DOST’tan Dosta
Esasen, sonsuzluk için var olan insan, ya şuur boyutunda kendisini tanıyıp “Sonsuz”a ayna olma huzur ve saadetini yaşayacak; ya da ilim ve idrak yetersizliği sebebiyle kemâlini şartlanmalara bırakmış bir hâlde, “Ben bir maddeyim” vehmi ile hücre batağında mahvolacaktır!
Bu sözler; şayet üzerinde ağırlıklı olarak durulur ve önyargısız bir şekilde değerlendirilirse, yepyeni ufuklara ve hedef tespitlerine vesile olabilecektir.
Bu cümlelerin çok büyük bir kısmında, ikiden fazla mânâ mevcuttur.
Hatta tasavvufla ilgilenenler, pek çok mertebeden değişik anlamları bu cümlelerde bulabilirler.
Dostlarıma tavsiyem odur ki...
Elden geldiğince kendinizi, kelimelerin mânâ denizine bırakın...
Ne anlam çıkartırsanız çıkartın, bununla yetinmeyip, daha değişik mânâların da olabileceğini düşünün!
Şuurunu arındır, algılamayı bırak bak bakalım ‘kim’ kalacak.
Rasul önce Allah"ı tanıttı DEĞİL. Rasul önce Allah"ı tanıdı sonra tanıttı. Tanımayan tanıtamaz.
Zat esmasıyla tanınır ‘Allah’ ehlini tanıyamıyorsan Allah’ı nasıl bilirsin.
Mum çevresini aydınlatır ama kendisini tüketir.
Mevlana Celaleddin altmış iki yaşından sonra Şemsi buldu da Allah’a erdi.
Hala mı, Zatına yönelmiyecek misin? Ameli, rızayı geçte; Zatını tanı.
Gayrının yokluğundan söz etmeyi bırakta; gayrı kavramından geç.
Sınırsız kavramını inkar edende kişilik mevhumu kalmaz.
Resim isimde gezdirir; İlim özünde buldurur.
Neye göre yaşıyorsun; neye kavuşmayı umuyorsun?
İnsan ömrü “Allahu ekber” demeye yetmez.
Duygular, biyokimyanın programlanmış halidir.
Varlığınız yokluğunuzdur, yoklukta bulduğunuz ise gerçek varlığınızdır.
Kar suda eriyip yok olmadıkça adını yitirmez.
Hayal azap vermez diyenler gördükleri kabusları hatırlasınlar.
Sınırsız ve parçalardan oluşmamış sonsuz ve sınırsız "Tek"in bitip benliğinin başladığı yer neresidir.
Zaafların, aklının iradene söz geçirememesindendir.
Yaşamını dünyada terk edip gideceğin şeyler üzerine kurmuşsan "zeka" ile yaşıyorsun demektir. "Akıl" ölümün ötesinde gelebilecekleri düşünebilendir.
Seni mahlukattan ayırıp insan eden tefekküründür. Seni tüm mahlukattan ayıran tefekkürün hakkını verebiliyor musun?
Yalnızlık Allah’a mahsustur derler; düşündün mü bunu hiç!
Mahlukat organlarının iticiliği ile yaşar.
Nefsinin hakkı halife olmaktır! Çünkü insan gerçekte, yeryüzünde halife olmak için var olmuştur.
İlimle büyüyebilirsin; marifete erebilirsin ancak mahlukatın hakkını veremiyorsan halen kemalattan çok uzaksın.
İsa kendini satacak olanı son lokmaya kadar yanından uzaklaştırmadı. Niye.. Bilirler yanlarındakilerin kim olduğunu.
Yaşam ders almak içindir; üzülerek tüketilmek için değil.
Yaşadığın sürece iş işten geçmemiştir.
Kendini tanımamışsan, karşındakini nasıl tanıyabilirsin ki!
Bugün kendini "beden" sananlar, yarın da kendilerini "ruh" sanacakardır.
Ne verimeyeni verebilirsin; ne verilene mani olabilirsin.
Duygularını yönlendiren şartlanmalarındır.
Değerin halife oluşun kadardır. Bunun farkında değilsen değerin ‘o kadar’dır.
Bildiğin halde yaşayamıyorsan; kendine tapınmaktan geçemedin.