78 - Nebe' Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
‘Amme yetesâelun;
Neyi sorguluyorlar?
-
Anin Nebeil ‘Azıym;
Azametli Haberi mi (ölüm sonrasında yaşamın devamı)?
-
Elleziy hüm fiyhi muhtelifun;
Ki o konuda anlaşmazlık içindedirler!
-
Kellâ seya’lemun;
Hayır, (düşündükleri gibi değil), yakında (vefat edince) bilecekler!
-
Sümme kellâ seya’lemun;
Yine hayır (düşündükleri gibi değil), yakında bilecekler!
-
Elem nec’alil’Arda mihâda;
Biz arzı (bedeni) bir beşik (içinde gelişeceğiniz geçici kullanım aracı) yapmadık mı?
-
Velcibale evtada;
Dağları (bedendeki organları) da birer kazık!
-
Ve haleknâküm ezvaca;
Sizleri de eşler (bilinç - beden) olarak yarattık.
-
Ve ce’alna nevmeküm sübâta;
Uykunuzu bir dinlenme kıldık.
-
Ve ce’alnelleyle libâsa;
Geceyi örtü kıldık.
-
Ve ce’alnennehare me’aşa;
Gündüzü de geçim meşgalesi kıldık.
-
Ve beneyna fevkaküm seb’an şidada;
Fevkinizde (yedi yörüngeli sistem - bilinç boyutunuzda) sağlam yedi (semâ) bina ettik.
-
Ve ce’alna siracen vehhaca;
Bir de ışık saçan bir kandil (Güneş - akıl) koyduk.
-
Ve enzelna minelmu’sırati mâen seccaca;
Yağmur bulutlarından şarıl şarıl bir su inzâl ettik.
-
Linuhrice Bihi habben ve nebata;
Onunla taneler ve bitkiler çıkaralım diye.
-
Ve cennatin elfafa;
İç içe girmiş bahçeler!
-
İnne yevmelfasli kâne miykata;
Muhakkak ki o Fasl (ayrılıp tasnif olma) süreci vakit olarak belirlenmiştir.
-
Yevme yunfehu fiysSuri fete’tune efvaca;
O süreçte Sur’a üfürülür de gruplar hâlinde gelirsiniz.
-
Ve fütihatisSemâu fekânet ebvaba;
Semâ da açılmış, kapı kapı olmuştur (bilinç, duyu organsız algılama yaşamına açılmıştır).
-
Ve suyyiretilcibâlu fekânet seraba;
Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur (organların sınırlaması kalmamıştır).
-
İnne cehenneme kânet mirsada;
Kesinlikle Cehennem güzergâh olmuştur (herkes oradan geçer)!
-
Littağıyne meâba;
Tuğyan edenler (azgınlar; zâlimler, Sünnetullâh’a göre korunma çalışmaları yapmayanlar) için yerleşim alanıdır!
-
Labisiyne fiyha ahkaba;
Çok uzun süre kalıcılar olarak!
-
Lâ yezûkune fiyha berden ve lâ şeraba;
Orada ne bir serinlik tadarlar ne de keyif veren içecek!
-
İlla hamiymen ve ğassâka;
Ancak hamim (kaynar su) ve gassak (irin) müstesna!
-
Cezâen vifaka;
Tam karşılığı olarak yaşamlarının!
-
İnnehüm kânu lâ yercune hısaba;
Muhakkak ki onlar bir hesap (yaşamlarının sonucunu) ummuyorlardı!
-
Ve kezzebu BiâyâtiNA kizzaba;
Varlıklarındaki işaretlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı!
-
Ve külle şey’in ahsaynâhu Kitaba;
(Oysa biz) her şeyi en incesine kadar kaydedip dosyalaştırdık!
-
Fezûku felen neziydeküm illâ ‘azâba;
O hâlde tadın; size azaptan başka bir şeyi asla artırmayacağız!
-
İnne lilmüttekıyne mefaza;
Muhakkak ki korunmuşlar için kurtuluş vardır.
-
Hadâika ve a’nâba;
Sulak bahçeler, üzüm bağları... (“Meselül cennetilletiy” uyarısı hatırlanmalı. Cennete dair anlatılanların tümü semboller benzetmelerle anlatılmaktadır.)
-
Ve keva’ıbe etraba;
Yaşıt muhteşem eşler! (Cinsiyet kavramı olmayan şuur yapının hakikatinden gelen Esmâ özelliklerini açığa çıkaracağı muhteşem kapasiteli o boyutun özelliğiyle oluşmuş bedenler. Dişi - erkek ayrımsız! Allâhu âlem. A.H.)
-
Ve ke’sen dihaka;;
Dolu kadehler!
-
Lâ yesme’une fiyha lağven ve lâ kizzaba;;
Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan.
-
Cezâen min Rabbike ‘ataen hısaba;;
Rabbinden bir ceza, (yani) yaptıklarına bağış olmak üzere!
-
RabbisSemavati vel’Ardı ve ma beynehümerRahmâni lâ yemlikûne minhu hıtaba;;
Semâların, arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir, Rahmân’dır! Hiç kimse O’ndan bir hitaba mâlik değildir.
-
Yevme yekumur Ruhu vel melaiketu saffâ; lâ yetekellemune illâ men ezine lehurRahmânu ve kale savâba;;
O süreçte, RUH (insanların tümünde şuur boyutunda açığa çıkan TEK’il Esmâ hakikati mânâsı) ve melekleri saf saf kıyamdadır. (Fıtratında) Rahmân’ın izin verdiği hariç, kimse konuşamaz hâldedir! O da doğruyu söyler.
-
Zâlikel yevmülHakk* femen şâettehaze ila Rabbihi meâba;;
İşte budur Hak süreç! Artık dileyen Rabbine erecek çalışmayı yapsın!
-
İnna enzernaküm ‘azâben kariyba* yevme yenzurulmer’u ma kaddemet yedahu ve yekulülkafiru ya leyteniy küntü turaba;;
Doğrusu biz sizi yakın bir azap (ölüm) ile uyardık! O gün kişi, ellerinin (kendine) ne takdim ettiğine bakar; hakikat bilgisini inkâr eden de şöyle der “Keşke toprak olsaydım!”