Her an sürekli etkileşen, gelenlerle her an yeni bir hâl, yeni bir şan alan “bilgi” birikimlerinin oluşturduğu “dalga” okyanusu!
“Bilgi” ve “dalga” aynı şeyin algılayana göre iki ayrı değerlendirilişi! Sûreti itibarıyla “dalga”; mahiyeti veya muhteviyatı itibarıyla “bilgi”!
Bedeni ve beyni oluşturan da, gerçekte, “bilgi”den başka bir şey değildir!
Bilgi, Rasûlullâh’ın “Allâh” ismiyle işaret ettiğinden açığa çıkan, evren içre evrenler sûretinde algılanan, “nefh” olmuş “nefesi Rahmân”dan başka bir şey değildir!
Nokta, “ilmi ilâhî”dir.
“Bilgi”, Allâh isimleri diye geçmişte açıklanmış olan özelliklerin mânâ sûretleridir.
Algılayanın, algılama kapasitesini oluşturan “bilgi” birikimine GÖRE, algılanan varlık ve kapasiteler söz konusudur.
Varlıktaki tüm oluşumlar, tüm birimlerde, kendi noktalarından dışa doğru açığa çıkmaktadır; bilgi birikimleri oranında ve getirisine göre!
Her yazı veya resim, gerçekte, nasıl ak kâğıt üzerinde yan yana gelmiş noktalardan oluşmuşsa; tüm varlığı, tüm boyutları ve katmanlarıyla meydana getiren ve her an yeni bir şan alan “bilgi” de “tek kare” resmi öylece meydana getirmiştir.
Bu yüzdendir ki her insan, kendi “nokta”sının oluşturduğu “bilgi” kozasında yaşar; kâh mutlu kâh mutsuz bir hâlde! “Bilgi”sinin sonucu olarak!.. “Sünnetullâh” gereği…
Beyin sağlığı, insan için yeryüzünde en büyük nimettir. Beyin, “bilgi” yumağıdır, hazinesidir!
İnsan yaşamındaki her şey beyinden açığa çıkar! Beyin, insandır! Beyin nakli yapılsa dahi hiçbir şey değişmez; beyin kendi kişiliğiyle yaşar çünkü! İşe yaramadığı için çıkarılan beynin yaşamı bitmiş ve onun ürettiği kişilik madde dünyasından kopmuştur artık!
Beyin, aklı kısıtlıların sandığı gibi “et parçası” değildir!
Bugünün bilimi, daha beynin ne olduğunu çözememiştir… Beyin hakkında bildiklerimizle, okyanus kıyısında dizine kadar denize giren insanın konumundan farklı yerde değiliz.
DNA’ların “bilinçli bilgi birikimleri”nden başka bir şey olmadığını yeni fark ediyoruz.
Nöronların ya da DNA’ların “dalga”larla değişik veritabanları oluşturduklarını yeni yeni fark ediyoruz! Beynin biyokimyasının, biyoelektrik yapı tarafından yönlendirildiğini daha dün fark ettik…
Enzimlerin dahi “can”lı ve “bilgi”li olduğunu hayretle fark ettik!.. Her hücredeki binlerce enzimin her birinin özel görevi olduğunu şaşkınlıkla izlemeye başladık… Örneğin, DNA’yı kesen enzimler var. Bunlar DNA’daki belli dizilimleri tanıyor, oraya bağlanıyor ve bir makas gibi DNA sarmalını o noktadan ikiye ayırıyorlar… DNA’daki “bilgi”, proteinde bir “aksiyon”a dönüşmüş oluyor… İşte böylece, DNA’daki “bilgi” enzimde “can” olarak ortaya nasıl çıkıyorsa; enzimlerden oluşan vücutta da, daha farklı bir düzeyde “Can” ortaya çıkıyor!.. “Bilgican”ı izliyoruz derin düşüncelere dalarak!
Öte yandan beynin, dışarıdan dalgalarla değişik işlevlere yönlendirilmesi (mind control) olayını daha yeni yeni kavramaya ve görmeye başladık.
Günümüzün “dünde yaşayan bilgi birikimlerinin”, bunları algılaması veya kabullenmesi elbette ki çok zor!
Bundan 30 yıl evvel bir dileğim vardı… İnsanlık uzaya para saçacağına, beyni tanımaya (neuroscience’a) bu yatırımı yapsa diyordum… Bugün bu gerçekleşiyor… Bu yolda çok önemli çalışmalar yapılıyor…