Dünyanız, sonsuza dek, içinde yalnızca sizin yaşayacağınız bir dünyadır! İçine yerleştirdiğiniz nesneler, değerler ve kişi enstantaneleriyle oluşan o hayal dünyanız, ya cennetiniz olmaktadır-olacaktır ya da cehenneminiz!
Her an dışsallıktan beyninize ulaşan dalgalar, daha önceden evinize yerleştirmiş olduğunuz ya çerden-çöpten fikirlerin değerlerine göre değerlendirilecektir ya da evrensel (Sünnetullâh) değerlere göre değerlendirilip ona göre yeni eviniz inşa olacaktır.
Sonsuza dek; dünya-berzah, mahşer, cehennem ve cennet aşamalarında hep dünyanızda-kozanızda olarak yaşamaya devam edeceksiniz aldığınız enstantanelere göre değerlendirmelerinizle.
Vefat ile beden yaşamı sona erdikten sonra yani bildiğimiz beyin ortadan kalktıktan sonra dahi, mevcut beynin back-up’ı hükmündeki dalga yapılı beyninizle bu anlattığım şekilde devam edeceksiniz.
Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde anlatılan tüm aşamalar haktır, doğrudur yaşanacaktır; bu anlattığım esaslara göre... “Kur’ân-ı Kerîm Çözümü” isimli çalışmamızı bu anlayışla okuyabilirseniz, bugüne kadar okuduklarınızdan bambaşka bir anlatım ile karşılaşacaksınız ha keza!
Âyet veya hadislerdeki derinliği düşünemeyenlere göre süregiden, “insanın kuyruk kemiğinden bedeni yeniden oluşacak ve bu et-kemik bedenle yaşamına devam edecektir” anlayışı eski, çağdışı bir anlayıştır. Misalî anlatımı değerlendirememekten kaynaklanmaktadır. “Güneş, Dünya’ya 1 mil mesafeye gelecektir” hadisindeki mucizevî bilgi, günümüzün “Güneş büyüyüp Dünya’yı buhar edecektir” bilgisiyle tümüyle örtüşmektedir. Bu durumda Dünya ortada kalmayacaktır ki, toprak kalsın, içinde kuyruk kemiği kalsın! Bu ifade, insanın ölüp yok olmayacağına, yaşamına devam edeceğine misal olması için kullanılmıştır.
Keza, Yahudi bilginlerinin sorusuna cevap mahiyetinde olan âyeti de derinliksiz Müslümanlar kendi üzerlerine almışlar; “RUH hakkında az bir ilim verilmiştir size” diyen hitap, soruyu soran Yahudi âlimlerine olduğu hâlde; “Bunu hiçbir Müslüman bilemez” diye değerlendirmişlerdir. Gazâli bu konuda özetle şöyle diyor olayın anlattığım gelişimini açıkladıktan sonra... “RUH’un hakikati ve mahiyeti bilinir. Bunu bilmeyen velî olmaz zaten!”
Senin ruhun, bizâtihi varlığındır! Dünyandır!
“Ruhlarınız bedenlerinizdir; bedenleriniz ruhlarınız” hadisini düşünün.
Sen, şu an dünyandan ibaretsin!
Ne var ki...
Bildiğin bu dünyan, bilincin ötesinde; “halife” diye tanımlanmış olan derûnî bir yanın da var!
Oysa, Kozmik Elektromanyetik açılım boyutuna açılan bu kapından habersizsin!
Dünyana aldıklarını, o derûnî yanına (Esmâ mertebesi özelliklerine) açılan kapıyı açıp, arkasından aldıklarınla oluşturursan, işte o zaman dünyan cennet olur ve yolun sonu Allâh’a erer!
“Arınıp saflaşan, gerçekten kurtulmuştur!” (Kad efleha men tezekkâ) (87.A’lâ: 14)
Âyeti, dünyanı arındırmaktan söz etmektedir.
Kozan olan hayal dünyan, genlerinden gelen ve çocukluğundan beri oluşan şartlanmalarının getirisi olan değer yargılarıyla dolmuştur. Veritabanın tamamıyla şartlanmalarına dayalı değer yargılarıyla oluştuğu içindir ki, yaşamına da bunlara göre yön verirsin.
Kısacası yaşamın, dünyan, tümüyle dışsallık üzerine kurgulanır!