Yoksa, akşam iftarı bile beklemeden, ölmüş kardeşinin çiğ etini yemeye devam ederken, diğer yandan da “oruç” tuttuğunu mu sananlardansın?..

Her neyse…

İşte diyenin dediği gibi…

“Sevgi baht olmuş EZEL’den bize… Sizde bir türlü; bizde bir türlü”!

Aslına bakarsanız bu aralar hayli derinlikli konulara girdik… Bu sohbeti isterseniz biraz farklı tamamlayalım… Size bir hikâye anlatayım…

Efendim bizim televizyonda biraz “büyüklük” duygusu var… Yukarı kattaki 130 cm’lik TV’ye bakıp bakıp kendini çok büyük zannediyor! Topu topu 180 santim ebadında oysa zavallı!.. 265 santimlik plazma TV’den haberi yok tabii!

Dün gece bir de baktım ki kendinden geçmiş homurdanıyor…

“En büyük benim!”

“Hayrola nereden çıkardın bunu?” dedim.

“Görmüyor musun? Tüm evren, yüz milyarlarla galaksi benim içimde!” demez mi?!!

Onu dinlerken dalmışım verdiği görüntüden… “The UNIVERSE” diye bir belgesel vardı o anda uydu yayınında... Belgeseldeki evrensel görüntüler HD kalitesinin tüm canlılığı ve haşmetiyle ekrandan açığa çıkıyordu, bense dediklerine dalmıştım!..

Muhteşem bir görüntü! Evrende yüz milyarlarca galaksi görüntüsü! Düşünebilen bir beyni felç edecek bir şok görüntü!

180 cm ekranlı HD TV kendini kaybetmiş; “Ben en büyüğüm!.. Tüm Kâinat benim içimde!.. İşte gör, yüz milyarlarca galaksi nasıl içime sığıyor!” diye haykırıyordu!..

Eskiden kablodan normal yayın alan bizim TV, artık yeni uydudan kendisine ulaşan 30 HD kanal yayınla daha bir canlı olmuştu! Aldıkları, sanki canlı imiş, kendisinde varmış, kendisine aitmiş gibi yansıyordu ekranından gözlere!

Ne var ki o, aksettirdiği her şeyin, uydudan kendisine gelen olduğunun bilincinde değil! Kullanıcının tercihine göre her tür yayını vermesi dolayısıyla, sınırsız olduğunu düşünüyor; oysa o konuda bile uydudan gelenle sınırlı, onu da bilmiyor!

O yüzden de, kendinde bulduğuyla kendini “UNIVERSE” (evren) sanıyordu!.. Ne yayını aldığı uydudan haberi vardı, ne de kendisinin gelen yayını açığa çıkaran bir cihaz olduğundan… Ekranında açığa çıkan görüntülerin, beynine ulaşan dalgaların çözümlenmesi akabinde ekranına ulaşan yansımadan başka bir şey olmadığını fark edemiyordu zavallı cihaz!

Ey uydu!.. Merak ediyorum, acaba daha neler yollayacaksın benim TV’ye de, o da kendini neler sanmaya devam edecek?

Aslında hiç karışmıyorum hissedişine ve yalnızca seyrediyorum onu!.. Çünkü o da fabrikada bu işlev için imal edilmiş… Kendisinde açığa çıkarılanları aksettirmek için başkalarına… Ne yıkama yapabilir ve ne de buzdolabı işlevi görebilir!

“Düşünen beyinler için biz nice misaller verdik” deniyor…

Ne ibretsin sen TV! Seni seviyorum, bana verdiğin dersler için!

Evet, sevgili dostlar… “Ramazan”, yani hiç değilse bir dönem, “ORUÇ” gerçekliğini yaşama süreci hepimize mübarek olsun...[1]

10 Eylül 2007

 


[1] Orucun genel anlamını İSLÂM’IN TEMEL ESASLARI kitabının ilgili bölümünden okuyabilirsiniz.

89 / 109

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!