50 - Kaf Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
Kaaaf* vel Kur’ânil Meciyd;
Kaf (KAF harfi {ENE} Eniyet’e işaret eder. İnsan Zâtının üç mertebesi olan Ahadiyet, Eniyet ve Hüviyet tecellilerinden ilk açığa çıkış olan eniyet = ene = ego = BEN noktasına işaret eder. Kaf Dağı, Benlik dağı olarak tasavvufta sembolleştirilir. Dağ, benliğin sembolüdür. Allâhu âlem. A.H.)! Kur’ân-ı Meciyd (açıklanan muhteşem Bilgi)!
-
Bel ‘acibu en caehüm munzirun minhüm fe kalel kafirune hazâ şey’un ‘aciyb;
Bilakis aralarından bir uyarıcı onlara geldi diye hayret ettiler de, o hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle dedi: “Bu çok acayip bir şey...”
-
Eizâ mitna ve künna turaba* zâlike rec’un be’ıyd;
“Öldükten ve toprak olduktan sonra mı (bâ’s olunacağız)? O, çok uzak (dönüşü mümkün olmayan) bir geri dönüştür.”
-
Kad alimna ma tenkusul Ardu minhüm* ve ‘ındeNA Kitabun Hafiyz;
Arzın onlardan noksanlaştırdığı şeyi (yaşlılığın eksilttiklerini) gerçekten bilmişizdir... Kitab-ı Hafiyz (koruyup kayıt eden kitap = memory) indîmizdedir (varlığın ruhunda).
-
Bel kezzebu Bil Hakkı lemma caehüm fehüm fiy emrin meriyc;
Hayır, onlara geldiğinde Hakikatlerini yalanladılar! Onlar pek karışık bir iş içindedirler.
-
Efelem yenzuru iles Semai fevkahüm keyfe beneynaha ve zeyyennaha ve ma leha min furuc;
(Kendilerini arz - beden kabullendikleri içindir ki) üstlerindeki semâya (bilinçlerine) bakmadılar mı ki, onu nasıl oluşturduk ve (duyularla) bezedik! Onun hiçbir kusuru da yoktur!
-
Vel Arda medednaha ve elkayna fiyha revasiye ve enbetna fiyha min külli zevcin behiyc;
Arzı (bedeni) geliştirdik; onda sâbit dağlar (organlar) oluşturduk! Onda her güzel çiftten (çift DNA sarmalından) bedenin nebatî özelliklerini meydana getirdik.
-
Tebsıraten ve zikra li külli ‘abdin muniyb;
(Hakikatine) dönen her kula basîretini açmak ve hatırlatıp öğüt vermek için.
-
Ve nezzelna mines Semai maen mubareken fe enbetna Bihi cennatin ve habbel hasıyd;
Semâdan bereketli bir su (ilim) indirdik de onunla cennetler (hakikatindeki kuvvelerin güzelliğini hissettirdik) ve hasat edilen taneler (çeşitli marifetler) bitirdik.
-
Ven nahle basikatin leha tal’un nadıyd;
Salkım salkım meyveleriyle yüksek hurma ağaçları da...
-
Rizkan lil ıbadi, ve ahyeyna Bihi beldeten meyta* kezâlikel huruc;
Kullara yaşam gıdası olması için... Onunla ölü bir beldeyi dirilttik... İşte huruç (dünyalarından - kozalarından çıkış) böylecedir.
-
Kezzebet kablehüm kavmu Nuhın ve Ashabur Ressi ve Semud;
Onlardan önce Nuh’un kavmi, Ress Ashabı ve Semud da yalanladı (vefat sonrası ölümsüz ebedî yaşamı).
-
Ve ‘Adun ve fir’avnu ve ıhvanu Lut;
Ad, Firavun ve Lût’un kardeşleri de (yalanladı).
