15. Cüz
İsra Sûresi ve Kehf: 1-74 âyetlerinden meydana gelir....
İsra Sûresi:
Sûre’ye ismini veren ilk âyetinde bahsedilen “İsra” mucizesidir... “Subhan”, tenzihi ve potansiyeli ifade eder; hakikatına, başlangıcına urucu (fena’yı) gerektirir... Bu nedenle “Allâh Ayı” olan Recep, bir tenzih ve mi’rac ayı olarak “tesbiyh” ayıdır... Gene bu nedenle “salat”ta mi’rac özelliği vardır... “HÛ”vesSemi’ulBasıyr, Bi-abdi”HU” olarak da seyirdedir!...
Hz. Rasûlullâh a.s.ın Din anlayışı, Hz. İbrahim a.s.a (Nahl: 123, Hac: 78) nisbet edilir; Hz. Musa ve israiloğulları ise Hz. Nuh’a nisbet edilir (2-3)... Kaderin boynuna asılı ve okuyacağın kitab (13-14)... Rasûl ba’solununcaya kadar azab yok (15)... “Allâh” hakikatı yanısıra ilah varsayımı (22)... Bazı önemli hükümler ve hikmetleri (23-39)... Herşey Allâhı BiHamdi”HU” tesbihtedir (44)... Teklikten nefret edenler (46)... Hz. Rasûlullâh a.sın mirâc'taki rü’yeti ve insanlar için imtihan objesi oluşu (60)... Kurân’da 7 yerde bahsedilen Adem-İblis olayının biri de bu sûrede geçer (61-65)... Ademoğlu mükerrem kılınmıştır (70)... Burada a’ma olan gelecek sonsuz yaşamda da a’madır (72)... salât’ı ikame vakitleri (78-79)... Makam-ı Mahmud (79)... Kur’ân iman edenlere şifa’dır (82)... Şaküle, meşrebe yatkınlığı getirir, meşreb olmayı değil 84)...
Rabbin Emr’inden olan “Ruh” hakkında yahudilere az bir ilim verilmesi demek, “Ruh” hakkındaki ilmin (ilim kendin bilmektir) kuru bir bilgi değil, arınarak olan bir tanıma-bilme-olma halidir... İslâm tasavvufun işlevine giren bu husus daha önce “ruhullah” Hz. İsa’da vardır... Yani genel anlamda müslümanlar da “Ruh” hakkında bir şey bilmedikleri gibi (yahudiler gibi) “Ruh bilinmez” diye de bu âyeti ümmeti Muhammed’e teşmil etmektedirler... Çok şükür bunca Allâh Veliyleri var bu ümmetin içinde (85)...
İns ve cin bir araya gelse ne Kurân’ı anlamaları ve ne de Ruh’u tanımaları mümkün değildir (88)... Nitekim Kur’ândaki üç “tasriyf” âyetinden ikisi bu sûrededir (41, 89)... Hz. Musa’nın dokuz mucizesi (101)... Hz. Musa, Firavun’un rububiyet hakkındaki irfanını ve kendisine inzal olandan kaynaklanan farkını bildiğini biliyordu (102)... Potansiyel itibarıyla “Allâh” ve “Rahman” aynı şeye işaret eden isim olabilir (110)...
Ve nihayet Hz. Rasûlullâh a.s.ın, yakınları olan çocuklara ilk önce ezberlettiği İsra: 111: Kur’ân ve “Ruh” (Ahir-Ahiret) ümmeti olan Ümmet-i Muhammedin “Salat”ının içerdiği (Tekbiyr, Fatiha ve İhlas sûresi kapsamlı) özellikler (mi’rac yaparak aziyz olan ümmetin âyeti; âyet’ül Izz)...
Kehf Sûresine gelince:
Kurân’ın en sırlar dolu, görünüşe göre hüküm vermenin yanıltıcı olacağı, ne düzeyde olursa olsun “Allâh”’dan öğrenilecek şeylerin sonsuzluğu ve irşad-öğretim yollarının çeşitliliği gibi önemli konuları ihtiva eder...
Uykuda yetiştirilen (Berzah tarzı) Ashab-ı Kehf : 9-26 âyetler;
Mürşid işlevinin üstünlüğünü ve nübüvvetin batını (daha kapsamlı bilgi ile aynı tedbirler mi olur?) konularını anlatan Hızır-Musa kıssası: 60-82 âyetler;
Ne ashab-ı kehf haline ve ne de Hz. Musa gibi özel ta’lime fıtratları elvermeyen ins-cin mertebesindeki çoğunluğun, tabiatlarına göre olan muhtelif “sed”lerle ıslah ve kontrolünü vurgulayan ZülKarneyn kıssası: 83-98 âyetler;
İki bahçe sahibi adam ile iman zengini adamın ibretlik misali: 32-44...
