Zaman

Fena işgalci!

Kötü yerleşmiş dünyamıza!

Aklımızı esir almış; düşüncelerimizi kilitlemiş; fikrimizi istediği gibi yönetiyor…

Zaman!..

Biz ölümlüler, düşünce sistemimizin efendisi etmişiz onu!.. Onsuz düşünmesini bile beceremiyoruz! Onsuzluğu, hayal bile edemiyoruz!..

En fazla yapabildiğimiz, lakırdısını tekrarlamak… “Zaman izafîdir, gerçekte yoktur”; falan gibilerinden!.. Tıpkı gri papağanlar gibi!

Falanca yaştayım… Filanca zamanda… Ne zaman?!!

Et-kemikle yaşayıp, etle düşünenden, ne kadar bekleyebilirsiniz ki etin olmadığı boyuta ait gerçekleri ve kavramları?..

Et alanlar… Et satanlar… Eti etle tartanlar!..

Etle yatıp, etle kalkan, et peşinde koşanlar!..

“İnsan”ı, et sanan; et için yaşayanlar!..

“İnsan”a, etiyle değer biçip; “zaman”la kayıt altına sokanlar!..

“Yok”un, yokken varsaydığı; aslı “yok” olan yaşam kriteri!..

Biz ise, hâlâ soruyoruz; “Eee ne zaman?”…

Allâh Rasûlü, olacak olaylardan söz etmiş… Gün gelecek, kıyamet yaklaşınca kadınlar erkekler gibi giyinecek; saçlarını deve hörgücü gibi yapacak; demiş… 1400 küsur sene önce!!! Ama bütün bunları bildirirken zaman vermemiş…

Daha nice “kıyamet” alâmetleri saymış; ama yine onlarda da “zaman” vermemiş!..

Bir nice ermiş de gelecekten söz etmiş; ama onların da çoğu zaman vermemiş… Yalnızca olacak olaylardan bahsetmişler…

Niye bu böyle?..

Çünkü onların, yaşamakta oldukları etsiz boyutlarında, “zaman” kavramı yok da ondan!.. Bütün bu olan biteni, etsiz boyutlarıyla yaşıyorlar ve etsiz bir boyutta algılayarak bize indirgiyorlar da ondan!..

Derlerse, bizim ısrarımız yüzünden, bir zaman; çoğunlukla yanılmış olurlar!.. Çünkü, zamansızlığı zamanla yorumlamak, büyük ölçüde yanıltıcı bir iştir…

“Zaman”sızlıkta seyredilir-yaşanılır olaylar dizisi; dalga dalga!

Tıpkı peşpeşe görülen rüyalar gibi!..

Her ne kadar, rüyanın içinde olana, bir zaman kavramı varsa da, kendi hissiyatına göre; bu da, daha önceden beynine yerleşmiş verilerden kaynaklanır bir şeydir; gerçek değil!..

Bu sebepledir ki, rüyalarda görülen olaylardan zaman tespit etmek mümkün değildir!.. Olacağı görebilirsin; ama zamanını kestiremezsin!

Bu gerçek, Allâh Rasûllerinin takipçileri olan ermişlerin boyutunda biraz daha farklıdır…

Onların algıladıkları boyutta, rüya türünden görüntü de yokmuş!..

O boyutta, yalnızca görüntüsüz bir algılama, sezgi; ve bunun idrakta açığa çıkışı söz konusuymuş!..

Çünkü o boyut, zaman ve mekân kavramının mevcut olmadığı salt bilinç boyutu imiş!..

Bu boyutun altında, vizyonların söz konusu olduğu; uyanıkken rüya görme, diyebileceğimiz bir ikinci algılama boyutu daha varmış… Bunun misali, bildiğimiz rüya imiş!..

Az önce anlatmaya çalıştığımız, gerçek yani görüntüsüz algılama ise, Allâh Rasûllerinde “vahiy”, takipçilerinde “ilham” denilen bir şekilde açığa çıkarmış…

O algılamanın söz konusu olduğu boyutta, algılanan olaylar, şekilsel mahiyet arz etmezmiş… Sıralamanın getirdiği zaman kavramı da geçersizmiş o yüzden!

Duyduk ki… Bir farklı imiş onların yaşadıkları(?) o boyut, bizim etsel dünyamızdan!..

Sanki “burak”la, “refref”le giderlermiş o şekilsizlik, zamansızlık boyutuna onlar; ve bilinçlerinde bir anda bulurlarmış bulduklarını!..

Sonra “tenezzül” ederlermiş bizim etli dünyamıza…

Konuşanı olursa, dillendirirmiş algıladıklarını, ete-kemiğe bürüyerek… Bazı acemileri de, bu bürünmüş olanları “zaman”la paketleyerek!

6 / 67

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!