5 - Mâide Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
Ya eyyühelleziyne amenû evfu Bil ‘ukud* uhıllet leküm behiymetül en’ami illâ ma yütla aleyküm ğayre muhıllis saydi ve entüm hurum* innAllâhe yahkümü ma yüriyd;
Ey iman edenler, anlaşmalarınıza tam olarak uyun... İhramlı iken, avlanmayı helal saymamanız şartıyla ve size bildirilenler müstesna, otyiyenler (koyun, sığır, keçi, deve gibi) size helal kılındı... Muhakkak ki Allâh dilediğini hükmeder.
-
Ya eyyühelleziyne amenû lâ tuhıllu ŞeairAllâhi ve leş Şehrel Harâme ve lel Hedye ve lel Kalâide ve lâ Âmmiynel Beytel Harâme yebteğune fadlen min Rabbihim ve rıdvana* ve izâ haleltüm fastadu* ve lâ yecrimenneküm şeneanü kavmin en sadduküm anil Mescidil Harami en ta’tedu* ve teavenu alel Birri vet Takva* ve lâ teavenu alel ismi vel ‘udvan* vettekullah* innAllâhe şediyd’ül ‘ıkab;
Ey iman edenler! ŞeairAllâh’a (Allâh nişanelerine, Allâh’ı çağrıştırana - hissettirene), haram aylara, Beytullah’a hediye olunan kurbanlıklara, özel gerdanlıklı kurbanlara, Rablerinden bir fazl ve rıdvan isteyerek Beyt’e gelenlere, hürmetsizlik yapmayın... İhramdan çıktığınızda avlanabilirsiniz... Mescid-i Haram’a (daha önce) girmenizi engellediler diye bir kavme olan nefretiniz, sizi haddi aşmaya sevketmesin... Birr ve takva üzere yardımlaşın; zulüm ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın... Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun... Muhakkak ki Allâh, “Şediyd’ül Ikab”dır (şiddetle kötülüğün sonucunu yaşatandır).
-
Hurrimet aleykümül meytetü veddemü ve lahmül hınziyri ve ma ühille li ğayrillâhi Bihi velmünhanikatü velmevkuzetü velmüteraddiyetü vennetıyhatü ve ma ekeles sebu’u illâ ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en testaksimu Bil ezlam* zâliküm fisk* elyevme yeiselleziyne keferu min diyniküm fela tahşevhüm vahşevni, elyevme ekmeltü leküm diyneküm ve etmemtü aleyküm nı’metiy ve radıytü lekümül İslâme diyna* femenidturre (femenizdurre) fiy mahmesatin ğayre mütecanifin liismin feinnAllâhe Ğafûrun Rahıym;
Size ölmüş hayvan eti, kan, domuz eti, Allâh’tan gayrı adına boğazlananlar haram kılınmıştır. Ayrıca boğularak, dövülerek öldürülen veya bir yerden düşerek ölen veya derisi yüzülerek öldürülen veya vahşi hayvan tarafından parçalanmış olan veya tapınaklardaki dikili taşlarda kesilmiş olan hayvanların etleri de haramdır. Fal oklarıyla (veya bu amaçlı araçlarla geleceğe dönük) kısmet aramanız da! Bütün bunlar fısktır (yoldan çıkmaktır)... Bugün hakikati inkâr edenler, sizin Dininizi geçersiz kılma konusunda umutsuzluğa düşmüşlerdir... Artık onlardan korkmayın, benden haşyet edin... Bugün sizin için Dininizi ikmal ettim (Din konusundaki bilgilenmenizi), üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için Din (anlayışı) olarak İslâm’a (Allâh’a tam teslimiyete) razı oldum... Her kim açlık dolayısıyla çok zor durumda kalırsa, haramı helal saymaksızın bunlardan yiyebilir. Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
-
Yes’eluneke mazâ uhılle lehüm* kul uhılle lekümüt tayyibatü, ve ma allemtüm minel cevarihı mükellibiyne tüallimunehünne mimma allemekümüllah* fekülu mimma emsekne aleyküm vezkürüsmAllâhi aleyh* vettekullah* innAllâhe seriy’ul hisab;
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar... De ki: “Size güzel - temiz gıdalar helal kılınmıştır... Bir de Allâh’ın size talim ettiğinden öğrettiğiniz, alıştırıp eğittiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarından yiyin ve üzerine Allâh ismini zikredin... Allâh’tan korunun...” Muhakkak ki Allâh “Seriy’ul Hisab”dır (Seriy’ul Hisab = açığa çıkanın sonucunu bir sonraki anda oluşturan).
-
Elyevme uhılle lekümüt tayyibat* ve taamülleziyne utül Kitabe hıllun leküm* ve taamüküm hıllun lehüm* vel muhsanatü minel mu’minati vel muhsenatü minelleziyne utül Kitabe min kabliküm izâ ateytümuhünne ücurehünne muhsıniyne ğayre müsafihıyne ve lâ müttehıziy ahdan* ve men yekfür Bil iymani fekad habita ameluhu, ve huve fiyl ahireti minel hasiriyn;
Bugün size güzel - temiz tüm gıdalar helal kılınmıştır... Kendilerine hakikat bilgisi verilmiş olanların yemekleri size helaldir... Sizin yemekleriniz de onlara helaldir... İman eden kadınların iffetli olanları ile sizden önce kendilerine hakikat bilgisi verilenlerden iffetli olan kadınlar da, mehrlerini vermeniz (nikâhlamanız), zinadan uzak durmaları ve (gizli) dost tutmamaları şartıyla, size helaldir... Kim imanın şartlarını ve gereklerini tanımayıp, hakikati inkâr ederse, elbette onun yaptığı işler boşa gider ve o, sonsuz gelecek sürecinde hüsranda olanlardandır.
-
Ya eyyühelleziyne amenû izâ kumtüm iles Salati fağsilu vucuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu Bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka’beyn* ve in küntüm cünüben fattahheru* ve in küntüm merda ev ‘alâ seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae felem tecidu maen fe teyemmemu sa’ıyden tayyiben femsehu Bi vucuhiküm ve eydiyküm minhu, ma yüriydullahu liyec’ale aleyküm min harecin ve lâkin yüriydu li yütahhireküm ve li yütimme nı’meteHU aleyküm lealleküm teşkürun;
Ey iman edenler... Salâta doğrulduğunuzda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi su ile yıkayın; başlarınızı mesh edin ve iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da yıkayın... Eğer cünüp iseniz bütün vücudunuzu yıkayın... Eğer hasta olmuşsanız veya bir sefer üzere iseniz veya sizden biri tuvalet ihtiyacını gidermiş olarak gelirse yahut kadınlarla yatmışsanız, su da bulamamışsanız; temiz toprağa teyemmüm edin... Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin... Allâh size güçlük oluşturmak dilemez, fakat sizi arındırmak ve “HÛ”nun nimetini sizin üzerinizde tamamlamayı diler; tâ ki şükredesiniz (değerlendiresiniz).
-
Vezküru nı’metAllâhi aleyküm ve miysâkaHUlleziy vasekaküm Bihi iz kultüm semi’na ve eta’na* vettekullah* innAllâhe Aliymün Bi zatis sudur;
Üzerinizdeki Allâh nimetini ve sizi onunla bağladığı sözleşmeyi hatırlayın; hani “İşittik ve itaat ettik” demiştiniz... Allâh’tan korunun! Muhakkak ki Allâh içinizdekilere, onların Esmâ’sıyla hakikati olarak Aliym’dir.
-
Ya eyyühelleziyne amenû kûnu kavvamiyne Lillâhi şühedae Bil kıst* ve lâ yecrimenneküm şeneanü kavmin alâ ella ta’dilu* ı’dilu* huve akrebü lit takva, vettekullah* innAllâhe Habiyrun Bi ma ta’melun;
Ey iman edenler... Allâh için dosdoğru durun, âdil şahitler olun... Bir topluluğa olan nefretiniz sizi adaletsizliğe sevketmesin! Âdil olun, bu anlayış korunmaya daha yakındır... Allâh’tan korunun! Muhakkak ki Allâh tüm fiillerinizi (onların yaratanı olarak) Habiyr’dir.
-
Ve’adAllâhulleziyne amenû ve amilus salihati lehüm mağfiretün ve ecrun azıym;
Allâh, iman edip imanının gereği fiilleri ortaya koyanlara (şöyle) vadetmiştir: “Onlar için mağfiret ve azîm bir mükâfat vardır.”
-
Velleziyne keferu ve kezzebu Bi âyâtina ülaike ashabül cahıym;
Hakikati inkâr edenlere ve (Esmâ’nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennem halkıdır.
