Halife Oluşunu Fark Edebilmek
İnsanın yeryüzünde varoluşunun amacı hilâfetinin hakkını vererek yaşamasıdır...
Halife oluşunu değerlendirebilmek ise, kendi hakikat ve orijinini fark edip; gereğini hissedip, yaşamakla mümkündür...
İnsanın hilâfetini yaşayabilmesi, doğup yaşadığı bölgenin şartlanmaları, duyguları ve değer yargılarından arınıp, “Allâh ahlâkı ile ahlâklanması”ndan geçer...
“ALLÂH Adıyla İşaret Edilen”in ne olduğu kavranılmadan da, O’nun “ahlâkı” hiçbir şekilde bilinemez!
Bu bilinmediği takdirde ise, kendi kafasında yarattığı tanrısını “Allâh” adıyla etiketleyerek; kendi şartlanma, duygu ve değer yargılarıyla tanrısını bezeyerek; onu belli bir ahlâka büründürür... Sonra da onun aynasında kendisini seyrederek, en mükemmele vardığı hayali içinde kendisini avutarak bu dünyadan ayrılır...
İlim, gereği yaşanmak için ARAÇTIR!..
Hilâfetini yaşayabilmek ise AMAÇTIR!..
Halife olarak yaratılmış insan için tek amaç da bütün engelleri aşıp, bunu yaşayabilmektir...
Yarın zorunlu olarak terk edeceğin her şeyi, bugün şuur boyutunda ihtiyârınla terk etmedikçe, onlardan bağımsızlığını elde etmedikçe gerçek kimliğine ulaşamazsın!
Yaşadığımız devirde artık tarikat olayı bitmiş; gerçek anlamıyla şeyh-derviş ilişkisi son bulmuş; yetiştirici ve yetişecek ikilisi ortadan kalkmıştır!
Bu tür yetiştirilmenin örneği Yunus ve Taptuk olayıdır!.. Yunus yirmi yaşında tekkesine girdiği Taptuk’un yanında kırk yıl hamur gibi yoğrulmuş; oturup-kalkmasından, yiyip-içmesine, ağzından çıkan her kelimesine ve düşüncelerine kadar forme edilmiş, yontulmuş; altmış yaşında öğrendiklerinin gereğini yaşaması için dünya sahnesine salıverilmiştir...
Bugün ise böyle bir yaşam tarzı olanak dışıdır!..
Sizin her an yanında ve kontrolunda olup, her davranışınızı düzeltip yönlendirecek bir yetiştirici bulmanız imkânsızdır!
Hayali kavramlardan arınınız!..
Uzaklardan bir kontrol ile, kimse elini oynatasıya terbiye edilemez!..
İlim ötelerden, Çin’den yayılabilir; o ilme açık beyinler tarafından da alınarak değerlendirilebilir... Ama yaşam biçiminizin ve davranışlarınızdaki yanlışların kontrolu ise asla mümkün değildir!.. Bunu ancak ilminiz kadarıyla siz başarabilirsiniz!
Duyguların, yanlış değerlendirmelerin uzaktan hokus-pokusla düzeltilebileceği, ancak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayaldir!..
İçinde yaşadığınız SİSTEM ve DÜZEN, Allâh ahlâkının eseridir!
Kur’ân, içinde yaşamakta olduğumuz Allâh SİSTEM ve Düzeni'ni fark etmemiz için elimize verilmiş kitaptır!
Anladığımız Kur’ân, içinde yaşadığımız sistem ve düzen algılamamızla bütünleşmiyorsa, biz daha Kurân’ı “oku”mamışız demektir!
Kur’ân, okunduğu zaman sistem ve düzen fark edilir ki, bu da “Allâh ahlâkı”nın fark edilmesi sonucunu getirir...
Ne kadar “Allâh ahlâkı” ile bütünleşmiş ve o bakış ile varlıkları ve yaşamı değerlendirebilmiş iseniz; o nispette de “Halife”siniz demektir!
Gökten inecek bir hokus-pokus değneği sizi “Halife” ya da “Velî” yapmayacaktır; çünkü bunlar bir yaşam ve bakış açısının adlarıdır... Eğer bu yaşam ve bakış açısı sizde yoksa, altın varakla bu kelimeler yazılıp etiketlenseniz, gene de ne olduğunuz gerçeğini değiştiremezsiniz!
Lütfen kendinizi kandırarak, hayalî beklentilerle nefsinize zulmetmeyin!..
Size ulaşacak şey ilimdir, şefaattir!
Siz o ilmin gereğini yaşam tarzı edinerek kendinizi geliştirebilirsiniz...
Akıllı insan, kendini geliştirmeye uğraşır... Etrafla uğraşarak vaktini boşa harcamaz!.. Bildiğini paylaşmak ise farzdır!.. Tebliğ farzdır... İnsanlara bilgiyi verdikten sonra, onları herhangi bir şeye zorlamamak da öyle!..
Öyle ise, her birimize düşen, hayale kapılmadan, gerçekçi biçimde ilmi değerlendirmek; insanları putlaştırmadan, yalnızca bir dost kabul ederek, uyarıları dikkate almak; kendi mesûliyetlerimizi başkasının sırtına yükleme hayalinden vazgeçerek, kendi yolumuzu kendimizin çizerek, yalnızca yaptıklarımızın sonucuna ulaşabileceğimiz gerçeğini kabullenebilmektir...
Allâh, bizlere, ilmin gereğini yaşayabilmeyi kolaylaştırmış olsun!
AHMED HULÛSİ
14.6.1998
New Jersey - USA