2. Bakara Sûresi (76-150)
İsmi el-Bakara (o malum inek, İsrailOğulları’nın ineği) olan sûre, meşhur kabule, Kûfe ekolüne göre 286 ayet olup Kurân’ın en uzun sûresi’dir...
Hicretten sonra, Medine-i Münevvere’de nâzil olan ilk sûre olduğu gibi, bütün Kurân’ın en son inen “İçinde /kendisinde ‘Allah’a döndürüleceğiniz o günden korkun/ o gün için korunun/ o günün bilinci ile yaşayın... Sonra zulme uğratılmaksızın her bir nefs’e kazandığı tam verilir!” (Bakara:281) ayeti de bu sûrededir...
Bakar Sûresi’nin tamamı Medine-i Münevvere’de ve değişik süreler zarfında, büyük kısmı Hicret’in ilk iki yılında nâzil olmuştur... Sadece 285-286. ayetlerinin Mekke-i Mükerreme’de, Mi’rac gecesinde vasıtasız vahyedildiği de rivayetler arasındadır...
Bakara Sûresi’nin fazileti ve kısaca özelliği:
Bazı Hadis-i Şerifler:
“Şüphesiz her şeyin bir hörgücü /tepesi/zirvesi vardır, Kurân’ın zirvesi de el Bakara’dır” (Darimi)
“Evlerinizi makbere (cesed bulunan yer; mezarlık)lar haline getirmeyiniz (Yunus:87:evlerinizi kıblegah-namaz kılınan yer yapınız); şüphesiz ki şeytan içinde Bakara Sûresi’nin okunduğu evden firar eder” (Müslim)
Hz. Ömer Bakara Sûresi’ni 12 yılda öğrenmiş, oğlu Abdullah ise 8 yılda öğrenmişti... Hatta Hz.Ömer r.a. Bakara Sûresi’ni hatmedince deve kesmiştir..
El-Bakara, Kurân’ın en kapsamlı ve tafsilli bir sûresidir... Bu nedenle “FUSTAT’ul-KURÂN” yani “Kurân’ın otağı-şehri”, denmiştir... “Allah”ın en azıym meclası (tecelligahı) olan Kurân’ın, bu azametine ve bütünlüğüne ait bütün mefhumlara bu sûrede değinilmiş, gerekli atıflar ve işaretler yapılmış, hükümler açıklanmıştır, ULUHİYYET iktizasınca...
Boyutların münasebetini, Yeryüzünde “diyn” realitesini ve insanlık zuhurunu tüm boyutları ile, skaladaki katmanlarla mukayeseli olarak ifade etmektedir...
“Halife” olarak Adem’in yaratılması; “haniflik” bilincinin, yani “insan” neslinin meydana gelişi...
Fıtrî Zenb, yani esas günah gerçeği...
insanlık boyutunun kemalatları; insanların bilinç farklılıkları: “muttaki”, “mu’min”, “kafir”, “münafık”, .. gibi...
Hz.İbrahim ve İbrahim Ailesi’nin önemi; İbrahim milleti; İslâm’ın zuhuru...
İnsanlık için olan Ka’be’nin binası ve özelliği...
İsrailOğulları misyonu ve bu bağlâmda Yahudilik ve Hristiyanlık gerçeği ve İslâm’a nisbetleri...
“DİYN”in zahiri olan İslâm’ın, insanı hakikatına erdirici, tam teslimiyeti/fenayı ve akabinde hasıl olan vısal ve bakayı maslahat ve temin eden en büyük yol/yöntem/tarikat olduğu...
76-) Bunlar iman edenlerle karşılaştıklarında “iman ettik” derler; sonra da birbirleriyle başbaşa kaldıklarında, “Allâh’ın size açtığı hakikati, aleyhinizde delil olarak kullanmaları için mi bunlara anlatıyorsunuz, bunu düşünemiyor musunuz?” derler.
77-) Bilmiyorlar mı Allâh’ın, gizlediklerini de açığa çıkardıklarını da bildiğini!
78-) Onlardan ümmî olanlar vardır ki, vehmettikleri (kafalarında şartlanmalarına göre kurguladıkları) ötesinde Kitabı (hakikat bilgisini) bilmezler; (asılsız) zanlarıyla yaşarlar.
79-) Yazıklar olsun kendi elleriyle (nefsanî doğrultuda) birtakım bilgileri yazıp, sonra da az bir paha karşılığı için “Bu Allâh indîndendir” diyenlere!.. Yazıklar olsun elleriyle yazıya döktükleri bilgilere! Yazıklar olsun bu yolla elde ettikleri kazanca!
80-) Ve dahi onlar dedi ki: “Sayılı günler ötesinde ateş bizi yakmayacak!” De ki onlara: “İndAllâh’tan (hakikatinizden gelen bir) söz mü aldınız? Allâh asla sözünden dönmez! Oysa siz Allâh hakkında uydurma şeyler konuşuyorsunuz!”
81-) Hayır! Gerçek onların sandığı gibi değil! Kim bir kötülük kazanırsa (düşündükleri veya elleriyle yaptıklarından dolayı) ve de o hatası kendisini (düşünce sistemini) kuşatırsa (hakikatı göremez hâle gelirse), işte onlar ateş (yanma) ehlidir sonsuza dek!
82-) Onlar ki iman ederler ve salâha erdirici fiiller ortaya koyarlar, işte onlar cennet ehlidir ve sonsuza dek orada kalırlar.
83-) Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın hakkını verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk’a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm’dakinden farklıydı.) Ancak bundan sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz.
84-) Hani sizden, birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yaşadığı yerden uzaklaştırmayın diye söz almıştık. Siz de buna şahitlik eder hâlde ikrar (kabul) etmiştiniz.
85-) Hâlbuki siz birbirinizi öldürüyorsunuz, içinizden bir grubu yurtlarından çıkartıyorsunuz. Onlar aleyhine haksız yere düşmanlıkta birleşiyorsunuz. Esir olup da geri getirilirlerse fidyelerini verip onları aranızdan çıkartıyorsunuz (oysa bu haramdı). Yoksa siz (Kitabın) hakikat bilgisinin bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların ereceği karşılık, dünya yaşamında rezil olmaktır. Kıyamet sürecinde ise azabın en şiddetlisine düçar olurlar! Allâh yaptıklarınızdan hakikatiniz olarak gâfil değildir.
86-) İşte onlar sonsuz gelecekleri (içsel hakikat yaşamları) karşılığında dünya (bedensel arzu ve zevkler) hayatını satın almışlardır. Onların azabı hafifletilmez! Onlara yardım da edilmez.