâsı” demişler; sonra o da yetmemiş, “fenânın fenâsının fenâsı” demişler...
Gerçekte ise, kişi fenâfillâh olmaz!..
“Fenâfillâh”, o isimle işaret olunanın, kendi kendineliği içinde “Ulûhiyet”ini seyridir...
Bunun minyatürü diyebileceğimiz de, bir birimde, kendi seyrini seyredişidir...
Dolayısıyla, “fenâfillâh”, gerçeği itibarıyla bizim anladığımız gibi; bir birimin, “ALLÂH Adıyla İşaret Edilen”de, fenâya ermesi gibi anlaşılamaz...
Şimdi “fenâfillâh”ın mânâsı bu olduğuna göre...
“Fenâfillâh” ile sevgi olayını nasıl birleştirebiliriz...
A… sorunu tekrar yazar mısın?..
Soru
− Allâh’ı her şeyden çok sevmenin getirisi fenâfillâh mıdır? idi...
Üstad
− Bir kişinin “ALLÂH”ı sevmesi nasıl olur?..
Soru
− İdrakı dolayısıyla, sevgisi muhal midir?..
Üstad
− “ALLÂH”ı sevmek; cümlesini nasıl anlayabiliriz bugünkü bilgilerimiz ışığında?..
Cevap
− Ulûhiyet prensipleri içindeki bu varoluşu hissedebilmek, ALLÂH’ı sevmek olur kanaatimce.
Üstad
− Özünde olanın ne olduğunu bilmeden, onu sevmen mümkün mü?
Ya hayalinde yarattığın−kendi uydurduğun bir şeyi seveceksin, “ALLÂH” ismiyle O’nu etiketleyerek...
Ya da o isimle işaret edileni kavramış olarak, O’nu yaşamak hayattaki tek amacın olacak ve bunun için gereken neyse onu yapacaksın...
Birincisiyse, bunun çeşitli dereceleri olur!..
Ama ikincisiyse, bunun dereceleri olmaz; ya olur, ya olmaz!..
Yani ikincisi ise, hayattaki tek amacın budur...
Şimdi, “O”nu ne kadar yaşayabilirsen; hakikatiyle, o kadar soyunmuşundur beşeriyetinden ve beşeriyetini oluşturan düşünce ve duygularından, değer yargılarından!..
Ama soyunamadığın kadarıyla da hâlâ bir tanrı vardır kafanda ve şirki hafî bitmemiştir...