Neyse; gerisini çok iyi biliyor, çevrenizde seyrediyorsunuz…
Kesin bir gerçek var ki... Mecazlardan hakikate uzanabilmek için, beynin mutlaka yeni açılımlar kazanması ve bilmediklerini fark etmesi gerekir. Bunu da eskiyi tekrarlayarak elde edemezsiniz!
Bildiğiniz kelimelerle bilmediklerinizi anlamaya çalışırsanız bunu çok ama çok zor başarırsınız!
Yeni bir anlayış için yeni bir kelime gerekir beyin çalışmasında. Böylece de beyindeki eski bazı girdiler, o kelime çevresinde yeni gelen verilerle birlikte yeni bir bütünlük sağlayarak yeni bir kavrayış getirir.
Aksi takdirde, beynin çalışma yapısı gereği, kelime ve isimlere karşılık, hep, ilk algılandıkları anki kavramlar değerlendirilir, onlara uygun imajlar oluşturulur!
Mesela, daha okula yeni başladığınız yıllarda, “nokta” kelimesi bir imlâ işareti olarak “.” şeklinde kayda girmiştir beyninizde… Şimdi ne kadar tasavvufî anlayıştaki “NOKTA”dan söz edilerek işaret yollu bir şey anlatılmaya çalışılırsa çalışılsın, bu kelimenin geçtiği her yerde, ister istemez “.” tasavvuru beyninizde canlanacaktır. Ama küçük, ama çok büyük bir “.”!
Eğer bu misalle bir şeyler anlatabildiysem, buna göre, bildiğiniz pek çok tasavvufî tâbire karşılık içinde bulunduğunuz durumu genişletebilirsiniz.
Beynin bu çalışma sistemini bildiğimizden dolayı biz, ilk olarak “ALLÂH ismiyle işaret edilen” tanımlamasıyla “ezberleri bozma” çalışmasına başlamıştık…
O, hiçbir insan veya yaratılmışın hayal veya tasavvurunun, havsalasının alamayacağı, “ALLÂH” ismiyle işaret edilen!..
O öyle bir “ALLÂH” ismiyle işaret edilen ki, “İLMİ”indeki “DATA”larından bir “DATA”da “Esmâ”sıyla, “Hakikat-i Muhammedî”yi irsâl eylemiş, O’nunla “Esmâ”sını seyreylemiş!
“ESM” kısaca “isimler” demektir. Yani, “Esmâ” kelimesiyle “ALLÂH” adıyla işaret edilene ait olarak bildirilmiş çeşitli “ÖZELLİKLER”e işaret edilir…
Bu “özellikler”, ayrı ayrı şeyler olmayıp; TEK BİR varlıkta bulunan, değişik işlevlerin açığa çıkmasına kaynak olan özelliklerdir.
İşte “Esmâ mertebesi” denildiğinde, sayısız özellikler sahibi TEK’ten söz edilir. “Es Samed, el Vâhid” gibi tanımlamalar bu “TEK”liğe işaret ederler.
TEK’in kendisinden her “AN” açığa çıkan (irsâl olan) sayısız özelliklerinden “münezzeh” oluşuna işaret etmek muradıyla, bu konuları işlerken yeni bir ezber bozucu olarak da “veri” veya “henüz işlenmemiş salt bilgi” anlamına gelen “DATA” tâbirini kullandık... Birçoklarına yabancı gelse de, aslında “data” tâbiri, günümüzde batılı pek çok araştırmacı bilim adamının yayınladığı eserlerinde, evrenin özündeki, onu meydana getiren “bilgi” anlamına yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Bize göre, bazı yanlış anlamaları en kısa yoldan ortadan kaldıracak bir çözümdür bu… Zira, “Ulûhiyet”i dolayısıyla “ALLÂH” adıyla işaret edilmesi ve her mertebede Kendisinin gayrı olmayışı, pek çok kişinin zannında, “Esmâ mertebesinin” bir tür “tanrı-ilâh” şeklinde anlaşılmasına yol açmıştır. Dolayısıyla, hem şartlanmışlıklar ötesinde beyinlerde yeni açılımlar sağlaması bakımından hem de din bilgisinin modern bilimsel veriler ışığında hayalden uzak, güncel verilerle gerçekçi biçimde değerlendirilmesi ve doğru anlaşılabilmesi bakımından önemlidir bu yeni açılım!
Ne var ki geçmişte ve günümüzde bu konuda belirli bir temele sahip olmayan pek çok kişi hayrete düşmüş; “Esmâ” mertebesini “Allâh’ın Zâtı” sanmıştır. Ve dahi sanılmıştır ki, varlığını “Esmâ” mertebesinden Rubûbiyet hakikatine dayalı bir şekilde alması hasebiyle, nefs-birim, “ALLÂH” adıyla işaret edilendir; her şey “ALLÂH”tır!!!
Heyhât!.. Bu tür zanlar hep o “tanrı” varsayımlarının ürünleridir...