Hz. Rasûlullâh a.s.ın “Kim kehf sûresinin başını ve sonunu OKUrsa baştan aşağı nur (Hakkani varlık; potansiyel hal; data; ilim) olur (deccaliyet fikrinin panzehiri Mehdiyyet ilmidir)” işaretiyle sûrenin ilk ve son âyetlerini birleştirelim:
1-) HAMD (kemalata, tafsilin cem’ olduğu nihayete, in’am’a göredir) o Allâh’a mahsustur ki, kuluna (abdu”HU”) Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini (el-KİTAB; The Data; Hakikat ve Sünnetullâh ile ilgili {bir yönüne işaret veya bir yere kadar değil} TAM BİLGİ-ki bu nedenle Musa’nın Kitabı’na bile ‘Suhuf-i Musa’ denmiştir), kendisinde hiçbir tutarsızlık olmaksızın (BizZat) inzâl etti.
110-) (Rasûlüm) de ki: “Ben, benzeriniz olan, bir beşerim (dolayısıyla siz de benim gibisiniz); sadece (sizden ayrıcalıklı olarak) Ulûhiyetin TEK’liği şuuruma vahyolunuyor! O hâlde kim Rabbine likâyı (Esmâ hakikati gereğini yaşamayı) umuyorsa, imanının gereğini yaşasın ve Rabbinin kulluğunda (devam edip) O’na (karşılık, sevap, beklenti ile benliğini) ortak koşmasın!”
Kur’ân-ı Kerîm’in nesnel varlığı açısından harf-kelime-âyet-sûre-kitab inşası ve anlamı vardır; ve bu yapı her devirde aynıdır... Bu Kitab’ın (mushaf’ın) “kaç sayfa” veya okuyana bir tertip ve kolaylık için “kaç bölüm” olması; ya da yazı tekniği, insanlara bağlı bir düzenlemedir ve bu zamana bağlı bir farklılık ve gelişme gösterir...
Aslında Kur’ân, cüzlere ayrılamaz!... “Allâh” ismiyle işaret edilen hakiki tekillikte tecezzi kabul etmez!...
Nitekim Kur’ân şöyle der:
Hicr: 90-) Muktesimiyn’e (Tevrat ve İncil’i, beşeri bir bilgiymiş gibi kısım kısım edenlere) inzal ettiğimiz gibi (sana da tecezzi yapılamaz bir tekillik olan hakikat ilmini inzal ettik).
91-) Onlar ki, Kurân’ı (Hz. Muhammed a.s.a İNZAL edilen, Hakikat ve Sünnetullâh için en şanlı bilgiyi), cüzler kıldılar (cüz cüz ettiler).
Bu nedenle Hz. Rasûlullâh a.s. döneminde, inzal olduğu kadarıyla, Kur’ân-ı Hakiym’in bölümleri “Besmele” ile ayrılan “Sûre”lerdi!... Sonradan olan cüz ayrımı yoktu... “Ayet”lerden oluşan ve “Besmele” ile ayrılan 114 “Sûre” vardır Kurân’da...
Oysa cüz ayrımı “Besmele”sizdir ve en-Nebi s.a.v.in vefatından sonra olandır!...
Kur’ân sûreleri’nin bile iki çeşit tertibi vardır...
1. Nüzûl sırasına göre olan mushaf... Hz. Âli r.a.ın mushaf’ı böyleydi...
2. Bugünkü kitabî tertip... Literatürde “son arz” denilen Hz. Rasûlullâh a.s.ın son Ramazan Ayı’nda Cibriyl’e mukabele etmesinin bu sıraya göre olduğu rivayeti üzerine...
Yani Hz. Rasûlullâh a.s. hayatta iken iki kapak arasına getirilmiş bir kitap halinde mushaf yoktu... Bu ilk defa Hz. Ebubekr esSıddık r.a. hilafetinde yapılmış ve en son halini de Hz. Osman zinnureyn r.a. zamanındaki çalışma ve çoğaltma ile almıştır...
Kurân’ın hem ders ve hıfz edilmesi, hem de düzenli olarak okunması için ilk başlarda yedi bölüm olarak uygulamasını yapmışlar; haftada bir hatim indirilmesi için bir düşünce ile... Daha sonra otuz bölüme ayrılarak, özellikle Kur’ân ayı olan Ramazan aylarında “salatul kıyam= kıyam salâtı” denilen “teravih” namazlarında, hergün Kur’ân-ı Kerîm’den bir cüz miktarı okunarak hatim edilsin; veya dileyen diğer aylarda da hergün okuyarak, hiç olmazsa ayda bir, baştan sona Kurân'ı okumuş olsun diye bir maslahat gözetilmiş... Hatta daha sonra bu “cüz”ler de “hizb” (cüz’ün yarısı) ve “rub”(cüz’ün dörtte biri)ne ayrılmış, gene belli kolaylıklar için...
Kurân’ın baştan sona okunacağı müddet için bir alt sınır belirtilmiştir: “Kurân’ı üç’ten az (üç günden az müddette baştan sona) okuyan kimse fakih (din’de derin anlayışlı) olmamıştır (ne okuduğunu anlamamıştır)”, hadis-i şerifi ile... Hz. Rasûlullâh a.s.ın bilinen sünneti, özellikle gece salâtında çok uzun sûreleri peşpeşe kıraat ettiği ve her Ramazan Ayı’nın son on günü içinde (son senesi 20 gün) i’tikaflı iken, Cibril ile inzâl olan Kurân’ı baştan sona mükabele etmesidir!...