-
Ya eyyühelleziyne amenüzküru nı’metAllâhi aleyküm iz hemme kavmün en yebsütu ileyküm eydiyehüm fekeffe eydiyehüm anküm* vettekullah* ve alellahi fel yetevekkelil mu’minun;
Ey iman edenler... Üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın... Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya (zarar vermeye) niyetlenmişti de, onların ellerini sizden çekmişti... Allâh’tan korunun! İman edenler, Allâh’a tevekkül etsinler (hakikatlerindeki El Vekiyl isminin, gereğini yerine getireceğine iman etsinler).
-
Ve lekad ehazellahu miysâka beni israiyl* ve beasna minhümüsney aşere nekıyba* ve kalAllâhu inniy meaküm* lein ekamtümüs Salate ve ateytümüz Zekate ve amentüm Bi rusuliy ve azzertümuhüm ve akradtümullahe kardan hasenen leükeffirenne anküm seyyiatiküm ve leüdhılenneküm cennatin tecriy min tahtihel enhar* femen kefere ba’de zâlike minküm fekad dalle sevaes sebiyl;
Andolsun ki Allâh, İsrailoğullarının sözünü aldı... Onlardan on iki temsilci bâ’s ettik... Allâh şöyle buyurmuştu: “Ben muhakkak sizinleyim... Salâtı ikame ettiğiniz, zekâtı verdiğiniz, Rasûllerime iman edip onlara yardımcı olduğunuz; Allâh’a karz-ı hasen ile borç verdiğiniz takdirde, kötülüklerinizi sizden silerim; elbette sizi altlarından nehirler akan cennetlere koyarım... Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, gerçekten yolun ortasından sapmıştır.”
-
Fe Bi ma nakdıhim miysakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeten, yuharrifunel kelime an mevadı’ıhi ve nesu hazzan mimma zükkiru Bihi, ve lâ tezalu tattaliu alâ hainetin minhüm illâ kaliylen minhüm fa’fü anhüm vasfah* innAllâhe yuhıbbul muhsiniyn;
Ahdlerini bozmaları ile onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık (anlayışlarını kilitledik)! Kelimelerdeki mânâları asıl anlamlarından saptırırlar. Uyarıldıkları hakikatlerden haz almayı unuttular... Pek azı hariç, onlardan daima hainlik görürsün... Onları affet, aldırma! Muhakkak ki Allâh ihsan sahiplerini sever.
-
Ve minelleziyne kalu inna nesara ehazna miysâkahüm fe nesu hazzan mimma zükkiru Bih* feağreyna beynehümül ‘adavete vel bağdae ila yevmil kıyameti, ve sevfe yünebbiuhumullâhu Bi ma kânu yasne’un;
“Biz Nasarayız” diyenlerden de söz almıştık! Bunlar da hatırlatıldıkları şeyden bir hisse almayı unuttular... Biz de onların arasına, kıyamet süreci başlayana kadar düşmanlık ve nefret saldık... Allâh onlara ne üretip oluşturduklarını gösterecektir.
-
Ya ehlel Kitabi kad caeküm Rasûlüna yübeyyinü leküm kesiyren mimma küntüm tuhfune minel Kitabi ve ya’fu an kesiyr* kad caeküm minAllâhi nûrun ve Kitabun mubiyn;
Ey hakikat bilgisi verilmiş olanlar... Hakikat bilgisinden gizlediklerinizin birçoğunu size açıklayan ve birçoğunu (gizlemenizi de) affeden Rasûlümüz geldi... Gerçekten size Allâh’tan bir Nûr ve Kitab-ı Mubiyn (açık seçik Sünnetullâh bilgisi) gelmiştir.
-
Yehdiy Bihillâhu menittebe’a rıdvaneHU sübüles selâmi ve yuhricühüm minaz zulümati ilennûri BiizniHİ ve yehdiyhim ila sıratın müstekıym;
Rıdvanına (insandaki Esmâ hakikatiyle tahakkuk kuvvesi - melekesi) tâbi olanları, Allâh hakikatleri olan Esmâ özellikleriyle, hakikate erdirir; onları Esmâ bileşimlerinin elvermesiyle karanlıklardan nûra çıkarır ve onları doğru yaşam yoluna yöneltir.
-
Lekad keferalleziyne kalu innAllâhe HUvel Mesiyhubnü Meryem* kul femen yemlikü minAllâhi şey’en in erade en yühlikel Mesiyhabne Meryeme ve ümmehu ve men fiyl Ardı cemiy’a* ve Lillâhi mülküs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma* yahlüku ma yeşa’ * vAllâhu alâ külli şey’in Kadiyr;
Andolsun ki “Allâh, Meryemoğlu Mesih’tir” diyenler hakikati inkâr etmişlerdir! De ki: “Eğer Meryemoğlu Mesih’i, Onun anasını ve yeryüzünde kim varsa hepsini birden helâk etmeyi dilerse, kim Allâh’a karşı koyacak bir kuvvete sahiptir?”... Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin varlığı Allâh (Esmâ ül Hüsnâ özelliklerinin açığa çıkması - seyri) içindir! Dilediğini yaratır! Allâh her şeye Kaadir’dir.
-
Ve kaletil yehudü vennesara nahnü ebnaullahi ve ehıbbauHU, kul felime yüazzibüküm Bi zünubiküm* bel entüm beşerün mimmen haleka, yağfiru limen yeşaü ve yüazzibü men yeşa’* ve Lillâhi mülküs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma* ve ileyhil mesıyr;
Yahudi ve Nasara: “Biz Allâh’ın oğulları ve O’nun sevdikleriyiz” dediler... De ki: “Öyle ise sizi niçin suçlarınız yüzünden azaplandırıyor?”... Hayır, siz de O’nun yarattığı bir beşersiniz... Dilediğini mağfiret eder, dilediğine azap eder... Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin mülkü Allâh içindir... Dönüş O’nadır!
-
Ya ehlel Kitabi kad caeküm Rasûlüna yübeyyinü leküm alâ fetretin miner Rusuli en tekulu ma caena min beşiyrin ve lâ neziyr* fekad caeküm beşiyrun veneziyr* vAllâhu alâ külli şey’in Kadiyr;
Ey kendilerine hakikat bilgisi verilmiş olanlar... Rasûllerin arasının kesildiği bir süreçte, size gerçekleri açıklayan Rasûlümüz gelmiştir... “Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi” demeyesiniz (diye)... İşte size müjdeleyici ve uyarıcı (Rasûl) geldi... Allâh her şey üzerine Kaadir’dir.
-
Ve iz kale Musa li kavmihi ya kavmizküru nı’metAllâhi aleyküm iz ceale fiyküm enbiyae ve cealleküm müluken, ve ataküm ma lem yü’ti ehaden minel alemiyn;
Bir zaman Musa, halkına şöyle demişti: “Ey halkım, üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması bilgisini) size verdi.”
-
Ya kavmidhulül Ardal mukaddesetelletiy ketebAllâhu leküm ve lâ terteddu alâ edbariküm fetenkalibu hasiriyn;
“Ey halkım, Allâh’ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) Arz-ı Mukaddes’e (kutsal vadi) girin, eskiye dönmeyin; yoksa hüsrana uğrayanlar olarak dönersiniz.”
-
Kalu ya Musa inne fiyha kavmen cebbariyn* ve inna len nedhuleha hatta yahrucu minha* fein yahrucu minha feinna dahılun;
Dediler ki: “Yâ Musa, muhakkak ki orada zorba bir halk yaşıyor... Onlar oradan çıkıncaya kadar biz oraya asla giremeyiz... Şayet oradan kendiliklerinden giderlerse, o zaman biz gireriz.”
-
Kale racülani minelleziyne yehafune en’amAllâhu aleyhimedhulu aleyhimül bab* fe izâ dehaltümuhu feinneküm ğalibune ve alellahi fetevekkelu in küntüm mu’miniyn;
Korktukları toplum içinden gelen Allâh’ın in’amda bulunduğu iki adam şöyle dedi: “Onların üzerine kapıdan girin... Ona girdiğinizde artık muhakkak ki siz galiplersiniz... Eğer iman edenler iseniz Allâh’a tevekkül edin (hakikatinizdeki El Vekiyl isminin özelliğinin, gereğini yerine getireceğine iman edin).”
-
Kalu ya Musa inna len nedhuleha ebeden ma damu fiyha fezheb ente ve Rabbüke fe katila inna hahüna ka’ıdun;
Dediler ki: “Yâ Musa, orada oldukları müddetçe biz oraya ebeden girmeyeceğiz... Git, sen ve Rabbin; ikiniz savaşın! İşte burada oturucularız.”