-
Ve Ashabul’ Eyketi ve kavmu tubbe’* küllün kezzeber Rusule fehakka va’ıyd;
Ashab-ı Eyke ve Tubba kavmi de (yalanladı)... Hepsi Rasûlleri yalanladı da bu yüzden duyurulan azabım hak oldu.
-
Efe ‘ayiyna Bil halkıl evvel* bel hüm fiy lebsin min halkın cediyd;
İlk yaratmada yetersiz mi kaldık? Hayır, onlar halk-ı cedîd’den (yeni yaratılış’tan) kuşku içindeler.
-
Ve lekad halaknel İnsane ve na’lemu ma tuvesvisu Bihi nefsuh* ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd;
Andolsun ki insanı biz yarattık... Ona (bilincinin oluşturduğu) nefsinin vesvese verdiği şeyi (kendini beden kabullenme fikrini) biliriz... Biz ona, şah damarından daha yakınız!
-
İz yetelekkal mutelekkıyani anil yemiyni ve aniş şimali ka’ıyd;
Sağından ve solundan kayıtla görevli iki kaydedici kuvve, kaydederler!
-
Ma yelfizu min kavlin illâ ledeyhi rakıybun ‘atiyd;
(İnsanın) her düşüncesini gözleyen (kaydeden) bir gözcüsü vardır!
-
Ve caet sekretul mevti Bil Hakk* zâlike ma kunte minhu tehiyd;
Hak olarak Sekrat’ül Mevt (ölüm sarhoşluğu) yaşanmaya başlanmıştır! İşte bu senin kendisinden kaçıp durduğun şeydir.
-
Ve nufiha fiys Sur* zâlike yevmul va’ıyd;
Sur’a (bedene) üflenmiştir (üflenme içten dışadır; ruh, bedenden çıkmıştır)! İşte bu uyarıldığınız süreçtir!
-
Ve caet küllü nefsin meaha saikun ve şehiyd;
Her nefs (bilinç), birlikte olduğu sevk edici (doğal bedensellikle oluşmuş kişiliği) ve bir şahit (içindeki Hakk’ın sesi olan vicdanının seslenişi) ile gelmiştir!
-
Lekad kunte fiy ğafletin min hazâ fekeşefna ‘anke ğıtaeke febasarukel yevme hadiyd;
“Andolsun bundan gaflet içinde (kozanda yaşıyor) idin... Senden perdeni kaldırdık! Bugün artık görme kuvven pek keskindir!” (denilir).
-
Ve kale kariynuhu hazâ ma ledeyye ‘atiyd;
Onun karîni (bedeni - cinden olan dost) dedi ki: “İşte benim yanımdaki hazır.”
-
Elkıya fiy cehenneme külle keffarin ‘aniyd;
(Denilir): “Her inatçı hakikati reddedici nankörü, atın Cehennem’in içine!”
-
Menna’ın lil hayri mu’tedin muriyb;
“O her hayrı (Hakkanî olanı) engelleyen, şüpheciyi.”
-
Elleziy ce’ale meAllâhi ilâhen âhare feelkiyahu fiyl azâbiş şediyd;
“O ki, Allâh yanı sıra başka tanrı oluşturdu! Artık atın onu şiddetli azabın içine!”
-
Kale kariynuhu Rabbena ma atğaytuhu ve lâkin kâne fiy dalâlin be’ıyd;
Onun karîni (“insan” olarak hitap bilince olup; karîni, beden olarak da anlaşılabilir veya cin dostu) dedi ki: “Rabbimiz, onu ben tuğyan ettirmedim (azdırmadım), ne var ki o (inanç olarak) uzak bir sapkınlık içinde idi.”
-
Kale lâ tahtasımu ledeyYE ve kad kaddemtu ileyküm Bil va’ıyd;
(Allâh) buyurdu: “Huzurumda hasımlaşıp tartışmayın (huzurumda tartışma yoktur)! Sizi başınıza gelecekler konusunda önceden uyarmıştım!”
