Gelin önce âfaka (ufuklara), yani evrensel boyuta bir bakış atalım…
Dikkat!
Unutmayalım ki…
Ya da…
Fark edelim ki…
Tüm bu sorgulamaları, evrendeki sayısız ve sınırsız dalga boylu okyanus içinde, sadece santimetrenin on binde dördü ila yedisi arasındaki dalga boylarını beynimize aktarabilen gözümüze GÖRE yapmaktayız…
Ya biraz daha kapsamlı algılayan bir organımız olsaydı!!?
Neyse…
Hiç olmazsa bunu da hatırlayarak irdeleyelim konuyu…
Bir milyon üç yüz üç bin Dünya büyüklüğünde bir yıldız (Güneş) çevresindeki uydu üzerinde yaşıyor ve evrenin sırrını çözmeye çalışıyoruz!.. Bir milyon üç yüz üç bin Dünya büyüklüğünde olan o yıldız yanı sıra, dört yüz milyar yıldızın daha var olduğunu saymış bilim adamları Samanyolu Galaksisi’nde... Hani şu varoşlarında yaşadığımız Galaksi’de… Milyarlarca Galaksi hesap edilmiş evrenimizin algıladığımız kadarında; her biri kendi içinde milyarlarca yıldızı barındıran…
Milyarlar kere milyarlar… Galaksiler… Yıldızlar… Parlayan veya sönük olan bize GÖRE!..
Tanrı bunun neresinde? Tapınılacak ulu tanrı; yanına varılıp konuşulacak tanrı; kendisinden başka tapınılacak olmayan ulu tanrı; ya da oğlunu(!) yanından yeryüzüne yollayan tanrı!!! Bu sonsuzluğun, neresinde oturmakta?
Neyse devam edelim…
Tüm bu hayalin alamayacağı, sadece rakamların tekrarlandığı boyutlardaki bir evrende lokalize olmuş “tanrı” anlayışını veya bu anlayışa “ALLÂH” ismini etiketleyenleri bir yana bırakıp, konuyu irdelemeye devam edelim...
Bilim göstermiştir ki, milyar kere milyarlarca ve milyarlarca(!?) yıldızlar, aslında birbirinden kopuk, bağımsız bir hâlde boşlukta gezinmiyorlar! Aralarında bir madde var gözümüzün göremediği! Her şey birbirine bağlı bir ara madde(!) ile; ve dahi gerçekte evren tek bir bütün, onu algılayabilecek bir göze veya beyne veya bir bilince göre!..
Tek bir yapı, tek bir organik yapı evren; canlı, şuurlu!.. Uzay, bu şuurun bedeni!.. Hani şu eskilerin, “Allâh’a ait ilim sıfatı” diye işaret ettikleri; “evrensel şuur-kozmik bilinç” adı altında açığa çıkış, Uzay ve sînesinde barındırdıkları!
Bilim derin daldı milyar kere milyar kere milyarlarca yıldızdan birinin içine… Baktı, yıldız adını verdiği kitle yüz küsur atomdan bir kısmının bileşik hâli imiş meğer!
Hızını alamadı daha da derinlere inmeye çalıştı…
On yüz bin milyarlarca büyüklük ve küçüklük arasında turlayıp durdu… “Proton” ismini taktı, “kuark” ismini taktı, “string” ismini taktı çeşitli oransal büyüklükler olarak algıladığı terkiplere…
Bir kuark bir Dünya büyüklüğü ise, Dünya üzerindeki bir ağaç büyüklüğüdür “string” dedi…
Kuark, protona göre ne; proton, atoma göre ne; atom, Dünya’ya göre ne; Dünya, yıldıza göre ne; yıldız, Galaksi’ye göre ne; Galaksi, Evren’e göre ne?.. Gel sen, yanına gidip huzuruna çıkacağın, seninle konuşup hesaba çekecek olan o tanrını oturt istersen bunların arasında bir yere!.. Sonra da ister yolladığı oğluyla(!) muhatap ol, ister yeryüzünden seçip yolladığı postacılarıyla, elçileriyle, peygamberleriyle!!!