-
Kale Rabbi inniy lâ emlikü illâ nefsiy ve ehıy fefruk beynena ve beynel kavmil fasikıyn;
(Musa) şöyle dedi: “Rabbim... Muhakkak ki ben, sadece kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum... Artık bizimle o fâsıklar (inancı bozulmuşlar) topluluğunun arasını ayır.”
-
Kale feinneha muharremetün aleyhim erbe’ıyne seneten, yetiyhune fiyl Ardı fela te’se alel kavmil fasikıyn;
Buyurdu ki: “Artık orası onlara kırk sene haram edilmiştir... Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır... Artık sen de o fâsıklar (inancı bozulmuşlar) topluluğu için üzülme.
-
Vetlü aleyhim nebeebney Ademe BilHakk* iz karreba kurbanen fetukubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar* kale leaktülenneke, kale innema yetekabbelullahu minel müttekıyn;
Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini, Hak olarak anlat... Hani ikisi de birer kurban takdim etmişlerdi de, birinden kabul olunmuş, diğerinden kabul olunmamıştı... (Kabul olunmayan Kabil) şöyle dedi: “Kesinlikle seni öldüreceğim”... (Kabul olunan Habil) ise: “Allâh yalnızca muttakilerden kabul eder” dedi.
-
Lein besatte ileyye yedeke li taktüleniy ma ene Bi basitın yediye ileyke li aktülek* inniy ehafullahe Rabbel alemiyn;
“Yemin ederim sen beni öldürmek için elini uzatsan da, ben elimi öldürmek için sana uzatacak değilim! Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allâh’tan korkarım!”
-
İnniy üriydü en tebûe Bi ismiy ve ismike fetekûne min ashabinnar* ve zâlike cezaüz zalimiyn;
“İsterim ki hem benim suçumun vebalini hem de kendi suçunun vebalini yüklenesin; ateş ehlinden olasın... İşte budur zâlimlerin cezası!”
-
Fe tavve’at lehu nefsühu katle ehıyhi fekatelehu feasbeha minel hasiriyn;
Nihayet benliğindeki hırs ve haset ona kardeşini öldürmeyi kolaylaştırdı, böylece onu öldürdü... Bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.
-
Febe’asellahu ğuraben yebhasü fiyl Ardı li yüriyehu keyfe yüvariy sev’ete ehıyh* kale ya veyleta e’aceztü en ekûne misle hazel ğurabi feüvariye sev’ete ehıy* fe asbeha minen nadimiyn;
Bunun üzerine Allâh, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için, toprağı eşeleyen bir karga bâ’s etti... (Kabil) kendi kendine söylendi: “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olmaktan âcizim ki kardeşimin cesedini toprağa gömmeyi düşünemedim!” Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.
-
Min ecli zâlik* ketebna alâ beni israiyle ennehu men katele nefsen Bi ğayri nefsin ev fesadin fiyl Ardı fe keennema katelen Nase cemiy’a* ve men ahyaha fekeennema ahyenNase cemiy’a* ve lekad caethüm Rusulüna Bil beyyinat* sümme inne kesiyren minhüm ba’de zâlike fiyl Ardı lemüsrifun;
Bu nedenledir ki İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: “Kim bir kişiyi bir kişiye karşılık (kısas) veya yeryüzünde fesada karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir... Kim de onu diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibidir...” Andolsun ki Rasûllerimiz onlara açık deliller olarak geldi; ama hâlâ onlardan birçoğu bunun ardından, yeryüzünde israf etmektedirler (verdiklerimizi değerlendirmemekteler).
-
İnnema cezaülleziyne yuharibunAllâhe ve RasûleHU ve yes’avne fiyl Ardı fesaden en yukattelu ev yusallebu ev tukattaa eydiyhim ve ercülühüm min hılafin ev yünfev minel Ard* zâlike lehüm hızyün fiyd dünya ve lehüm fiyl ahireti azâbün azıym;
Allâh ve O’nun Rasûlü ile savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkartmak için uğraşanların yaptığının karşılığı; öldürülmeleri yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut hapsedilmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir... Sonsuz gelecek sürecinde ise onlara azîm bir azap vardır.
-
İllelleziyne tabu min kabli en takdiru aleyhim* fa’lemu ennAllâhe Ğafûrun Rahıym;
Ancak, elinize geçmeden önce tövbe edenler müstesna... İyi bilin ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
-
Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe vebteğu ileyHİlvesiylete ve cahidu fiy sebiyliHİ lealleküm tüflihun;
Ey iman edenler! Allâh’tan korunun; O’na yakîn edinmenizi sağlayacak vesileyi isteyin ve O’nun yolunda azimle gayret edin ki kurtuluşa eresiniz
-
İnnelleziyne keferu lev enne lehüm ma fiyl Ardı cemiy’an ve mislehu meahu liyeftedu Bihi min azâbi yevmil kıyameti ma tukubbile minhüm* ve lehüm azâbun eliym;
Hakikati inkâr edenlere gelince; eğer yeryüzünde bulunanların hepsi ve bir o kadarı da beraber onların olsa da kıyamet sürecinin azabından kurtulmak için onu fidye verseler, onlardan bu asla kabul edilmez! Onlar için üzücü azap vardır.
-
Yüriydune en yahrucu minen nari ve ma hüm Bi hariciyne minha* ve lehüm azâbün mukıym;
Ateşten çıkmak isterler ama oradan dışarı çıkamazlar... Onlar için daimî bir azap vardır!
-
Ves sariku vas sarikatü fakta’u eydiyehüma cezaen Bi ma keseba nekâlen minellah* vAllâhu Aziyzün Hakiym;
Hırsızlık yapan erkek ve hırsızlık yapan kadının ellerini kesin; yaptıklarına karşılık ve Allâh’tan ibret verici bir azap olarak! Allâh Aziyz’dir, Hakiym’dir.
-
Femen tabe min ba’di zulmihı ve asleha feinnAllâhe yetubü aleyh* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;
Fakat kim zulmünden sonra tövbe eder ve (hâlini) ıslah ederse, muhakkak ki Allâh onun tövbesini kabul eder... Kesinlikle Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir
-
Elem ta’lem ennAllâhe leHU mülküs Semavati vel Ardı yuazzibu men yeşau ve yağfiru limen yeşa’* vAllâhu alâ külli şey’in Kadiyr;
Semâlar ve arzın mülkü Allâh içindir (hakikatini), bilmedin mi? Dilediğini azaplandırır ve dilediğini bağışlar! Allâh her şeye Kaadir’dir.
-
Ya eyyüher Rasûlü lâ yahzünkelleziyne yüsari’une fiyl küfri minelleziyne kalu amenna Bi efvahihim ve lem tü’min kulubühüm* ve minelleziyne hadu semma’une lil kezibi semma’une li kavmin ahariyne lem ye’tuk* yuharrifunel kelime min ba’di mevadı’ıh* yekulune in utiytüm hazâ fehuzûhu ve in lem tü’tevhu fahzeru* ve men yüridillâhu fitnetehu felen temlike lehu minAllâhi şey’a* ülaikelleziyne lem yüriydillâhu en yutahhire kulubehüm* lehüm fiyd dünya hızyün ve lehüm fiyl ahireti azâbün azıym;
Ey Rasûl! Kalpleriyle (şuurlu olarak - anlamını hissedip yaşayarak) iman etmedikleri hâlde, ağızlarıyla “İman ettik” diyenlerden küfürde koşuşanlar, seni mahzun etmesin... Yahudi olanlardan öylesi var ki, yalan uydurmak için veya sana gelmemiş bir topluluk adına (aracı olarak) dinleyendir... Yerli yerince söylenen Kelimeleri tahrif ederek, “Size şu verilirse alın, eğer o verilmez (Allâh hükmü ile hükmedilir) ise sakın yanaşmayın” derler... Allâh bir kimsenin dalâletini dilerse, artık onun için sen Allâh’tan bir şey bekleyemezsin... İşte onlar, Allâh’ın kalplerini arındırmayı dilemediği kimselerdir... Dünyada onlar için rezillik vardır... Sonsuz gelecek sürecinde de onlar için çok büyük azap vardır.
-
Semma’une lil kezibi ekkâlune lissuht* fein cauke fahküm beynehüm ev a’rıd anhüm* ve in tu’rıd anhüm felen yedurruke şey’a* ve in hakemte fahküm beynehüm Bil kıst* innAllâhe yuhıbbul muksitıyn;
(Onlar) sürekli yalan dinleyenler, çokça haram yiyenlerdir... Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet yahut onlardan yüz çevir... Eğer onlardan yüz çevirir isen, sana hiçbir şekilde zarar veremezler... Şayet hükmedersen onların arasında adaletle hükmet... Muhakkak ki Allâh muksitleri (âdil olup her şeyin hakkını verenleri) sever.