-
Ma yubeddelul kavlu ledeyYE ve ma ene Bi zallamin lil ‘abiyd;
“Benim katımda hüküm değiştirilmez! Ben kullara zulmedici değilim!”
-
Yevme nekulu li cehenneme helimtele’ti ve tekulu hel min meziyd;
O süreçte Cehennem’e: “Doldun mu?” deriz... (Cehennem de): “Daha var mı?” der.
-
Ve uzlifetil cennetu lil müttekıyne ğayre ba’ıyd;
Korunanlar için de cennet yaklaştırılmıştır... Zaten uzak değildir.
-
Hazâ ma tuadune li külli evvabin hafiyz;
“Bu vadolunduğunuzdur” denir, hakikatine yönelip bu hâlini koruyanlara...
-
Men haşiyer Rahmâne Bil ğaybi ve cae Bi kalbin müniyb;
Gaybı olarak Rahmân’dan haşyet eden ve (hakikatine) dönük şuurla gelen kimse için.
-
Udhuluha Bi Selâm* zâlike yevmul hulud;
Selâm olarak (Selâm isminin işaret ettiği özelliği yaşayarak) girin ona... İşte bu sonsuz yaşam sürecidir!
-
Lehüm ma yeşaune fiyha ve ledeyNA meziyd;
Onda, onlar için diledikleri her şey var! Katımızda ise fazlası var!
-
Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm eşeddu minhüm batşen fenakkabu fiyl bilad* hel min mahıys;
Onlardan önce nice nesil helâk ettik ki onlar güç itibarıyla bunlardan daha çetindiler! Bu yüzden beldelerde delik aradılar (sığınacak)... Kaçıp sığınacak bir yer var mı?
-
İnne fiy zâlike le zikra limen kâne lehu kalbun ev elkas sem’a ve huve şehiyd;
Şüphesiz ki bu hatırlatıcı, şuur sahibi yahut uyanık olarak dinleyen kimse içindir!
-
Ve lekad haleknes Semavati vel Arda ve ma beynehüma fiy sitteti eyyamin ve ma messena min luğub;
Andolsun ki semâları, arzı ve ikisi arasında olanları altı süreçte yarattık! Bize yorgunluk dokunmadı!
-
Fasbir alâ ma yekulune ve sebbıh Bi Hamdi Rabbike kable tulû’ış Şemsi ve kablel ğurub;
Onların dediklerine sabret! Güneş’in doğuşundan önce de gurubundan önce de Rabbinin Hamdi olarak (işlevini yerine getirip) tespih et!
-
Ve minel leyli fesebbıhhu ve edbares sucud;
Gecede O’nu tespih et, secdelerin ardından da!
-
Vestemı’ yevme yunadil munadi min mekânin kariyb;
Seslenenin, içinden sesleneceği süreçte dinle!
-
Yevme yesme’unes sayhate Bil Hakk* zâlike yevmul huruc;
Hak olarak o sayhayı işitecekleri süreçtir! İşte o, (kozalarının dışındaki gerçekliği fark etme) çıkış sürecidir
-
İnna nahnu nuhyiy ve numiytu ve ileynel masıyr;
Muhakkak ki biz, evet biziz dirilten, öldüren! Dönüş de bizedir!
-
Yevme teşakkakul Ardu anhüm sira’â* zâlike haşrun aleyNA yesiyr;
O süreçte arz (beden) onlardan hızla kopup ayrılır! İşte bu bizim üzerimize kolay bir haşr’dır.
-
Nahnu a’lemu Bi ma yekulune ve ma ente aleyhim Bi cebbarin fe zekkir Bil Kur’âni men yehafu ve’ıyd;
Biz, onlarda olarak, neler söylediklerini daha iyi biliriz! Sen onlar üzerinde zorla yaptırıcı değilsin! Azap uyarımdan korkana, Kur’ân olarak (hakikati) hatırlat!