Rükû
Evet namazda böylece Fâtiha’yı okuduktan sonra biraz daha ilave âyet yahut sûre okuyup, sonra rükûya gidiyorsun.
Ondan sonra rükûya giderken de, “Allâhuekber” diyorsun.
Belden yukarısı yere paralel, bele kadar dik bir biçimde...
Deminki âyetleri okurken, kıyam hâlinde ayakta dik duruyordun... Varlıkta hükmünü icra eden “HAYY” ve “KAYYUM” Hakk’ın kelâmı senden “kıyam”da açığa çıkıyordu!.. Varlıkta dimdik duran, her an geçerli sistem ve düzen olan “ALLÂH” hükmü senden açığa çıkıyordu... Bunun için dimdik ayakta idin...
Ondan sonra Esmâ özelliklerine dayanan bileşik yapın nedeniyle; terkipsel yapıların Rabb-ül âlemîn önünde boynu eğik olması sebebiyle; bu varlıkta ilâhî hükümlerin gereğinin senden çıkmasına işaret eden bir biçimde rükûya eğildin...
Belden aşağın dik, belden yukarın yere paralel; varlığının bir kısmı ile kulluğunu yerine getirmedesin, varlığının belden yukarısı yani, idrak yanıyla, şuur yanıyla bu evreni vareden mutlak varlık önünde eğilme durumundasın. O’nun varlığını, tekliğini tasdik etme durumundasın...
Ayrıca...
Belden yukarısının eğik, yere paralel durması, “fıtrî kulluğu” ifade ediyor! Belden yukarının yere paralel olması, senin, varlıkta Hakiym olan mutlak varlığı idrak etmek suretiyle; “O”nun ilmi, kuvvet ve kudreti önünde eğik, teslim olmuş bir durumda olduğunu ifade ediyor... Bu idrakın sende var olduğunu gösteriyor.
Buna karşın yere dik bele kadar olan bölümünle de mutlak vücudun varlığıyla, varlığının idâmesine işaret etmektesin!
Esmâ terkibi sonucu var olan vücudun varlığını oluşturan “Hakkaniyet” yönünden bele kadar dik; Esmâ özelliklerinden meydana gelmesi sebebiyle de Rabb-ül âlemîn’e tâbi olması yönünden “O”nun önünde belden yukarısı bükülü!
“RÜKÛ”; Ulûhiyet önünde, Rubûbiyet hükümleriyle var olan varlığın sembolizesidir!
Bu durumda tespih yapıyorsun.
“Subhane Rabbiyel aziym”
“Aziym olan, azamet sahibi olan Rabbim Subhandır.”
Her bir zerrede “O”nun hükmü yerine gelmektedir. Her bir zerre “O”nun varediş gayesine uygun davranışlar ortaya koymak suretiyle; kulluğunu ifa edip fıtrî tespihini yapmaktadır!
Ondan sonra:
“Semi Allâhu limen hamideh”...
“Semi Allâhu”: “Allâh algılamadadır”...
“Limen hamideh”: “Hamd edenin hamdı, Allâh’ındır!”
Yani, benim yaptığım her hareket, ilâhî kudretin tasarrufu neticesinde meydana çıkmaktadır ki, ALLÂH fiilimin gerçek fâili olarak ne yaptığımı bilmektedir; çünkü ilminde takdir eden “O”dur; anlamı var orada...
Doğrulduktan sonra tam dik vaziyete geliyorsun! Tam doğrulmadan, dik vaziyette bir lâhza durmadan secdeye gitmiyor, dimdik duruyorsun!
Dik dururken, “Rabbena lekel hamd” diyorsun veya daha uzun şekli ile;
“Rabbena lekel hamdu kemâ yenbagıy licelâli vechike ve liaziymi sultanik” diyorsun...
Ki Allâh Rasûlü çoklukla böyle söylerdi.
Daha tam anlamıyla dik durmadan, secdeye gitmek yok!
Bu tespih de tam dik dururken söyleniyor! Hemen rükûdan kalkarken ve dik hâlde iken... Anlamı ise yaklaşık şöyle:
“Kendi kemâlini, azametini, hikmetini, idrak, değerlendirebilme Rabbime mahsustur; ki O’nun kadrini ve kıymetini, sonsuzluğunu ve sınırsızlığını idrak etmek, ihâta etmek mümkün değildir”!
Ondan sonra “Allâhuekber” deyip “secde”ye gidiyorsun...
AHMED HULÛSİ
1997