-
Ve keyfe yuhakkimuneke ve ‘ındehümüt Tevratu fiyha hukmullahi sümme yetevellevne min ba’di zâlik* ve ma ülaike Bil mu’miniyn;
İçinde Allâh hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, neden seni hakem yaparlar; üstelik senin verdiğin hükümden sonra da yüz çevirip giderler! Böyleleri iman eden değildir!
-
İnna enzelnet Tevrate fiyha hüden ve nûr* yahkümü Bihen Nebiyyunelleziyne eslemu lilleziyne hadu ver Rabbaniyyune vel ahbaru Bimestuhfizu min Kitabillâhi ve kânu aleyhi şüheda’* fela tahşevünNase vahşevni ve lâ teşteru Bi âyâtiy semenen kaliyla* ve men lem yahküm Bi ma enzelAllâhu feülaike hümül kafirun;
Gerçek ki, içinde nûr ve hakikat bilgisi olan Tevrat’ı biz inzâl ettik... Teslim olmuş Nebiler, onunla Yahudilere hükmederdi; Rabbanîler (Tevrat’a göre Yahudilerin terbiyesiyle ilgilenenler) ve Ahbar (ilim ve hikmet sahipleri) da onun üzerine şahitler olarak hakikat bilgisini korumakla görevliydiler... O hâlde insanlardan korkmayın, Ben’den korkun! Benim bildirdiğim gerçekleri az bir menfaate satmayın! Kim Allâh’ın inzâl ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar hakikati inkâr edenlerin ta kendisidir!
-
Ve ketebna aleyhim fiyha ennen nefse Bin’nefsi vel ayne Bil’ayni vel enfe Bil’enfi vel’üzüne Bil’üzüni vessinne Bissinni velcüruha kısas* femen tesaddeka Bihi fe huve keffaretün leh* ve men lem yahküm Bima enzelAllâhu feülaike hümüz zalimun;
Onda (Tevrat’ta), onlara şöyle hükmettik: “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak ve dişe diş! Yaralarda da eş değer karşılık...” Fakat kim onu (kısas hakkını) bağışlarsa, o onun için geçmiş suçlarına örtü olur!.. Kim Allâh’ın inzâl ettiği (hüküm) ile hükmetmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.
-
Ve kaffeyna alâ asarihim Bi ‘Iysebni Meryeme musaddikan lima beyne yedeyhi minetTevrati ve ateynahul İnciyle fiyhi hüden ve nûrun, ve musaddikan lima beyne yedeyhi minet Tevrati ve hüden ve mev’ızaten lil müttekıyn;
Daha onların (teslim olmuş Nebilerin) izleri üzere, Tevrat’tan, ellerindekini (gerçek olanını) tasdik edici olarak Meryemoğlu İsa’yı gönderdik. Ona, içinde Hüda (hakikat ilmi) ve Nûr bulunan; Tevrat’tan Ona ulaşmış olanı da tasdik eden, korunanlar için bir hidâyet kılavuzu mahiyetindeki İncil’i, öğüt olması için verdik.
-
Vel yahküm ehlül İnciyli Bi ma enzelAllâhu fiyh* ve men lem yahküm Bi ma enzelAllâhu feülaike hümülfasikun;
İncil’e uyanlar, Allâh’ın inzâl ettiği İncil’deki hükümlerle hükmetsin... Kim Allâh’ın inzâl ettiği ile (hükümlerle) hükmetmez ise, işte onlar fâsıkların ta kendileridir!
-
Ve enzelna ileykel Kitabe Bil Hakkı musaddikan lima beyne yedeyhi minel Kitabi ve Müheyminen aleyhi fahküm beynehüm Bima enzelAllâhu ve lâ tettebı’ ehvaehüm amma caeke minel Hakk* li küllin cealna minküm şir’aten ve minhaca* ve lev şaAllâhu lecealeküm ümmeten vahideten ve lâkin liyeblüveküm fiyma ataküm festebikul hayrat* ilAllâhi merci’uküm cemiy’an feyünebbiüküm Bi ma küntüm fiyhi tahtelifun;
Sana da, kendinden önce inzâl olmuş hakikat bilgilerini tasdik eden ve onlar üzerine koruyucu, şahit, hâkim olan, Hakk’ı ihtiva eden hakikat (Sünnetullâh bilgisini) inzâl ettik... O hâlde onların aralarında Allâh’ın inzâl ettiği ile hükmet... Hak’tan sana geleni bırakıp, onların boş heves ve arzularına tâbi olma... Sizden her biriniz için bir şir’at (yaşam ortam ve şartlarına göre kurallar) ve bir minhac (zamanla değişmesi mümkün olmayan realiteler üzerine kurulmuş sistem) oluşturduk... Eğer Allâh dileseydi, elbette sizi bir tek toplum yapardı! Fakat size verdiği ile sizi denemek istedi (tâ ki ne olduğunuz sizce bilinsin)... O hâlde hayır yapmada yarışın! Hep birlikte dönüşünüz Allâh’adır... Hakkında ayrılığa düşüp tartıştığınız şeyleri size haber verecektir.
-
Ve enıhküm beynehüm Bi ma enzelAllâhu ve lâ tettebı’ ehvaehüm vahzerhüm en yeftinuke an ba’dı ma enzelAllâhu ileyk* fein tevellev fa’lem ennema yüriydullahu en yusıybehüm Bi ba’dı zünubihim* ve inne kesiyren minen Nasi lefasikun;
(Sana şu hükmü verdik): Onların aralarında Allâh’ın sana inzâl ettiği hüküm ile hükmet... Onların (nefsaniyetten kaynaklanan) gerçeğe dayanmayan isteklerine tâbi olma... Allâh’ın sana inzâl ettiğinin bazısından seni fitneye düşürmelerinden sakın! Eğer yüz çevirirlerse iyi bil ki, bazı suçlarından dolayı, Allâh onlara bir musîbet vermek istiyor... Muhakkak ki, insanların çoğu gerçekten bozuk inanca sahiptirler.
-
Efe hukmel cahiliyyeti yebğun* ve men ahsenü minAllâhi hükmen likavmin yukınun;
(Yoksa) Cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Hakikata yakîni olan topluluk için, Allâh’tan daha güzel hüküm veren kimdir?
-
Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızül yehude ven nesara evliyâ’* ba’duhüm evliyaü ba’d* ve men yetevellehüm minküm feinnehu minhüm* innAllâhe lâ yehdil kavmez zalimiyn;
Ey iman edenler... Yahudileri ve Hristiyanları hâmi - dostlar edinmeyin... Onlar birbirlerinin dostu - hâmisidirler... Sizden kim onları hâmi - dost edinirse, muhakkak ki o da, onlardandır... Muhakkak ki Allâh zâlimler topluluğuna hidâyet etmez (nefsine zulmedenlere hakikati yaşatmaz)!
-
Feteralleziyne fiy kulubihim meredun yüsari’une fiyhim yekulune nahşa en tusıybena daireh* fe’asAllâhu en ye’tiye Bil’fethı ev emrin min ındiHİ feyusbihu alâ ma eserru fiy enfüsihim nadimiyn;
Sağlıklı düşünemeyenlerin (münafıkların), “Olayların akışının bizim aleyhimize dönmesinden korkuyoruz” diyerek, onların (Yahudi ve Nasaranın) arasına süratle daldıklarını görürsün... Umulur ki Allâh, açıklık veya (HÛ) indînden bir hüküm getirir de, (onlar) içlerinde sakladıklarından (nifaktan) pişmanlık duyarlar.
-
Ve yekulüllezine amenû ehâülailleziyne aksemu Billâhi cehde eymanihim innehüm leme’aküm* habitat a’malühüm feasbehu hasiriyn;
İman edenler derler ki: “Sizinle beraber olduklarına, bütün güçleriyle Allâh adına yemin edenler bunlar mı?” Yaptıkları boşa gitmiştir; hüsrana uğrayanlar olmuşlardır.
-
Ya eyyühelleziyne amenû men yertedde minküm an diynihı fesevfe ye’tillâhu Bi kavmin yuhıbbuhüm ve yuhıbbuneHU ezilletin alel mu’miniyne e’ızzetin alel kafiriyn* yücahidune fiy sebiylillâhi ve lâ yehafune levmete lâim* zâlike fadlullahi yü’tıyhi men yeşa’* vAllâhu Vasi’un ‘Aliym;
Ey iman edenler... Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allâh (onun yerine) öyle bir topluluk getirir ki, (O) onları sever, (onlar da) O’nu severler... İman edenlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkâr edenlere karşı onurludurlar. (Onlar) hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın, Allâh uğruna mücahede ederler... Bu Allâh’ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir... Allâh Vasi’dir, Aliym’dir.
