Hakikat-i Muhammedî’nin bir nazarından oluşan cennet şarabından dünyada bir yudum alan kişi öyle bir sarhoş olur ki, hâline akıl ermez!
Uçsuz bucaksız cennet şarabı denizinden bir kadeh içirince mukarreb velî Şems, havâssın Gavs-ı Â’zâm kabul ettiği büyük velî Mevlâna Celâleddin’e, o aşkla kendinden geçip Divan-ı Kebîr’i yazdı ve dahi o sarhoşluk içinde şöyle konuştu:
“Bugün Ahmed benim! Ama dünkü Ahmed değil!..” Acaba hangi sırrı ifşa ediyordu bu sözleriyle?
Hakikat-i Muhammedî olarak anlatılan “El İnsan-ı Kâmil”, “Akl-ı Evvel” ismiyle işaret edilen değerlendirme vasfıyla, bilinmek için âlem içre âlemleri; “çok boyutlu tek kare” resmi seyretmede! “AN”lık bakışlar hâlinde.
“Âlemler vehim nûrundan yaratılmıştır” diyor “İnsan-ı Kâmil” yazarı Seyyid Abdülkerîm Geylânî (Ciylî). Kendisinden hadsiz hesapsız feyz aldığım zât!
“Vehim” nûrundan her an “var” olup, hemen sonrasında “yok” olarak sürekli yeniden yaratılan “çok boyutlu tek kare resim”, Esmâ mertebesi ilmi olarak seyredilmede.
“DATA”! Tüm bildirilmiş ve bildirilmemiş Esmâ ül Hüsnâ, O’ndaki özelliklere işaret eder… Ki bu özellikler “tek kare resmin” mürekkebidir!
“DATA”! Ahadiyet derûnudur ki; fikirden söz edilmez bu özelliği hakkında… Bildirilen odur ki, “Ahadiyet”in kanalından (semboliktir bu kelime) “Zâtî ilm” ile varlığını alır. Uzun yıllar önce yazdığımız “Şuhud-u zât” kavramı buna işaret eder. Bunun sonucunda, tenezzülü ile “Vahdet-i şuhud” yaşanır… Onun dahi tenezzülü ile “Vahdet-i vücud” yaşantısı açığa çıkar. Tüm bunların açığa çıkışı hep “Esmâ mertebesi” kapsamında olur.
“DATA”! Vâhidiyet, tüm isimlerle işaret edilen özelliklerin kendi TEK’illiğinde mevcut olduğuna dikkati çeker.
“DATA”! Hüviyetiyle, “HÛ” ismiyle, “Ahadiyet”ini fark ettirir! “Ahadiyet” derûnundan açılan kapı ötesindeki, mutlak “Zât”a işaret eder! “Esmâ” diye işaret edilen özelliklerin, “seyir” amaçlı olarak “bilinmekliği için”, “vehim nûru”ndan yaratılmış olduğunu anlatır!
“DATA”! Ulûhiyeti itibarıyla, “ALLÂH” adıyla işaret edilen indînde bir “NOKTA”dan ibarettir. Çünkü “ALLÂH EKBER”dir!
“DATA”! “Heyulâ”dır… “Nokta”dır! Bâtını “âmâ”, zâhiri “İLİM”dir!
“DATA” şehâdet eder… “DATA”nın diliyle şehâdet eder “Rasûl ALLÂH”; “Şehâdet eder Allâh ki, kendinden gayrı ilâh=tanrı olacak hiçbir şey yoktur”!
“Kendinden gayrı olmadığına şehâdet eden ‘Kendisi’dir”; lâkin gafletle zâhir kıldığında, sanır ki o, kendisi şehâdet etmektedir! Oysa şehâdet edebilende bunu açığa çıkartan “EŞ ŞEHİYD”dir!
“Yıllardır ben Hakk’ı zikrettiğimi sandım, oysa gördüm ki zikreden kendisiymiş kendini!” diyeni hatırlayalım.
“EZEL”in “DATA”dır!.. “EBED”in “DATA”!.. “El Ezel” ya da diğer isimlerin işareti, zaman ve mekânsallığa değil, boyutsallığa işaret eder. “Her şey, O’ndan gelir boyutsalık içinden ve O’na döner”! Her “AN” gerçekleşir bu olay, SEYREDEN indînde! Ki bu da bir bakıştır yalnızca! Gerçekte, zaman-mekân ve dahi boyutsallığın olmadığını hatırlayalım.
“AN”, “MUHYİ”dir, “MUMİT”tir, “BÂİS”tir!
Hayata çıkarır, dönüştürerek yeni bir yaşama sokar bir sonraki anda!