54 - Kamer Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
Ikterabetis sa’atu venşakkal Kamer;
Yaklaştı o saat ve Kamer (Ay) yarıldı!
-
Ve in yerav ayeten yu’ridu ve yekulu sıhrun müstemirr;
Eğer bir mucize görseler yüz çevirir ve: “Olağan bir sihirdir” derler!
-
Ve kezzebu vettebe’u ehvaehüm ve küllü emrin müstekırr;
Yalanladılar ve hevâlarına (nefslerine hoş gelen şeylere, sonu boş arzularına) tâbi oldular! (Oysa) her hükmün gereği açığa çıkacaktır!
-
Ve lekad caehüm minel enbai ma fiyhi müzdecer;
Andolsun ki onlara içinde vazgeçirici özellik ihtiva eden haberlerden gelmiştir.
-
Hikmetun bâliğatun fema tuğnin nüzür;
Hikmeti bâliğa (amacı tam açıklayan hikmetli anlatım) verilmiştir! Ne var ki uyarmalar (anlayışı kıtlara) fayda vermiyor!
-
Fetevelle anhüm* yevme yed’ud dâ’ı ila şey’in nükür;
O hâlde onlardan yüz çevir! O çağırıcının çok dehşetli, korkunç olaya çağırdığı süreçte...
-
Huşşe’an ebsaruhüm yahrucune minel ecdasi keennehüm ceradun münteşir;
Gözleri dehşetten önlerine eğik hâlde, sanki yayılan çekirge sürüsü misali, cedeslerinden (kozalarından) çıkıyorlar
-
Muhtı’ıyne ileddâ’i, yekulul kafirune hazâ yevmun ‘asir;
Çağırıcıya süratle koşan Hakikat bilgisini inkâr edenler: “Bu şiddetli bir gündür!” derler.
-
Kezzebet kablehüm kavmu Nuhın fekezzebu abdeNA ve kalu mecnunun vezdücir;
Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: “Cinlenmiştir” dediler; (görevinden) engellediler.
-
Fede’a Rabbehu enniy mağlubun fentasır;
Nihayet (Nuh da) Rabbine: “Gerçek ki ben mağlup oldum; bana yardım et” diye dua etti.
-
Fefetahnâ ebvabes Semai Bimain munhemir;
Biz de kuvvetle dökülen bir su ile semânın kapılarını açtık!
-
Ve feccernel Arda ‘uyunen feltekal mâu alâ emrin kad kudir;
Arzı da kaynaklarıyla fışkırttık da takdir edilmiş hükümle sular (birbirine) kavuştu!
-
Ve hamelnahu alâ zâti elvahın ve düsür;
Onu (Nuh’u) tahta ve çivilerle oluşmuş (tekne) ile taşıdık.
-
Tecriy Bi a’yuniNA* cezaen limen kâne küfir;
(Tekne) gözetimimizde akıp gidiyordu. Nankörlük edilene (Nuh’a) bir ceza olmak üzere!
-
Ve lekad teraknâha ayeten fehel min müddekir;
Andolsun ki onu (tekneyi insanlar için) bir işaret olarak (geride) bıraktık! Düşünen yok mu?
-
Fekeyfe kâne azâbiy ve nüzür;
Benim azabım ve uyarmalarım bak nasıl oldu!
-
Ve lekad yessernel Kur’âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki Kurân’ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Düşünen yok mu?
-
Kezzebet ‘Adun fekeyfe kâne azâbiy ve nüzür;
Ad da yalanladı! (Peki) benim azabım ve uyarmalarım nasıl oldu?
-
İnna erselna aleyhim riyhan sarsaren fiy yevmi nahsin müstemirr;
Muhakkak ki biz onların üzerine, uğursuz bir gün içinde sürekli helâk edici bir kasırga irsâl ettik.
-
Tenzi’un Nase, keennehüm a’cazu nahlin munka’ır;
İnsanları, sanki sökülmüş hurma kütükleri gibi koparıp atıyordu.
-
Fe keyfe kâne azâbiy ve nüzür;
Benim azabım ve uyarmalarım bak nasıl oldu!
-
Ve lekad yessernel Kur’âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki Kurân’ı kolaylaştırdık hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Düşünen yok mu?
-
Kezzebet Semudu Bin nüzür;
Semud da uyarıcıları yalanladı.
-
Fe kalu ebeşeran minna vahıden nettebi’uhu, inna izen lefiy dalâlin ve su’ur;
Dediler ki: “Bizden bir beşere mi tâbi olacağız? O takdirde muhakkak ki inancımızdan sapıp ahmaklık içinde kalırız.”
-
EulkıyezZikru aleyhi min beynina bel huve kezzâbun eşir;
“Zikir (hakikat ilmini hatırlatıcı) aramızdan Ona mı ilka olundu? Bilakis O küstah bir yalancıdır!”
-
Seya’lemune ğaden menil kezzâbul eşir;
Yarın kimin küstah bir yalancı olduğunu bilecekler!
-
İnna mursilun nâkati fitneten lehüm fertakıbhüm vastabir;
Muhakkak ki biz, onlara bir sınav objesi olarak dişi deve irsâl ettik... Artık onları gözetle ve sabret.
