Yolundan Allâh’a
Bak dostum…
Bu köşe yazılarını tiryakisi olduğun bir köşe yazarını okur gibi takip edebilirsin… “Bakalım bugün de ne yazmış; kime yazmış” havası içinde… Hiç üstüne alınmadan! Elbette haklısın; senin için yazılmadı ki bu yazı…
Peki, ne kazandırır o zaman sana bu?..
Belki, birkaç dakikanı da bunları okuyarak, böylece harcamış olursun!..
Ötesinde, biraz daha dedikodu malzemesi elde etmiş olursun!..
Daha daha?..
Belki biraz da gıybet malzemesi!..
Oysa ben niye yazıyorum bunları?..
Yarın, huzur içinde başını sokacak bir damın olsun diye… Hatta, bugünden!..
Rüyadan uyandığında bir gecekonduda, aç açıkta kalmayasın, diye… Sahneden ayrıldığında, rol arkadaşlarını terk ettiğinde; kabir âleminin belki milyarlarca yıl sürecek yalnızlık ortamında, “vurup geçecek” birini bulamayacağın boyutta, kâbuslarla hayatını zindan etmeyesin diye…
Deccalinin dünyası renkli, şatafatlı…
Evin iyi, işin idare eder, aşın yerinde… Sağın solun eş dost, torun torba, kız kızan!.. Ama gene de bir şeyler var seni boğan!
Bir tatminsizlik!.. Bir yetersizlik; bir bunalım… Bir vicdanî sıkıntı!
Dar geliyor Dünya! Boğazına sarılmış, sıkıyor sanki birileri!
Kabir âlemin dar!.. Belki, fark edilenden daha da dar!
Avutmuyor seni komşular!.. Avutmuyor yârenler, ahbaplar; dost bildiklerin, arkadaşlar!..
Kabir sıkıyor seni! Atamıyorsun kendini kabrinden dışarı! Bedenini taşıyorsun oradan buraya; bir rahat soluk almaya!..
Sigara molaları tatmin etmiyor seni!..
Tad vermiyor eline geçirdiklerin! Vurup geçtiklerin; yıkıp geçtiklerin!..
Bir daha… Bir daha!..
Bir kurt kemiriyor derinden… Bir zayıf soluk geliyor içinden…
“Yanlış!.. Yanlış yoldasın!”…
Sen de biliyorsun, farkındasın yapman gerekenleri yapmadığının!..
Uğraşman gerekenlerle uğraşmadığının! Uğraşmaman gerekenlerle ömrünü boşa harcadığının…
Dünyan başını kemiriyor!.. Beynini, iliğini tüketiyor… Ömrün geçiyor!.. Esas yapman gerekenleri yapmadığının çok iyi bilincindesin!..
Bildiklerini hatırladıkça, şaşalayıp donuyorsun!..
İnkâr edemiyorsun onları! Etmeye kalksan, hâlindeki imansızlığı kabullenemiyorsun! Kabullensen, bu defa gereğini yerine getiremiyorsun!..
Öyle bir çıkmazda kalıyorsun ki düşünmeye başladığında; düz duvara tırmanmak daha kolay!
Hadi gene koşturuyorsun, işe, eşe, aşa, avunmaya… Kâh kadehe, kâh dumana, kâh vuracak birini bulmaya!
Tik tak!.. Tik tak!.. Tik tak!..
Geri sayım hızla ilerliyor! Süreç hızla kısalıyor!..
Tik tak!... Tik tak!.. Tik tak!
Çıkış yok Yâ Rab!..
Çıkamıyorum bedenimden!.. Çıkamıyorum etten mezarımdan!.. Kurtulamıyorum tabiatımın, duygularımın esaretinden!
Dünyam kuşatmış dört bir yanımı; delemiyorum hiçbir türlü kozamı!
Oyalamıyor renkler, kokular, sesler artık!..
Silmek, kurtulmak istiyorum tüm bildiklerimden, dünyamdakilerden olmuyor, kurtulamıyorum! Durup durup karşıma dikiliveriyorlar… “Sen yanlış yoldasın!”…
Bir evden diğer eve; bir şehirden diğer şehre; bir ülkeden diğer ülkeye; bu dünyadan bir başka dünyaya kaçmak istiyorum… Ama kendimden kaçamadıkça ne fayda!
Gittiğim her yere, yanımda kendimi götürdükçe ne fayda!..
Olmaz olası aynalar!..
Görmemiş, bilmemiş, tanımamış olaydım seni ayna!..