-
İnnema Veliyyükümullâhu ve RasûluHU velleziyne amenülleziyne yukıymunes Salate ve yü’tunez Zekate ve hüm raki’un;
Sizin Veliyy’niz sadece Allâh’tır, “HÛ”nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler.
-
Ve men yetevelellahe ve RasûleHU velleziyne amenû feinne hızbAllâhi hümül ğalibun;
Kim Allâh’ı, “HÛ”nun Rasûlünü ve iman edenleri velî edinir ise, (bilsin ki) muhakkak Allâh taraftarları, galip gelecek olanların ta kendileridir!
-
Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızülleziynettehazû diyneküm hüzüven ve le’ıben minelleziyne utül Kitabe min kabliküm vel küffare evliyâ’* vettekullahe in küntüm mu’miniyn;
Ey iman edenler... Sizden önce kendilerine hakikat bilgisi verilenlerin, dininizi alay, eğlence konusu edinenlerini ve hakikati inkâr edenleri velîler edinmeyin! Eğer iman ehliyseniz Allâh’tan korunun!
-
Ve izâ nadeytüm iles Salatittehazûha hüzüven ve le’ıben zâlike Bi ennehüm kavmün lâ ya’kılun;
Salât için ezan okuduğunuzda, ezanı alay ve eğlence edindiler... Bu, onların aklını kullanamayan bir güruh olmalarından ötürüdür.
-
Kul ya ehlel Kitabi hel tenkımune minna illâ en amenna Billâhi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile min kablü, ve enne eksereküm fasikun;
De ki: “Ey hakikat bilgisi verilmiş olanlar, yalnızca hakikatimiz olan Allâh’a, bize inzâl olunana ve daha önce inzâl olunana iman ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Sizin ekseriyetiniz, yoldan çıkmışlardır!”
-
Kul hel ünebbiüküm Bi şerrin min zâlike mesübeten indAllâh* men leanehullahu ve ğadıbe aleyhi ve ceale minhümül kıradete vel hanaziyre ve abedet tağut* ülaike şerrun mekanen ve edallü an sevais sebiyl;
De ki: “Allâh indînde, yapageldiklerinin karşılığı ne kadar kötüdür, bu konuda size haber vereyim mi? Allâh’ın lânetlediği ve gazap ettiğidir o kimse! (Allâh) onları maymunlar (düşünmeden taklitle yaşayanlar), domuzlar (şehevî zevkleri için yaşayanlar) ve tağuta (şeytana - vehmine - dürtülerine) tâbi olarak yaşayanlar hâline dönüştürmüştür! İşte bunlardır mekânı en kötü olanlar ve yolun ortasından sapanlar!
-
Ve izâ cauküm kalu amenna ve kad dehalu Bil küfri ve hüm kad harecu Bih* vAllâhu a’lemü Bi ma kânu yektümun;
Size geldiklerinde “İman ettik” dediler... Gerçekte ise (yanınıza) inkârla girip, yine onunla çıkmışlardır... Allâh gizlemekte olduklarını, yaptıklarını yaratan olarak daha iyi bilir.
-
Ve tera kesiyren minhüm yüsari’une fiyl’ismi vel udvani ve eklihimüssuht* le bi’se ma kânu ya’melun;
Onlardan çoğunun Allâh’a karşı suça meyilli; düşmanlıkta ve haram yemekte süratli gittiklerini görürsün... Yapmakta oldukları ne kadar da kötüdür!
-
Levla yenhahümur rabbaniyyune vel ahbaru an kavlihimül’ isme ve eklihimüs suht* le bi’se ma kânu yasne’un;
Rabbanîler ve Ahbar (Mâide:44’te açıklandı) onları Allâh’a karşı suç olanları söylemekten ve haram yemekten engelleseler ya... Onların yapıp üretmekte oldukları ne kötüdür!
-
Ve kaletil yahudü yedullahi mağluletün, ğullet eydiyhim ve lu’ınu Bi ma kalu* bel yedahu mebsutatani yünfiku keyfe yeşa’* ve leyeziydenne kesiyren minhüm ma ünzile ileyke min Rabbike tuğyanen ve küfra* ve elkayna beynehümül ‘adavete velbağdae ila yevmil kıyameti, küllema evkadu naren lil harbi atfeehAllâhu ve yes’avne fiyl Ardı fesaden, vAllâhu lâ yuhıbbul müfsidiyn;
Yahudiler, “Allâh’ın eli bağlıdır” dediler... Söyledikleri kendilerinde açığa çıktı, kendi elleri bağlandı ve lânetlendiler! Bilakis, Allâh’ın iki eli de açıktır; dilediğince bağışlamaya devam ediyor! Andolsun ki, Rabbinden sana inzâl olunan, onlardan çoğunun inkâr ve tuğyanını (isyan ile haddini aşmayı) arttırır! Onların arasına kıyamet sürecine kadar düşmanlık ve nefret duygusu yerleştirdik! Her ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allâh onu söndürdü... (Gene de) yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar... Allâh inançları saptırma peşinde koşanları sevmez.
-
Ve lev enne ehlel Kitabi amenû vettekav lekefferna anhüm seyyiatihim ve leedhalnahüm cennatin naıym;
Eğer, önceden kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olup (bunu değerlendiremeyenler), iman edip, (şirkten) korunsaydı, elbette onların kötülüklerini siler ve onları Naîm cennetlerine koyardık.
-
Ve lev ennehüm ekamüt Tevrate vel İnciyle ve ma ünzile ileyhim min Rabbihim leekelu min fevkıhim ve min tahti erculihim* minhüm ümmetün muktesıdeh* ve kesiyrun minhüm sae ma ya’melun;
Şayet onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden onlara inzâl olunanı değerlendirip gereğini uygulasalardı, elbette fevklerinden ve ayaklarının altından gelen (manevî ve maddi âlemlerden alacakları) nimetlerle yaşarlardı! Onlardan ümmet-i mukteside (hepsinin hakkını veren) var; ama çoğu ne kötü işler yapıyor!
-
Ya eyyüherRasûlü bellığ ma ünzile ileyke min Rabbik* ve in lem tef’al fema bellağte risaleteHU, vAllâhu ya’sımüke minenNas* innAllâhe lâ yehdil kavmel kafiriyn;
Ey (şerefli) Rasûl... Rabbinden sana inzâl olunanı tebliğ et! Eğer yapmazsan, “HÛ”nun risâletini edâ etmemiş olursun! Allâh seni insanlardan korur... Muhakkak ki Allâh, hakikati inkâr edenler topluluğuna hidâyet etmez!
-
Kul ya ehlel Kitabi lestüm alâ şey’in hatta tukıymut Tevrate vel İnciyle ve ma ünzile ileyküm min Rabbiküm* ve le yeziydenne kesiyren minhüm ma ünzile ileyke min Rabbike tuğyanen ve küfra* fela te’se alel kavmil kafiriyn;
De ki: “Ey önceden kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size inzâl olunanı ikame etmedikçe (bilfiil yaşamadıkça), bir şey üzere değilsiniz!” Andolsun ki, Rabbinden sana inzâl olunan, onlardan çoğunun inkârını ve taşkınlığını arttırır... O hâlde inkârcılar topluluğuna üzülme!
-
İnnelleziyne amenû velleziyne hadu vassabiune vennesara men amene Billâhi vel yevmil ahıri ve amile salihan fela havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenun;
Muhakkak ki iman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Nasara’dan kim (âlemlerin ve kendisinin Rabbi olan) Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eder ve imanının gereğini yaparsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar!
-
Lekad ehazna miysâka beni israiyle ve erselna ileyhim rusula* küllema caehüm Rasûlün Bi ma lâ tehva enfüsühüm feriykan kezzebu ve feriykan yaktulun;
Andolsun biz, İsrailoğullarının sözünü aldık ve onlara Rasûller irsâl ettik! Onlara ne zaman benliklerinin hoşlanmayacağı bir şey ile bir Rasûl gelse, kimini yalanladılar ve kimini de öldürdüler
-
Ve hasibu ella tekûne fitnetün fe’amu ve sammu sümme tabellahu aleyhim sümme ‘amu ve sammu kesiyrun minhüm* vAllâhu Basıyrun Bima ya’melun;
Bir zararı olmayacak zannettiler de (hakikate) kör oldular, (hakikatin seslenişine) sağır kesildiler! Sonra Allâh onların tövbelerini kabul etti... Sonra onlardan çoğu (yine) kör (hakikati değerlendirememek) ve sağır (anlatılanı algılayamamak) kesildiler! Allâh onların yapmakta olduklarına (yaptıklarının yaratanı olarak) Basıyr’dir.
