Nefs Nedir?
Dedik ki;
Din, tamamen fizik, kimya, astronomi, biyoloji gibi bazı bilimsel gerçeklere dayanıyor. Bunun da çeşitli yönlerini kitaplarda izah ettik... Mesela;
“Hac” olayını anlattığımızda, 1820’lerde ilk defa bulunan ley hatlarından; yerin altındaki pozitif ve negatif akım kanallarının varlığından söz etmiştik.
“Zemzem” suyunun, insanı bir anda canlandıran özelliğinin de gene Kâbe’nin altına isâbet eden pozitif enerji alanından kaynaklandığını; bu enerji alanından yayılan enerjinin Kâbe’den yükselişinin pek çok evliya tarafından tespit edildiğinden bahsetmiştik...
Hatta zemzem suyunun o kuyuda yetersiz kalması hâlinde, oraya dışarıdan pompalanacak suyun da bu merkezden geçirilmesi şartıyla aynı özelliği kazanmış olacağından söz etmiştik!
İnsan vücudundaki biyoelektrik akım şebekesi olan sinir sistemi gibi; yeryüzünde pozitif ve negatif manyetik akım kanalları bulunduğunu, bunların belli radyasyonlar yaydığını, bu radyasyonların da insan vücutları ve beyinler üzerinde etkileri olduğunu söyledik...
04:00 Genetik verilerle oluşmuş insan beyni, gerek astrolojik tesirler, gerekse yeraltındaki bu manyetik akım kanallarının yaydığı radyasyonlarla beslenen ve yönlenen bir yapı olarak çalışır. Peki, insanda var olan “Nefs” nedir?..
Nefs esas itibarıyla, varlığı, özü itibarıyla “Rubûbiyet Nûru”ndan yaratılmıştır. “Rubûbiyet Nûru”ndan yaratıldığı için, “yapısının gereği olarak dilediğini yapmak ister ve yapar”... Engel tanımaz! Hayır veya şerr, iyi veya kötü diye bir kavram bilmez! O, sadece dilediğini yapmak ister ve yapar.
07:30 “Ruh-u Â’zâm”; sahip olduğu bilinç ve ilim itibarıyla “Akl-ı Evvel” adını alır. Varlığında mevcut olan kudret itibarıyla “Nefs-i Küll” adını alır. Sahip olduğu mânâlar, Esmâ-i ilâhî itibarıyla da, “Hakikat-i Muhammedi” adını alır...
10:00 “Nefs-i Küll”den, yani varlığın özünü meydana getiren enerjiden, ana rahmindeki sperm-yumurta birleşmesiyle hâsıl olan ilk maddeye, 120. günde özden dışa doğru diye tanımlamaya çalışacağımız bir boyutsal geçişle ulaşan “Nefs-i Küll”ün kudreti, o birimde, “Birim ruhunu=Ruh-u insanî”yi meydana getirir...
13:20 Eskilerin bir çoğu “Nefs” ile “Ruh”u karıştırmışlardır! Ruhta mevcut olan 'benlik' mefhumunun adıdır, nefs. “Nefs”in istekleri diye bilinen şeylerse, ya bedenin tabiatının gerektirdikleri, ya da şartlanmalarının getirdikleridir.
17:00 Nefs’in kendini tanıması yedi mertebede olur. Nefs, birinci mertebede, dilediklerini gerçekleştirmeye çalıştığı, kendini beden kabul etme durumundadır.
19:41 Nefs, akıl ona ışık tutarsa, şöyle düşünmeye başlar:
'Ölüm denen olayla birlikte bu beden benim elimden gidecek, ben bu bedensiz kalacağım. Ben bu bedensiz kalacağıma göre demek ki ben bu beden değilim. Peki o zaman neyim ben?'
21:50 “NEFS” eksiklerini fark edip bunları tamamlama yolunda birtakım düşünsel ve bedensel, gerekli çalışmaları yaptıktan sonra, beyinde belli hassasiyetler oluşur.
24:10 İlham alışı sonucundaki adı artık “Nefs-i Mülhime”dir... Yani, ilham almakta olan, “ilhamla kendini bulmuş Nefs” anlamında... İşte bu aşamada “Nefs”, düşünce dünyasında çok önemli problemlerle yüzyüze kalır... Tasavvufun en büyük girdapları burada başlar!
