Fesubhanallâh!.. Fetebarekallâhu ahsenül hâlıkiyn!

İşte burada akıl çivileri attı bazılarının!

Düşündüler...

Anlam veremediler!

ATEİST oldular!.. Tanrı ve tanrılık kavramını reddedip!

Akılları, bu sonsuz büyüklük ve küçüklük arasında şaşkına döndü… Olmaz, n’olamaz; tanrı yoktur, din dedikleri de masaldır, afyondur! Akıllı kişilerin, toplumları uyutmak ya da gütmek için uydurmasıdır din noktasında karar kıldılar!

Haklı yanları vardı elbette; ama fark edemedikleri pek çok gerçeklik, deşifre edemedikleri çok fazla şifreler, mesajlar ve kodlar da vardı fark edebildiklerinin çok ötesinde…

Muhammedî şifre ve kodlara, kendilerine ulaşan şeklinden, ambalajından dolayı gereken değeri ve önemi veremedikleri için, evrensel gerçeklikleri değerlendiremediler.

Yeryüzüne gelmiş en muhteşem bilinç okyanusunun kıyısında kumlarla oynayıp, okyanusun ihtiva ettiği güzellikleri tadamadılar; derinliklerindeki gizlere ulaşamadılar!

TEK karelik evrensel resmin sahip olduğu şuurun (İnsan-ı Kâmil), yeryüzündeki “halifesi” durumundaki bilinç olduklarını fark edemeden; evrensel şuur ile bir bütün olduklarını ve bunun getirisini yaşayamadan geçip gittiler bu Dünya’dan… Yalnızca bedensel zevklerle sınırlı kalarak!

Yaşayamadılar AŞK denileni! Yaşayamadılar sevgiyi ve karşılıksız vermenin zevkini… “Veren Allâh’tır”daki benliğin “yok”luğunu yaşamanın hazzını! Yaratılışlarında olmadığı için, karşılıksız verme kavramını ve olayını anlayamadılar! Tanrının yokluğunu fark etmekle perdelendiler, özlerindeki, sonsuzluk boyutundan ve evrensel şuurdan!

Oysa…

Sır…

Derûnunda “GİZ”li idi her bir birimin!

HOLOGRAFİK EVREN gerçekliği, bilim dünyasında “Âlemlerin Rabbi ALLÂH’tır” gerçeğini-sistemini deşifre ederken; evrensel ruhtaki (RUH adlı melek) şuurun, her zerrede, o zerrenin yapısına göre açığa çıkmakta olduğunu vurgularken; düşünemediler bunların sonuçlarını...

“Zerre küllün aynasıdır” benzetmesiyle, en muhteşem evrensel gerçekliği 1400 küsur yıl önce insanlığa bildiren o yüce Zât’ın mesajını kavrayamadılar, değerlendiremediler...

“Ahad” ve “Samed” tanımlamalarıyla kendini, Rasûlullâh adı ve kisvesi altında açıklayanın seslenişini işitemediler, “holografik gerçekliğin” ne olduğunu kapsamlı düşünemedikleri için! Zerrede yansıyan Küll’ü, mikroda açığa çıkan tümel Tek’i fark edemediler!

Oysa işin sırrı, evren içre evrenler gerçeğini açıklayan “string teorisi” ile “holografik evren” gerçekliğini bir arada düşünerek, Mutlak TEK’liğin açılımını fark edebilmekte gizliydi...

“Subhanallâh” kavramının, string boyutundaki stringlerin altı yönlü hareketiyle, evren içre evrenlerin “her an yeni bir şan” alışının dillenişi olduğuna...

“Elhamdülillâh”ın, bu boyuttaki tekil hareketin (çokluktaki tekilliğin), ancak, onu meydana getiren tarafından değerlendirilebileceğinin dile gelişi olduğuna...

“Allâhu ekber”in, tanrı uludurdemek olmadığını, bu yüzden ezanın böyle Türkçeleştirilemeyeceğine; sonsuz boyutları ilminde yaratanın, yaratılmış ilimle kavranamayacağına, işaret ettiğini...

Hiç düşünmediler… Akıllarına hayallerine bile getiremediler!

15 / 109

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!