-
Lekad keferelleziyne kalu innAllâhe HUvel Mesiyhubnü Meryem* ve kalel Mesiyhu ya beni israila’büdullahe Rabbiy ve Rabbeküm* innehu men yüşrik Billâhi fekad harramAllâhu aleyhil cennete ve me’vahün nar* ve ma lizzalimiyne min ensar;
Andolsun ki: “Allâh, Meryemoğlu Mesih’tir” diyenler hakikati inkâr edenlerden oldular... (Oysa) Mesih şöyle dedi: “Ey İsrailoğulları... Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan) Allâh’a kulluk edin... Çünkü kim Allâh’a şirk koşarsa, muhakkak Allâh ona cenneti haram kılmıştır! Onun varacağı yer cehennem ateşidir! Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur!”
-
Lekad keferelleziyne kalu innAllâhe sâlisü selâseh* ve ma min ilâhin illâ ilâhun vahıd* ve in lem yentehu amma yekulune leyemessennelleziyne keferu minhüm azâbün eliym;
Andolsun ki: “Allâh, üç’ün üçüncüsüdür” diyenler de hakikati inkâr edenlerden olmuşlardır! Tanrısallık kavramı geçersizdir, Ulûhiyet sahibi TEK’tir!.. Söylemekte olduklarından vazgeçmezler ise, onlardan hakikati inkâr edenler, elbette acı veren azabı yaşayacaklardır!
-
Efela yetubune ilAllâhi ve yestağfiruneHU, vAllâhu Ğafûrun Rahıym;
Hâlâ Allâh’a tövbe edip, bağışlanmaları için yalvarmayacaklar mı? Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
-
Mel Mesiyhubnü Meryeme illâ Rasûl* kad halet min kablihir Rusül* ve ümmühu sıddiykah* kâna ye’külanit ta’am* ünzur keyfe nübeyyinü lehümül âyâti sümmenzur enna yü’fekun;
Meryemoğlu Mesih sadece bir Rasûldür... Ondan önce de Rasûller gelip geçti! Onun annesi sıddîkadır (hakikati görüp şüphesiz tasdik etmiş olan)! İkisi de yemek yerlerdi (beşerdi)!.. İşaretleri onlara nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonra bak, nasıl gerçekten sapıyorlar!
-
Kul eta’büdune min dûnillâhi ma lâ yemlikü leküm darren ve lâ nef’a* vAllâhu HUves Semiy’ul ‘Aliym;
De ki: “Allâh dûnunda, sizin için bir zarar veya faydası olmayanlara mı kulluk ediyorsunuz? Allâh ‘Basıyr’dur; Semi’ ve Aliym.”
-
Kul ya ehlel Kitabi lâ tağlu fiy diyniküm ğayrel Hakkı ve lâ tettebi’u ehvae kavmin kad dallu min kablü ve edallu kesiyren ve dallu an sevais sebiyl;
De ki: “Ey Ehl-i Kitap... Dininizde, haksız olarak ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın... Daha önce birçoğunu saptırmış ve yolun merkezinden sapmış bir kavmin boş hayallerine tâbi olmayın!”
-
Lu’ınelleziyne keferu min beni israiyle alâ lisani Davude ve ‘Iysebni Meryem* zâlike Bima ‘asav ve kânu ya’tedun;
İsrailoğullarından Hakk’ı inkâr edenler, Davud’un ve Meryemoğlu İsa’nın lisanı üzere lânetlenmişlerdir (Allâh’tan uzak düşmüşlerdir)... Bu (sonuç), onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzündendir.
-
Kânu lâ yetenahevne an münkerin fealuh* le bi’se ma kânu yef’alun;;
Yaptıkları herhangi bir çirkin davranıştan birbirlerini vazgeçirmezlerdi. Yaptıkları ne kötü idi!
-
Tera kesiyren minhüm yetevellevnelleziyne keferu* le bi’se ma kaddemet lehüm enfüsühüm en sehıtAllâhu aleyhim ve fiyl azâbi hüm halidun;
Onlardan birçoğunun, hakikat bilgisini inkâr edenleri velî edindiklerini görürsün... Benliklerinin kendileri için hazırladığı gelecek ne kötüdür! Allâh onlara gazap etmiştir! Azapta ebedî kalacaklardır.
-
Ve lev kânu yu’minune Billâhi ven Nebiyyi ve ma ünzile ileyhi mettehazuhüm evliyâe ve lâkinne kesiyren minhüm fasikun;
Eğer, varlıklarını El Esmâ’sından yaratan Allâh’a, En Nebi’ye (Hz. Muhammed’e) ve O’na inzâl olunana iman etmiş olsalardı, onları (inkârcıları) evliyâ edinmezlerdi... Fakat onlardan birçoğu fâsıklardır (inancı bozuk olanlar).
-
Letecidenne eşedden Nasi ‘adaveten lilleziyne amenül yahude velleziyne eşrekû* ve letecidenne akrabehüm meveddeten lilleziyne amenülleziyne kalu inna nesara* zâlike Bi enne minhüm kıssiysiyne ve ruhbanen ve ennehüm lâ yestekbirun;
Muhakkak ki iman edenlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlisi olarak, Yahudileri ve şirk koşanları bulursun... Elbette iman edenlere sevgi bakımından onların en yakını olarak da, “Biz Nasarayız = Hristiyanlarız” diyenleri... Ki onlardan (Nasaradan) kıssisîn (derin ilim sahibi keşişler) ve ruhban (kendini Allâh’a adamış rahipler) vardır ki kesinlikle onlar kibre sapmazlar.
-
Ve izâ semi’u ma ünzile iler Rasûli tera a’yünehüm tefıydu mined dem’ı mimma arefu minel Hakk* yekulune Rabbena amenna fektübna me’aş şahidiyn;
Er-Rasûl’e (Hz. Rasûlullâh’a) inzâl olunanı işittiklerinde, tanıyıp - bildikleri Hak’tan nâzil olmuş bir kısım bilgiden dolayı, gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün... Derler ki: “Rabbimiz, iman ettik... Artık bizi şahitlerle beraber yaz.”
-
Ve ma lena lâ nu’minu Billâhi ve ma caena minel Hakkı ve natme’u en yüdhılena Rabbüna me’al kavmisSalihıyn;
“Rabbimizin bizi, sâlihler topluluğuna katmasını umarken, ne diye Esmâ’sıyla hakikatimiz olan Allâh’a ve Hak’tan bize gelmiş olana iman etmeyelim!”
-
Fe esâbehümullâhu Bi ma kalu cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha* ve zâlike cezaül muhsiniyn;;
Böyle düşünmeleri nedeniyle, Allâh onları içinde ebedî kalacakları, altlarından nehirler akan cennetler ile mükâfatlandırdı... İşte budur muhsinlerin cezası! (İhsanın cezası = karşılığı = getirisi = sonucu, ihsandır.)
-
Velleziyne keferu ve kezzebu Bi âyâtina ülaike ashabül cehıym;
Hakikat bilgisini inkâr edenlere ve (Esmâ’nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem arkadaşlarıdır!
-
Ya eyyühelleziyne amenû lâ tuharrimu tayyibati ma ehallAllâhu leküm ve lâ ta’tedu* innAllâhe le yuhıbbul mu’tediyn;
Ey iman edenler!.. Allâh’ın sizin için helal ettiği pak rızıkları haram kılmayın ve haddi aşmayın (Allâh’ın helal kıldığını haram kabul ederek)! Muhakkak ki Allâh haddi aşanları sevmez.
-
Ve külu mimma razekakümullâhu halalen tayyiba* vettekullahelleziy entüm Bihi mu’minun;
Allâh’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve tayyib olanı yiyin... Korunun Allâh’tan ki siz O’na, Esmâ’sıyla nefsinizin hakikati olduğu inancıyla, iman edenlersiniz
-
Lâ yüahızükümullâhu Billağvi fiy eymaniküm ve lâkin yüahızüküm Bima ‘akkadtümül eyman* fekeffaratühu ıt’amü aşereti mesakiyne min evsetı ma tut’ımune ehliyküm ev kisvetühüm ev tahriyru rakabetin, femen lem yecid fesıyamu selaseti eyyam* zâlike keffaretü eymaniküm izâ haleftüm* vahfezu eymaneküm* kezâlike yübeyyinullahu leküm âyâtiHİ lealleküm teşkürun;
Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin kefâreti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefâreti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin... Değerlendirirsiniz diye, Allâh işaretlerini sizin için işte böyle açıklıyor.