27:40 Velâyetin ilk basamağı, girişidir; Nefs-i Mutmainne bilincindeki idrak ve yaşam...
Nefs-i Mutmainne hâlini yaşayan ne kendinde, ne de çevrede Hakk’ın varlığından başka bir şey görmez! Var olan sadece, Hakk’tır! Hakk’ın dışında da hiçbir şey yoktur, der...
36:40 Hem Nefs, hem Ruh olarak, Mutmainne’ye ulaşmış kişide kaybetme, geri dönme, kayma olmaz! O, şu âyetin kapsamı altındadır:
“...Allâh Veliyy’lerine korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.” (10.Yûnus: 62)
Bu hüküm ancak, Nefs ve Ruh’un, yani benliğindeki Tek’lik şuuruyla birlikte Ruh gücünün bir arada olması ile geçerli olur...
39:00 Mutmainne düzeyine geldikten sonra Nefs, “Velî” adını alır... Mutmainne düzeyindeki kişi, “ilm-el yakîn” düzeyindedir. Mutmainne, Fenâfillâh’ın başlangıcıdır. Mutmainne’de, kişide Allâh’ın Tek’liği konusunda tam bir itminan hâsıl olur.
44:15 124 bin evliyanın çok büyük bir kısmı şeriat evliyasıdır... Geriye kalan tasavvuf yollu kemâle ulaşmış evliyanın büyük çoğunluğu da Mutmainne düzeyindedir. Bunun diyelim dört bini de Radiye’dir. Mardiye’ye geçmek, evliyaullâh içinde yüz binde bir kişiye nasip olan bir hâldir... Ancak ve ancak Mardiye’de tam olarak şirki hafî kalkar...
52:50 İki türlü kutub vardır; 1. İdarî Kutub, 2. İrşâdî Kutub.
İdarî Kutublar; Ricali Gayb tâbir edilen, manevî ordunun görevlileridir. En başta, “Gavs” vardır. Gelen ana feyz, “Gavs”a gelir... “Gavs”, bu feyzi irşâd yönüyle, “İrşâd Kutbu”na nakleder. Dünya’nın düzeni dolayısıyla alınması gerekli kararlar, oluşması gereken olaylar yönüyle de, “Kutb-ul Aktab”a devreder...
01:00:00 Mutmainne’de “İlm-el Yakîn” hâsıl olur. Bu, Radiye’de “Ayn-el Yakîn”e döner. Mardiye’de, “Hakk-el Yakîn” hâsıl olur; bu zâta “Ârifi Billâh” denir ve ilâhî sıfatlarla tahakkuk eder.
01:07:00 Varlığı meydana getiren, Hakikat-i Muhammediye namıyla tarif edilen ana Ruh, Ruh-u Â’zâm, aynı zamanda bir kuvvedir. Kuvve olması itibarıyla da “Melek”tir. Senin Nefs’inde hem melekiyet, yani nûrâniyet mevcuttur; hem de şeytaniyet, yani nâriyete bürünme yeteneği! “Nefs”in hakikati, “melek” tâbir edilen bu kuvvedir!
01:15:15 Bir de Allâh’ın yüce velîleri içinde “Müferridûn” farkı vardır! “Ferdiyet sahibi” olan bu Zâtlar, insanlık içinde fevkalâde değerli varlıklardır... Yani, Onlara rast gelmek dahi, muazzam bir lütfu ilâhîdir... Yeryüzünde bir insana ulaşacak en büyük nimet, “Müferridûn”dan olan bir Zât’a rastlamaktır. Bir insan için ondan daha büyük bir nimet düşünülemez!..
01:20:00 Bedenle, “tabiatla mücadele” hâli, “edep edinme” hâli diye tarif edilmiştir. Bu yüzdendir ki “Edep” olmadan “Mutmainne” hâli olmaz! Ve kişi, “Velî ”olamaz!.. “Edepsiz kişi velî olamaz” derler ki, bunun mânâsı budur!
01:24:15 Beden içinde bulunduğu boyutun şartlarına tabidir. Şuur boyutunda hangi gerçeği yaşarsanız yaşayın, beden boyutunda bedenin şartlarına tabiisiniz.