1. Cüz

Kur’ân-ı Kerîm’in nesnel varlığı açısından harf-kelime-âyet-sûre-kitab inşası ve anlamı vardır; ve bu yapı her devirde aynıdır... Bu Kitab’ın (mushaf’ın) “kaç sayfa” veya okuyana bir tertip ve kolaylık için “kaç bölüm” olması; ya da yazı tekniği, insanlara bağlı bir düzenlemedir ve bu zamana bağlı bir farklılık ve gelişme gösterir...

Aslında Kur’ân, cüzlere ayrılamaz!... “Allâh” ismiyle işaret edilen hakiki tekillikte tecezzi kabul etmez!...

Nitekim Kur’ân şöyle der:

Hicr: 90-) Muktesimiyn’e (Tevrat ve İncil’i, beşeri bir bilgiymiş gibi kısım kısım edenlere) inzal ettiğimiz gibi (sana da tecezzi yapılamaz bir tekillik olan hakikat ilmini inzal ettik).

91-) Onlar ki, Kurân’ı (Hz. Muhammed a.s.a İNZAL edilen, Hakikat ve Sünnetullâh için en şanlı bilgiyi), cüzler kıldılar (cüz cüz ettiler).

Bu nedenle Hz. Rasûlullâh a.s. döneminde, inzal olduğu kadarıyla, Kur’ân-ı Hakiym’in bölümleri “Besmele” ile ayrılan “Sûre”lerdi!... Sonradan olan cüz ayrımı yoktu... “Âyet”lerden oluşan ve “Besmele” ile ayrılan 114 “Sûre” vardır Kurân’da... 

Oysa cüz ayrımı “Besmele”sizdir ve en-Nebi s.a.v.in vefatından sonra olandır!...

Kur’ân sûreleri’nin bile iki çeşit tertibi vardır...

1. Nüzûl sırasına göre olan mushaf... Hz.  Âli r.a.ın mushaf’ı böyleydi...

2. Bugünkü kitabî tertip... Literatürde “son arz” denilen Hz. Rasûlullâh a.s.ın son Ramazan Ayı’nda Cibril’e mukabele etmesinin bu sıraya göre olduğu rivayeti üzerine...

Yani Hz. Rasûlullâh a.s. hayatta iken iki kapak arasına getirilmiş bir kitap halinde mushaf yoktu... Bu ilk defa Hz. Ebu Bekr Es Sıddık r.a. hilafetinde yapılmış ve en son halini de Hz. Osman zinnureyn r.a. zamanındaki çalışma ve çoğaltma ile almıştır...

Kurân’ın hem ders ve hıfz edilmesi, hem de düzenli olarak okunması için ilk başlarda yedi bölüm olarak uygulamasını yapmışlar; haftada bir hatim indirilmesi için bir düşünce ile... Daha sonra otuz bölüme ayrılarak, özellikle Kur’ân ayı olan Ramazan aylarında “salatul kıyam= kıyam salâtı” denilen “teravih” namazlarında, hergün Kur’ân-ı Kerîm’den bir cüz miktarı okunarak hatim edilsin; veya dileyen diğer aylarda da hergün okuyarak, hiç olmazsa ayda bir, baştan sona Kurân'ı okumuş olsun diye bir maslahat gözetilmiş... Hatta daha sonra bu “cüz”ler de “hizb” (cüz’ün yarısı) ve “rub’”(cüz’ün dörtte biri)ne ayrılmış, gene belli kolaylıklar için...

Kurân’ın baştan sona okunacağı müddet için bir alt sınır belirtilmiştir: “Kurân’ı üç’ten az (üç günden az müddette baştan sona) okuyan kimse fakih (din’de derin anlayışlı) olmamıştır (ne okuduğunu anlamamıştır)”, hadis-i şerifi ile... Hz. Rasûlullâh a.s.ın bilinen sünneti, özellikle gece salâtında çok uzun sûreleri peşpeşe kıraat ettiği ve her Ramazan Ayı’nın son on günü içinde (son senesi 20 gün) i’tikaflı iken, Cibril ile inzâl olan Kurân’ı baştan sona mükabele etmesidir!...

1.Cüz:

“Cüz” ayrımı suni bir ayrım olduğu için gene o cüz’e denk gelen sûre ve âyetlere göre bir özellik taşıyacaktır haliyle...

Mesela Fatiha Sûresi aslında hiçbir sûreye veya hiçbir “cüz”e nisbet edilemez... Belki Kurân’la karşılaştırılacak bir önemdedir... Kur’ân-ı Azıym’in hakikatı olan sûre-i azıymi’dir (“Kurân’ın Sırr’ı Fatiha’da”?)!... Zaten Kurân’dan nereyi OKUsan önce Fatiha’yı OKUmak esastır (Salâttaki Kur’ân kıraatı tertibi: euzü-besmele-fatiha ve Kurân'dan herhangi bir sûre veya bölüm)... Nitekim ilk sahabe mushaflarında, mushafında Fatiha Sûresi olmayan vardı (Abdullah İbni Mes’ud r.a.); “şayet Fatiha yazacaksam her sûrenin başına yazmalıyım; salât, Fatiha’yı korur zaten” diyerek!..

Fakat Mushaf’ın ve vahyin ilk sûresi olan Fatiha Sûresi, zorunlu olarak 1.cüzün de başına gelmektedir...

Bu durumda 1.cüzde: Mekkî (Mekke döneminde nazıl olan) ilk sûre olan Fatiha Sûresi ve Medenî (Medine döneminde nazıl olan) ilk sûre olan Bakara Sûresi’nin ilk 141 âyeti bulunmaktadır...

Fatiha Sûresi, uluhiyyet ve risalet işlevlidir!... Bir “Kitab” tamlığında kapsama sahiptir!... Ümmet-i Muhammed’in müşahadesinin ve mertebesinin farkıdır!... “Din”in direği “salat”, Fatiha’sız olmaz!...  

Bakara Sûresi ise, ağırlıklı olarak nübüvvet temalıdır (mesela 177.ayette iman esaslarına Rasûller yerine Nebiler gelmiştir?)... Nitekim hemen ilk âyetleri “korunanlar” hakkındadır (1-5)... Bu nedenle HatemünNebi’den önceki dönemde Kitab’ı ve şeriatı olan, “ümmet” deneyimli en mühim Nebi Hz. Musa a.s. ve İsrailOğulları eksenli konular işlenmektedir (40-141; ara ara farklı bilgiler de verilir)... 

Tüm risalet ve nübüvvet işlevleri sürecinin, tasavvufun ve  elbette israiloğulları konusunun; hatta tüm skalanın anlaşılması için, meleklerin secde ettiği, cennet tabanlı, Esma’e Külleha’nın ta’lim edildiği fıtrat’ı, “Adem Beyni” ve “Hilafet” özelliğini tanıtır (30-39)...

Allâh’ın BİRleştirilmesini emrettiği şeyi kesenler (27)...

Büyük Nebi Hz. İbrahim a.s., Onun teslimiyyeti, milleti, duası ve el-Beyt’i (Kabe’yi) bina etmesi (124-134) anlatılır...

Bakara Sûresi diye meşhur olan bu sûrenin ismiyle ilgili şu hadisi zikredelim: “Bakara sûresi demeyin, içinde bakara’nın (67-73) anlatıldığı sûre deyin”

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Dinlemeyi İndirebilirsiniz!