-
Ve nebbi’hüm ennel mae kısmetun beynehüm* küllü şirbin muhtedar;
Onlara haber ver ki, su aralarında paylaştırılmıştır... Her kısım sudan, nöbetleşe payını alsın.
-
Fenadev sahıbehüm feteata feakar;
Arkadaşlarına seslenip çağırdılar. Onlar da payını aldı, deveyi de vahşi şekilde boğazladılar!
-
Fekeyfe kâne azâbiy ve nüzür;
Benim azabım ve uyarmalarım bak nasıl oldu!
-
İnna erselna aleyhim sayhaten vahıdeten fekânu keheşiymil muhtazır;
Muhakkak ki biz onların üzerine sayha-i vâhide (bir tek şiddetli titreşimli ses) irsâl ettik de (davarların önüne) konmuş çöp kırıntısı gibi oldular.
-
Ve lekad yessernel Kur’âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki Kurân’ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Buna göre bir düşünen yok mu?
-
Kezzebet kavmu Lutın Bin nüzür;
Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.
-
İnna erselna aleyhim hasıben illâ ale Lut*necceynahüm Bi sehar;
Muhakkak ki biz onlara taşlar fırlatan kasırga irsâl ettik... Lût’un ailesi müstesna... Onları seherde kurtardık.
-
Nı’meten min ‘ındiNA* kezâlike necziy men şeker;
İndîmizden bir nimet olmak üzere... Şükredeni işte böyle cezalandırırız!
-
Ve lekad enzerehüm batşetena fetemarev Bin nüzür;
Andolsun ki (Lût) onları şiddetle yakalamamız konusunda uyardı da, onlar uyarıcıları kuşkuyla karşıladılar!
-
Ve lekad raveduhu an dayfihi fetamesna a’yunehüm fezûku azâbiy ve nüzür;
Andolsun ki Onun (Lût’un) konuklarından (şehvetle) zevk almak istediler de bu yüzden (görüşlerini) tam bir körlüğe soktuk! “Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!”
-
Ve lekad sabbehahüm bükreten azâbun müstekırr;
Andolsun ki yerini bulmuş azap onlara sabahleyin bastırdı.
-
Fezûku azâbiy ve nüzür;
Şimdi tadın azabımı ve uyarmalarımı!
-
Ve lekad yessernel Kur’âne lizZikri fehel min müddekir;
Andolsun ki Kurân’ı kolaylaştırdık, hakikatin hatırlanması ve tefekkürü için! Buna göre bir düşünen yok mu?
-
Ve lekad cae ale fir’avnen nüzür;
Andolsun ki Firavun ailesine de uyarıcılar geldi.
-
Kezzebu Bi âyâtiNA kulliha feehaznâhüm ahze ‘Aziyzin Muktedir;
İşaretlerimizin hepsini yalanladılar! Biz de onları karşı konulmaz kudretle yakaladık!
-
Ekuffaruküm hayrun min ülaiküm em leküm beraetün fiyz zubur;
Sizin hakikat bilgisini inkâr edenleriniz bunlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa zeburlarda (hikmetli bilgilerde) sizin için bir kurtuluş müjdesi mi var?
-
Em yekulune nahnu cemiy’un müntesır;
Yoksa: “Biz yardımlaşan (yenilmez) topluluğuz” mu diyorlar?
-
Seyuhzemul cem’u ve yuvelluned dübür;
Yakında o topluluk (Bedir’de) yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar!
-
Belis sa’atu mev’ıduhüm ves sa’atu edha ve emerr;
Hayır, onların azapla buluşma zamanı O Saat’tir (ölüm)! O saat, (savaş yenilgisinden) daha şiddetli ve daha acıdır.
-
İnnel mucrimiyne fiy dalâlin ve su’ur;
Muhakkak ki suçlular bir sapma ve ahmaklık içindedirler.
-
Yevme yushabune fiyn nari alâ vucuhihim* zûku messe sekar;
O süreçte yüzleri üzere ateşte sürüklenirler! “Sakar’ın (cehennemin) yakışını tadın!” (denilir).
-
İnna külle şey’in halaknâhu Bi kader;
Muhakkak ki biz her şeyi kaderiyle (yazılı - programlanmış) yarattık!
-
Ve ma emruna illâ vahıdetun kelemhın Bil basar;
Emrimiz (hüküm ve oluş) tektir; göz kırpması gibidir (Allâh’a göre “AN” içinde olmuştur)!
-
Ve lekad ehlekna eşya’akum fehel min muddekir;
Andolsun ki sizin benzerlerinizi helâk ettik... Bunu bir düşünen yok mu?
-
Ve küllü şey’in fealuhu fiyz zubur;
İşledikleri her şeyin bilgisi zeburlardadır (hikmet dolu bilgi metinlerinde).
-
Ve küllü sağıyrin ve kebiyrin mustetar;
Küçük - büyük hepsi satır satırdır!
-
İnnel müttekıyne fiy cennatin ve neher;
Muhakkak ki korunanlar cennetlerde ve nehir kıyılarındadırlar.
-
Fiy mak’adi sıdkın ‘ınde Meliykin Muktedir;
Melik-i Muktedir’in kuvveleriyle hakikati yaşam boyutundadırlar!