-
Ya eyyühelleziyne amenû innemel hamru vel meysiru vel’ensabü vel’ezlamü ricsün min amelişşeytani fectenibuhu lealleküm tüflihun;
Ey iman edenler... Hamr (sarhoşluk veren içkiler), Meysir (kumar), Ensab (putlar, tanrı - ilâh vasfı atfetmeler) ve Ezlam (fal okları ve kehanet araçları) ancak şeytanî fiiller olarak birer pisliktir! Artık ondan kaçının ki felâha eresiniz.
-
İnnema yüriydüş şeytanü en yukı’a beynekümül adavete vel bağdae fiyl hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillâhi ve anisSalati, fehel entüm müntehun;
Şeytan, içki ve kumar türleri ile aranıza düşmanlık ve kin yerleştirmeyi, sizi Allâh zikrinden ve salâttan engellemeyi murat eder ancak... Artık vazgeçtiniz değil mi?
-
Ve etıy’ullahe ve etıy’ur Rasûle vahzeru* fein tevelleytüm fa’lemu ennema alâ Rasûlinel belağul mubiyn;;
Allâh’a itaat edin, Rasûle itaat edin ve sakının! Eğer yüz çevirirseniz, iyi bilin ki, bizim Rasûlümüzün üzerine düşen yalnızca apaçık tebliğ etmektir.
-
Leyse alelleziyne amenû ve amilus salihati cünahun fiyma ta’ımu izâ mettekav ve amenû ve amilus salihati sümmettekav ve amenû sümmettekav ve ahsenu* vAllâhu yuhıbbul muhsiniyn;
İman edip imanının gerektirdiği fiilleri ortaya koyanlar, korunmaya devam ederlerse (bir üst mertebede) imana ulaşıp, o imanın gereği çalışmalar yaparlar... Sonra bu anlayışa göre korunarak daha üst mertebede iman anlayışına kavuşurlar... O anlayışla imanlarının sonucu olarak da ona göre korunmaya başlarlar... Bundan sonra, ulaştıkları bu anlayışa göre korunmaya devam etmeleri, onları ihsana (Müşahede mertebesine) erdirirse (daha önce) taddıkları dolayısıyla onlara bir günah yoktur... Allâh muhsinleri sever.
-
Ya eyyühelleziyne amenû le yeblüvennekümullâhu Bişey’in minas saydi tenalühu eydiyküm ve rimahuküm liya’lemAllâhu men yehafuHU Bil ğayb* femenı’teda ba’de zâlike felehu azâbün eliym;
Ey iman edenler... Allâh sizi, ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği avdan bir şey ile dener; ki bil-gayb (gaybları olan) O’ndan korkan kim, bilinsin! Artık bundan sonra kim haddi aşarsa, onun için acı verici azap vardır.
-
Ya eyyühelleziyne amenû lâ taktülus sayde ve entüm hurum* ve men katelehu minküm müteammiden fecezaün mislü ma katele minen ne’ami yahkümü Bihi zeva adlin minküm hedyen baliğal ka’beti ev keffaretün ta’amü mesakiyne ev adlü zâlike sıyamen liyezûka vebale emrih* afAllâhu amma selef* ve men ade feyentekımullâhu minh* vAllâhu Aziyzun züntikam;
Ey iman edenler... İhramda iken avlanmayın... Sizden kim kasten avı öldürürse, o işin vebalini tatması için yaptığının karşılığı olarak; öldürdüğünün misli, Kâbe’ye ulaşacak bir kurban gerekir. Ki ona da sizden iki adalet sahibi hükmeder... Yahut miskinleri doyurma olan bir kefârettir yahut ona denk bir oruç tutmak... Allâh geçmişi affetmiştir... Fakat kim bir daha yaparsa Allâh ona yaptığının sonucunu yaşatır!.. Allâh Aziyzün Züntikam’dır (açığa çıkan fiilin sonucunu şiddetle yaşatandır).
-
Uhılle leküm saydül bahri ve ta’amühu meta’an leküm ve lisseyyareti, ve hurrime aleyküm saydül berri ma dümtüm huruma* vettekullahelleziy ileyHİ tuhşerun;
Hem sizin hem de yolcuların faydalanması için, denizde avlanmak ve onun yemeğini yemek helal kılınmıştır... Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haramdır! Allâh’tan korunun ki, O’na haşrolunacaksınız.
-
Ce’alellahul Kâ’betel Beytel Harâme kıyamen lin Nasi veşŞehrel Harâme vel Hedye vel Kalâid* zâlike li ta’lemu ennAllâhe ya’lemü ma fiys Semavati ve ma fiyl Ardı ve ennAllâhe Bi külli şey’in ‘aliym;
Allâh Kâbe’yi, O Beyt-el Haram’ı, Haram Ay’ı, Hedy’i (kurban) ve Kalaid’i (boynu bağlı kurbanlıklar) insanların kıyamı (imanının ayakta kalması ve devam etmesi için) yaptı... Bu, Allâh’ın semâlar (düşünce boyutu) ve arzda (bedeninde) olanı bildiğini ve Allâh’ın her şeye Aliym olduğunu, sizin de bilmeniz içindir.
-
I’lemu ennAllâhe şediyd’ül ‘ıkabi ve ennAllâhe Ğafûrun Rahıym;
Bilin ki Muhakkak ki Allâh, “Şediyd’ül Ikab”dır (şiddetle kötülüğün sonucunu yaşatandır); ve dahi Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
-
Ma aler Rasûli illel belağ* vAllâhu ya’lemü ma tübdune ve ma tektümun;
Rasûle düşen sadece tebliğ etmektir! Allâh, açığa vurduklarınızı da içinizde gizlediklerinizi de bilir.
-
Kul lâ yestevil habiysü vattayyibü velev a’cebeke kesretül habiys* fettekullâhe ya ülil elbabi lealleküm tüflihun;
De ki: “Habis (pis), tayyib (temiz) ile eş değerde olmaz... Habisin çoğunluğu hoşuna gitse bile”... O hâlde ey öze ermiş derin düşünür akıl sahipleri (Ulül Elbab), Allâh’tan korunun ki kurtuluşa eresiniz.
-
Ya eyyühelleziyne amenû lâ tes’elu an eşyae in tübde leküm tesü’küm* ve in tes’elu anha hıyne yünezzelül Kur’ânu tübde leküm* afAllâhu anha* vAllâhu Ğafûrun Haliym;
Ey iman edenler... Size açıklandığında hoşlanmayacağınız şeylerden, soru sormayın! Eğer Kur’ân inzâl edilmekteyken cevabından hoşlanmayacağınız şeyleri sorarsanız, cevabı size açıklanır! Allâh onları affetmiştir... Allâh Ğafûr’dur, Haliym’dir.
-
Kad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu Biha kafiriyn;
Sizden önce de bir topluluk bunu sordu; (aldıkları cevapları hazmedememeleri yüzünden) hakikat bilgisini inkâr edenlerden oldular.
-
Ma ce’alellahu min behıyratin ve lâ saibetin ve lâ vasıyletin ve lâ hamin, ve lakinnelleziyne keferu yefterune alellahil kezib* ve ekseruhüm lâ ya’kılun;
Allâh Bahire, Saibe, Vasıyle ve Ham (isimleriyle tanımlanan bir kısım kurbanlıklar) diye bir şey hükmetmemiştir (bu bir kısım insanların uydurmacılık geleneğidir). Ne var ki, hakikat bilgisini inkâr edenler, Allâh üzerine yalan uyduruyorlar! Onların çoğunluğu aklını kullanmaz!
-
Ve izâ kıyle lehüm te’alev ila ma enzelAllâhu ve iler Rasûli kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena* evelev kâne abaühüm lâ ya’lemune şey’en ve lâ yehtedun;
Onlara: “Allâh’ın inzâl ettiğine ve Rasûle geliniz” denildiğinde, “Babalarımızdan gördüğümüz bize yeter” dediler... Babaları bir şey bilmeyen ve hidâyet üzere olmayanlarsa da mı?
-
Ya eyyühelleziyne amenû aleyküm enfüseküm* lâ yadurruküm men dalle izehtedeytüm* ilAllâhi merciuküm cemıy’an feyünebbiüküm Bi ma küntüm ta’melun;
Ey iman edenler... Siz nefsinizden sorumlusunuz! Siz hidâyet üzere oldukça, sapmış olan size zarar veremez! Sizin hep birlikte dönüşünüz Allâh’adır... Yapmış olduklarınızın size neler getirdiğini gösterecektir!
