Dolayısıyla biz hiçbir zaman, ne bir dinî liderlik, ne bir önderlik, ne bir şeyhlik, ne bir hocalık, ne de herhangi bir dinî ünvan ve etiketten yanayız; böyle bir ünvanımız yok; insanları da kesinlikle kendimize davet etmiyoruz! Cahiller, bu görüşümüze rağmen, bizi nasıl etiketlemek isterse istesin, bu etiket bize yapışmaz!
İslâm’da asla “din adamlığı” diye bir sınıf veya etiket yoktur!
Biz, insanların kendi akıl ve mantıklarını kullanarak, kendi yollarını kendilerinin çizmeleri realitesine davet ediyoruz.
İnsanları, gerçekçi bir biçimde İslâm’ı kaynaklarından araştırıp sorgulamaya, öğrenmeye davet ediyoruz.
Öyleyse bu gerçekler ışığı altında düşünelim... Din’i gerçekçi bir biçimde değerlendirelim...
Bu gerçekçi değerlendirme bizi nereye getirecek?.. Bizi şuraya getirecek; Hz. Rasûlullâh, Sistem’in gereği olarak bize belli önerilerde bulunmuş; “şunları şunları yaparsanız sizin için böyle faydalı olur veya bunları yapmazsanız neticesinde böyle birtakım sıkıntılar sizi bekliyor” diye...
Hz. Rasûlullâh’ın bize önerdiği Kurân’da bahsedilen teklifler, kesin olarak bilelim ki, bir paket değildir. Yani “ya hepsini birden tatbik edeceksin veya hiçbirini tatbik etme!”
Bu tamamen yanlış bir görüştür!
Kurân’ın bize teklifi pek çoktur; namaz, oruç, hac, zekât, yalan söylememek, gıybet etmemek, zina yapmamak, kumar oynamamak, vesaire gibi...
Bunun ne kadarını biz tutarsak o kadar kârlı oluruz; ne kadarını ihmâl edersek, geri bırakırsak, o kadarının da sonuçlarına katlanırız.
Şimdi diyelim ki bir kişi Ramazan’da oruç tutabiliyor, elinden geliyor; fakat namaz kılamıyor...
Tamam... Orucunu tutsun... Namaz kılamıyorsa kılamasın...
Namaz kılamıyorum diye de orucu tutmaması yanlıştır!
Veya herhangi bir kişinin, “Sen mâdemki namaz kılmıyorsun, oruç da tutma” demesi kesinlikle yanlıştır ve Din’de yeri olmayan bir hükümdür, büyük vebal getirir!
Çünkü herkes yapabildiği kadarını yapacak, yapamadığının da sonuçlarına kendisi katlanacaktır!
Yani biz hiçbir zaman Allâh adına yargıç olamayız ve birbirimizi yargılamakla da yükümlü veya yetkili değiliz!
Herkes yaptığını yapacak ve neticede de Allâh ile kendi arasında bir mekanizma karar verecektir!
Biz maalesef bazı şeyleri çok yanlış anlıyor ve anlatıyoruz.
Günümüzde çok önemli bir konu, kadınların başını örtmesi olayıdır.
Namaz–oruç–hac–zekât gibi hükümlerin bir insan için son derece önemli olduğu ve bunları yerine getirmeyenlerin neleri kaybetmekte olduğu Hz. Rasûlullâh tarafından açıklanmıştır.
Bu hükümler bu kadar önemliyken maalesef bazı kişiler Din olayını, Müslümanlık olayını sadece ve sadece kadınların başlarını örtmesi üzerine kurarak; başını örtmeyen kadının âdeta İslâmiyette yeri olmayacağını, kâfir olacağını vurgulama noktasına kadar gitmektedirler.
Bize göre bu, çok yanlış bir değerlendirmedir!
Kurân’da kadının başını örtmesi konusunda âyetler vardır. Yani bu, hanımlara yapılan bir tekliftir!
Fakat, bir hanımın başını örtmediği takdirde ne olacağına dair ne bir Kur’ân âyeti ne de Hz. Rasûlullâh’ın getirdiği bir açıklama vardır.