Oyununun baş rolünde sen varsan; kaderini yaşıyorsan; başına gelenleri, bâtınından çıkarttıklarınla davet ediyorsan… Kurabiyelerini üretip, kâh o kurabiyelerden medet umup; kâh yiyorsan; bazen de elinle yaptığın kurabiye sert gelip dişini kırıyorsa; kime ne şikâyet hakkın olabilir ki?

Anlayışı sınırlıya anlatmada zorlandığım şu…

Sen kendi oyununun baş aktörü veya aktristisin!.. Sen, oyun bitince tek başına sahneden ayrılacak, tek başına gideceksin kulübene ya da sarayına!.. Sahnede kalacak, orada oyunda sahip oldukların!

Kendini yetiştirmek için varsın bu Dünya’da… Kurabiyelerle, manitu para ya da seksle oyalanmak senin kârın değil! Tapınmaktan vazgeç artık, manitu paraya; ya da, manitu sekse!..

Boğulmak üzeresin suda; sana el uzatanı beğenmeyip, vermiyorsun elini! Kurtulmak istiyorsan, vereceksin elini! Al elimi, diyeni beklersen, bulursun bu arada ölümü!

İnsan gençken bir deli kanlı oluyor sakin ve objektif düşünemiyor!..

Yaşlanınca da akıl gücünü kaybediyor, tüm yaşamı boyunca bağlandıklarından kopup, gerçekçi değerlendirme yapamıyor!..

Muhasebe yeteneğini kaybediyor; değerlendirmeleri alt-üst oluyor; ne için yaşadığını unutuyor; hedefi, semânın krallığı olmak yerine, yeryüzü sultanlığı oluyor! Başlıyor insanlarla didişmeye!..

Oysa, bâtılı seçen, kendi seçmiştir! Ve sen, bâtıl için yaratılmışsa, mücadeleyle onu asla kurtaramazsın! Talebi yalnızca odur onun!

Rasûller ve onların yolundan gidenler, asla insanlarla didişmezler ve mücadele etmezler! Onlar, yaşamlarını korumak zorunda kalmadıkça kimseyle de savaşmamışlardır! Çünkü bilirler ki, herkes ne için yaratılmışsa, ona o kolaylaşacak ve o yolu seçecektir! Bunun içindir ki Rasûller yalnızca tebliğ ile görevlidirler; onların yollarından gidenler de!.. Ama onlardan öğrendiklerini dünya sultanlığı için kullananlar da elbette ki çıkar!

Dostlarım bilelim ki; biz Allâh için yaratıldık!

Kurabiyelerden medet ummayı bırakıp, kendimizdekini fark edelim; ve O’nu idrak edip, gereğini yaşamaya çalışalım...

Dostumuz; bizi enfüsîmizdekine yönlendiren, onu anlatan ve yolunu gösterendir.

Düşmanımız; bizi çokluk mücadelesine sürükleyip, ömrümüzü dedikodu, gıybet gayyâsında tüketendir.

Gününüzün ne kadarı ulaşmayı çok istediğiniz hedefe dönük uğraşı ile değerleniyor?..

Gününüzün ne kadarı, yarınki hayatta sizin için bir değer ifade etmeyecek kişi veya nesnelerin laklakası ile tükeniyor?..

Sohbet ehliyseniz, sözünüz ilim olsun, dedikodu değil!

Dostum tekrar ediyorum…

Kurabiyenin kuvvesi senin inancından geliyor!..

O kuvveyi kurabiyeye vermek yerine hedefine ulaşmak için kullanırsan, semânın krallığına erersin.

Bâtınındaki Allâh’a iman et ve ona göre yaşa!

 

2.3.1999

19 / 67

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!