-
Ya eyyühelleziyne amenû şehadetü beyniküm izâ hadare ehadekümül mevtü hıynel vasıyyetisnani zeva adlin minküm ev aharani min ğayriküm in entüm darebtüm fiyl ardı feesabetküm musıybetülmevt* tahbisunehüma min ba’dis Salati feyuksimani Billâhi inirtebtüm lâ neşteriy Bihi semenen ve lev kâne zâ kurba, ve lâ nektümü şehadetAllâhi inna izen leminel asimiyn;
Ey iman edenler... Sizden birine ölüm (alâmetleri) geldiğinde vasiyet anında, adalet sahibi iki şahit bulunsun... Ya da seyahatteyseniz ve ölüm de size isâbet etmişse, size iki şahit gereklidir... (Şehâdetleri konusunda) kuşkulanırsanız, namazı edâ etmelerinden sonra onların ikisini alıkoyarsınız, “Yeminimizi, akraba da olsa hiçbir bedele satmayacağız; Allâh şahitliğini saklamayacağız; aksi takdirde suçlu oluruz” diye Allâh’a yemin ederler.
-
Fein usira alâ ennehümestehakka ismen feaharani yakumani mekamehüma minelleziynestehakka aleyhimül evleyani feyuksimani Billâhi leşehadetüna ehakku min şehadetihima ve ma’tedeyna* inna izen leminez zalimiyn;
Eğer o iki şahidin geçmişte bir yalan söylediği bilinirse, bunların yerine, karşısında bulundukları taraftan daha evla iki kişi geçer (ve): “Bizim şahitliğimiz o iki şahidin şahitliğinden elbette daha haktır... Biz haddi de aşmadık; yoksa o takdirde zâlimlerden olurduk” diye Allâh adına yemin ederler.
-
Zâlike edna en ye’tu Bişşehadeti alâ vechiha ev yehafu en türadde eymanün ba’de eymanihim* vettekullahe vesme’u* vAllâhu lâ yehdil kavmel fasikıyn;
İşte bu, şehâdetlerini onun vechi üzere getirmeleri (Allâh adına yapmaları) için yahut da (yalancı şahitlerin) yeminlerinden sonra, yeminlerinin reddolmasından korkmalarına çözümdür... Allâh’tan korunun ve algılayın! Allâh fâsıklar (bozuk - asılsız inançlılar) topluluğunu hakikate erdirmez!
-
Yevme yecme’ullahur Rusüle feyekulü ma zâ ücibtüm* kalu lâ ilme lena* inneKE ENTE Allamül ğuyub;
Allâh, Rasûlleri cem edeceği süreçte (Onlara sorar): “Size nasıl icabet edildi?”, “Hiçbir bilgimiz yok! Kesinlikle gaybları bilen yalnız sensin” derler.
-
İz kalellahu ya ‘Iysebne Meryemezkür nı’metiy aleyke ve alâ validetik* iz eyyedtüke Bi ruhıl kudüsi tükellimün Nase fiyl mehdi ve kehla* ve iz allemtükel Kitabe vel Hıkmete vetTevrate vel’İnciyl* ve iz tahlüku minet tıyni kehey’etit tayri Bi izniy fetenfühu fiyha fe tekûnü tayren Bi izniy ve tübriül ekmehe vel ebrasa Bi izniy* ve iz tühricül mevta Bi izniy* ve iz kefeftü beniy israiyle anke iz ci’tehüm Bil beyyinati fekalelleziyne keferu minhüm in hazâ illâ sihrun mubiyn;
Hani Allâh şöyle dedi: “Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an... Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim... Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun... Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım)... Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun... Hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun... Hani İsrailoğullarını senden engellemiştim! Hani sen kendilerine delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: ‘Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil!’”
-
Ve iz evhaytü ilel Havariyyine en aminu Biy ve Bi Rasûliy* kalu amenna veşhed Bi ennena müslimun;
Hani Havarilere, “Bana ve Rasûlüme (“B”nin işareti kapsamıyla) iman edin” diye vahyetmiştim... “İman ettik... Sen şahit ol, biz gerçekten müslimleriz” dediler.
-
İz kalel havariyyune ya ‘Iysebne Meryeme hel yestetıy’u Rabbüke en yünezzile aleyna maideten mines Sema’* kalettekullahe in küntüm mu’miniyn;
Hani Havariyyun: “Ey Meryemoğlu İsa! Senin Rabbinin kudreti yeter mi semâdan bizim üzerimize bir mâide (zâhir anlamıyla, sofra; bâtın anlamıyla, hakikat ve marifete ait ilimler) inzâl etmeye?” dediler... (Demek istedikleri şuydu: Allâh’ın seni yarattığı Esmâ terkibin yani fıtratın, yaratılış programın, böyle bir şey için yeterli midir? Bu soruyu İsa’dan o güne kadar tüm açığa çıkanlar kapsamında değerlendirmek gerekir. A.H.) (İsa da:) “Eğer iman edenlerseniz Allâh’tan korunun” dedi.
-
Kalu nüriydü en ne’küle minha ve tatmeinne kulubüna ve na’leme en kad sadaktena ve nekûne aleyha mineş şahidiyn;
Dediler ki: “İsteriz ki o sofradan yiyelim (o ilimleri uygulayalım), kalplerimiz mutmain olsun (açıkladıklarına yakîn oluşsun); senin bize (mutlak) hakikati açıkladığını bilelim ve ona şahitlerden olalım.”
-
Kale ‘Iysebnü MeryemAllâhumme Rabbena enzil aleyna maideten minesSemai tekûnü lena ‘ıyden lievvelina ve ahırina ve ayeten minke, verzukna ve ente hayrur razikıyn;
Meryemoğlu İsa: “Allâhım! Rabbimiz... Üzerimize semâdan bir mâide inzâl et bizim için de, hem evvelimiz ve hem âhirimiz için bir bayram ve senden bir delil olsun... Rızıklandır bizi; sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
-
KalAllâhu inniy münezzilüha aleyküm* femen yekfür ba’dü minküm feinniy ü’azzibühu azâben lâ ü’azzibühu ehaden minel alemiyn;
Allâh buyurdu ki: “Kesinlikle Ben, onu size inzâl edeceğim... Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, Ben ona öyle azap edeceğim ki, âlemlerden hiçbirine böyle azap vermedim!”
-
Ve iz kalellahu ya ‘Iysebne Meryeme eente kulte linNasittehızûniy ve ümmiye ilâheyni min dunillâh* kale sübhaneKE ma yekûnü liy en ekule ma leyse liy Bi hakk* in küntü kultühu fekad alimtehu, ta’lemü ma fiy nefsiy ve lâ a’lemü ma fiy nefsik* inneKE ENTE Allamül ğuyub;
Ve hani Allâh şöyle dedi: “Ey Meryemoğlu İsa!.. İnsanlara, ‘Allâh dûnunda beni ve annemi iki ilâh edinin’ diye sen mi söyledin?”... (İsa) dedi ki: “Subhaneke (tenzih ederim seni)! Benim, Hak olmayanı söylemem nasıl mümkün olur? Eğer onu söylemişsem, (zaten) kesin sen onu bilmişsindir! Sen nefsimde olanı bilirsin, fakat ben senin nefsinde olanı bilmem! Kesin ki gaybların tamamını bilen sensin, sen!”
-
Ma kultü lehüm illâ ma emerteniy Bihi enı’büdullahe Rabbiy ve Rabbeküm* ve küntü aleyhim şehiyden ma dümtü fiyhim* felemma teveffeyteniy künte enter Rakıybe aleyhim* ve ente alâ külli şey’in Şehiyd;
“Onlara: ‘Benim ve sizin Rabbiniz olan Allâh’a kulluk bilincine erin’ diye senin bana emrettiğinden başka bir şey söylemedim... Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahit idim... Beni vefat ettirdin! Onlar üzerine Rakıyb sen oldun!.. Sensin her şey üzerine şahit!”
-
İn tüazzibhüm feinnehüm ıbaduKE, ve in tağfir lehüm feinneKE entel Aziyzül Hakiym;
“Eğer onları azaplandırırsan, elbette onlar senin kullarındır! Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sensin Aziyz, Hakiym olan, sen!”
-
Kalellahu hazâ yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm* lehüm cennatün tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ebeda* radıyAllâhu anhüm ve radu anHU, zâlikel fevzül aziym;
Allâh buyurdu: “Bu, sadıklara, tasdiklerinin (hakikati şüphesiz ve tereddütsüz) sonucunun yaşandığı gündür! İçinde ebedî kalıcılar olarak, altlarından nehirler akan cennetler var onlar için”... Allâh onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı... İşte budur büyük kurtuluş!
-
Lillâhi mülküs Semavati vel Ardı va ma fiyhinne, ve HUve alâ külli şey’in Kadiyr;
Semâlar, arz ve onlarda ne varsa hepsinin varlığı Allâh’ındır (Esmâ’sının mânâlarının açığa çıkışıdır)! O, her şeye Kaadir’dir.