10. Cüz
Enfal: 41-75 ve Tevbe: 1-93 âyetlerinden meydana gelir...
Bu cüz’deki Enfal Sûresi âyetlerinde:
Savaş sonucu elde edilen ğanimetlerin humus (beşte bir) hakkı ve ehl-i beyt neslinin önemi (41)... Münafıklar ve kalblerinde hastalık olduğu için sağlıklı düşünemeyenler, müslümanları dinlerinden dolayı suçlarlar (49)... İnsanların kalblerini, maddi harcamalarla sunulan dünya lüksleri değil; ancak Allâh ülfetle (hakikatlerine olan iman sevgisiyle) BİRleştirir (63)... İman-hicret-cihad-velayet bağlantısı (72-75)...
Tevbe Sûresi’ne gelince:
“Besmele”nin sûre başlarında (“Başlangıç”larda; “Kün=OL!” noktasında???) hikmetsiz olmadığının çok önemli bir delili, Kurân’daki 114 sûreden sadece bu sûrenin başında “BismillahirRahmanirRahıym” olmayışıdır!...
Bu sûre’nin ağırlıklı konuları ise: Müşriklere Mescid-i Haram bölgesinin yasak(?)lanması; ahdlerini bozan (?) müşriklerle bir daha ahdleşme OLMAması beratı; Tebuk seferi ve münafıklarla imtihan...!?
Bahsedilen diğer konulara gelince:
Ahdlerini bozan müşriklere dört ay tanınan mühlet (1-2)... Müşrikler, Allâh mescidlerini imar edemezler (17)... Allâh mescidleri ancak “B” manasıyla iman, bunun yaşantılaması olan salât ve zekat temizliği ile i’mar edilir (18)... “Esmâ’sıyla hakikati olan Allâh’a ve gelecekte yaşanacak sürece iman” Mescid-i Haram’a ve ziyaretçilerine hizmet etmekten mukayese edilemez bir üstünlük ve öneme sahiptir; ve bu imana hizmet etmek, dünyanın neresinde olursa olsun üstündür (19)... Müşrikler necistir (28)... Kendilerine Kitab verilenlerden “cizye” alınır? (29)... Yahudi ve nasara’nın şirki (30-31)... Haram aylar ve “Nesî’” (36-37)... Hz. Ebubekr’in fazileti ve Hz. Rasûlullâh’ın farkı (40)... İnsanların kısa süre (beşeri-dünyevi) zafiyeti ve uzun vadeli menfaatını (Risalet işleviyle hakikatını yaşamayı) düşünememesi (42)... Mal ve evlad hoşa gidecek bir şey değildir (55, 85)... Hz. Rasûlullâh’a eziyet edenler (61)... Cimri’nin fena akıbeti (75-77)... Münafığın, cenaze salâtı ve kabir mahrumiyeti (84)... Rasûlullâh ile beraber olmanın lüksü yerine geride kalanlarla beraber olmaya razı olanlar (86-87, 93)...
Kur’ân-ı Kerîm’in nesnel varlığı açısından harf-kelime-âyet-sûre-kitab inşası ve anlamı vardır; ve bu yapı her devirde aynıdır... Bu Kitab’ın (mushaf’ın) “kaç sayfa” veya okuyana bir tertip ve kolaylık için “kaç bölüm” olması; ya da yazı tekniği, insanlara bağlı bir düzenlemedir ve bu zamana bağlı bir farklılık ve gelişme gösterir...
Aslında Kur’ân, cüzlere ayrılamaz!... “Allâh” ismiyle işaret edilen hakiki tekillikte tecezzi kabul etmez!...
Nitekim Kur’ân şöyle der:
Hicr: 90-) Muktesimiyn’e (Tevrat ve İncil’i, beşeri bir bilgiymiş gibi kısım kısım edenlere) inzal ettiğimiz gibi (sana da tecezzi yapılamaz bir tekillik olan hakikat ilmini inzal ettik).
91-) Onlar ki, Kurân’ı (Hz. Muhammed a.s.a İNZAL edilen, Hakikat ve Sünnetullâh için en şanlı bilgiyi), cüzler kıldılar (cüz cüz ettiler).
Bu nedenle Hz. Rasûlullâh a.s. döneminde, inzal olduğu kadarıyla, Kur’ân-ı Hakiym’in bölümleri “Besmele” ile ayrılan “Sûre”lerdi!... Sonradan olan cüz ayrımı yoktu... “Ayet”lerden oluşan ve “Besmele” ile ayrılan 114 “Sûre” vardır Kurân’da...
Oysa cüz ayrımı “Besmele”sizdir ve en-Nebi s.a.v.in vefatından sonra olandır!...
Kur’ân sûreleri’nin bile iki çeşit tertibi vardır...
1. Nüzûl sırasına göre olan mushaf... Hz. Âli r.a.ın mushaf’ı böyleydi...
2. Bugünkü kitabî tertip... Literatürde “son arz” denilen Hz. Rasûlullâh a.s.ın son Ramazan Ayı’nda Cibriyl’e mukabele etmesinin bu sıraya göre olduğu rivayeti üzerine...
Yani Hz. Rasûlullâh a.s. hayatta iken iki kapak arasına getirilmiş bir kitap halinde mushaf yoktu... Bu ilk defa Hz. Ebubekr esSıddık r.a. hilafetinde yapılmış ve en son halini de Hz. Osman zinnureyn r.a. zamanındaki çalışma ve çoğaltma ile almıştır...
Kurân’ın hem ders ve hıfz edilmesi, hem de düzenli olarak okunması için ilk başlarda yedi bölüm olarak uygulamasını yapmışlar; haftada bir hatim indirilmesi için bir düşünce ile... Daha sonra otuz bölüme ayrılarak, özellikle Kur’ân ayı olan Ramazan aylarında “salatul kıyam= kıyam salâtı” denilen “teravih” namazlarında, hergün Kur’ân-ı Kerîm’den bir cüz miktarı okunarak hatim edilsin; veya dileyen diğer aylarda da hergün okuyarak, hiç olmazsa ayda bir, baştan sona Kurân'ı okumuş olsun diye bir maslahat gözetilmiş... Hatta daha sonra bu “cüz”ler de “hizb” (cüz’ün yarısı) ve “rub”(cüz’ün dörtte biri)ne ayrılmış, gene belli kolaylıklar için...
Kurân’ın baştan sona okunacağı müddet için bir alt sınır belirtilmiştir: “Kurân’ı üç’ten az (üç günden az müddette baştan sona) okuyan kimse fakih (din’de derin anlayışlı) olmamıştır (ne okuduğunu anlamamıştır)”, hadis-i şerifi ile... Hz. Rasûlullâh a.s.ın bilinen sünneti, özellikle gece salâtında çok uzun sûreleri peşpeşe kıraat ettiği ve her Ramazan Ayı’nın son on günü içinde (son senesi 20 gün) i’tikaflı iken, Cibril ile inzâl olan Kurân’ı baştan sona mükabele etmesidir!...