Değerlendirmelerin, “ALLÂH Adıyla İşaret Edilen”in değerlendirmesi gibi olmadıkça, şirki hafî bitmez!..
Bu takdirde “Allâh”a iman etmiş, şirki hafîdeki “mümin”sindir...
Cevap
− Allâh’ı sevmek, izafî varlığını yok etmektir!.. Zaten yoktu, vehim kalkınca kalan kendisi olur!..
Üstad
− Demek oluyor ki, “ALLÂH Adıyla İşaret Edilen”e sevgi, henüz “müşriklik” devresine ait bir kavramdır...
Ama müşriğin de, bu sevgi olmadan bir yere varması mümkün değildir...
Kendi özünde varlığını hissettiği Zât’a erme arzusunu, “Allâh sevgisi” diye niteleyebiliriz, işin başındakiler için...
Kemâl sahipleri ise, bunun şirk olduğunu fark edip, bundan kurtulmaya, benliklerini ortadan kaldırmaya gayret ederek, çalışırlar...
“Allâh”tan razı olmak ise, laftır!..
Taklidî bir ifadedir...
“ALLÂH’tan razı olmak”, ifadesi, kişinin idrakını bir gerçeğe yöneltmek için kullanılan bir mecaz, bir semboldür...
Senin razı olman, küfründür!..
İçinde gizli şirki barındıran küfürdür, kulun Allâh’tan razı olması...
“Allâh” yaratır!..
Bunu dilediği gibi de isimlendirir veya vasıflandırır...
Ama Âlemlerden ĞANİYY’dir!..
Bu ne demektir bir düşünün..?
“O” mu âlemlerden Ğaniyy’dir?..
“O” diyen müşrik değildir mi?..
“RIZA” nedir?.. Niyedir?.. Kimedir?.. Kimdendir?..
“Allâh” adıyla işaret edilen, diler ve dilediğini yaratır!.. İşte burada biter her şey!..
Bunun ötesi onun yarattıkları arasında isimlendirme ve sıfatlandırmadır...
Öyle ise... “RIZA”yı nereye oturtacağız bu tasnif içinde?..
Konunun özü...
İşin başı, “ALLÂH” diyebilmek... Sonu da, diyenin kendi olduğunun açığa çıkmasıdır!..
Evet benim anlatacaklarım bu kadar... Şimdi sizlere açığım...