Gerek insandaki biyolojik beyin ve gerekse dalga okyanusundaki sayısız canlılarda var olan sanal-virtual beyinler dahi, gerçekte “data”nın sanal çıktılarıdır. Esmâ mertebesinin, âlemlerini seyridir.

Enerji, ilâhî kudretin algılanışının günümüzdeki adıdır!

“Data”, yani salt “bilgi”, tüm anlam ve kavramların anası-aslı, fakat bir anlama bürünmemiş hâli, ilâhî ilmin ilk zuhurudur. Bu, ilk ve tek tecellidir. Hayatın kaynağı olmasına işaretle RUH veya “Ruh-u Â’zâm” adı verilmiştir. İhtiva ettiği “ilmi ilâhî” itibarıyla “Akl-ı evvel” denilmiştir. “Allâh önce aklı yarattı” işareti bu noktayadır.

“Melekût” boyutu, bu sanal seyir boyutunun varlığıdır! Bu boyutun anlamları, evren içre evrenleri ve varlıklarını meydana getirirler; algılayana göre var olan bedenleriyle… “Akl-ı küll” ve “Nefs-i küll” tanımlamaları buradaki iki özelliğe işaret eder. Burada, anlamlar belirginlik kazanmıştır evren içre evrenler sûretinde. “Esmâ mertebesi”nin tenezzülü ile bu boyut meydana gelmiştir.

Hayat, ilim, irade, kudret, kelâm, semi, basar vasıfları, “Esmâ mertebesi” dediğimiz salt “data” veya “bilgi”nin varlığını oluşturandır! “Nokta” bunların tümünü kapsayan tekil yapıdır!

Bu isimler, aynı şeydeki yedi ana vasfa işaret eder ki, bunun sonucu da “Tekvin”dir! Böylece Esmâ özellikleri açığa çıkar ve “kevn” meydana gelir… Yani, âlem içre âlemler, evren içre evrenler!

Burada algılayan esastır! Algılayana göre, algılananlar oluşur!

Algılayan?

Algılama, “birim”dir!

“Birim”, algılamayla hayat bulur. Bu algılama da, reaksiyonu oluşturur ve böylece birim varoluşunun amacına kulluk etmiş olur. Bize “iyyake na’budu” her namazda “OKU”tulurken, yapacağımız mi’râc ile bu gerçeği hissetmemiz istenmiştir, kanaatimce.

“Siz onların zikrini anlayamazsınız” hükmü, bu boyutsal derinlikte var olan birimler ve yerine getirdikleri “kulluk” dolayısıyladır. Kişi, kendi varlığındaki “birim”lerden, evren içre evrenlerde yer alan sayısız “birim”lere kadar, hiçbirinin “kulluğu”nun neden, nerede, nasıl olduğunun farkında değildir.

Algılama, “birim”in hakikatindeki “Esmâ özellikleri”nden kaynaklanır. “Esmâ mertebesi” denince, sayısız özellikleri olan tek bir yapıdan söz edilmektedir. Bundaki çeşitli özellikler, sayısız birimleri yaratmakta ve onlara sayısız özellikler bahşetmektedir kendi varlığıyla.

“Her an yeni bir şan alması”, bu tekilliğin, tek kare resmin her an yeni bir görüntüsü olarak kabul edilmekte… Bu da, âlemlerin her an var olup daha sonra yok olması olarak nitelenmektedir.

“Allâh” adıyla işaret edilen, Zât’ı itibarıyla, Esmâ mertebesi olarak açığa çıkardığı “NOKTA” denilen âlem içre âlemler algılamasının getirisinden “ĞANİYY”dir! Lütfen bunu iyi anlayalım.

Umarım, bu yazılarım bazılarınızdaki, “insan gibi düşünen, gökyüzünden bizi seyreden, namaza durunca huzuruna çıkılan; gökten aracılarla kitaplar yollayıp emirler yağdıran tanrı baba anlayışı”nı ortadan kaldırıp; Hazreti Muhammed (aleyhisselâm)’ın “Allâh” ismiyle işaret ettiğine yönlendirir… Allâh Rasûlü’nü de, sevgili peygamberimiz kabulünden çıkarıp “Hakikat-i Muhammedî”nin insanlık âlemindeki muhteşem açığa çıkışını fark etmeye bizi yönlendirir…

İnsan gibi düşünen tanrı sanısından, “Allâh ahlâkıyla ahlâklanın” anlayışına ulaşmak için, “Allâh” adıyla neye işaret ediliyor, önce bunu anlamak zorunludur!

Kurân’daki çeşitli sırlara işaret eden âyetleri önce fark etmek; sonra da üzerlerinde derin düşünmek, çok farklı değerlendirmeler getirir insana… İnşâAllâh bir gün buna da sıra gelir.

 

20 Ocak 2007

44 / 109

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!