Ve Bil Kaderi... Kadere...
Bu sözde “vel yevmil âhiri”den sonra, “ve kadere” dememiş, “VE BİL KADERİ” demiş. “B” harfini yine getirmiş burada başa koymuş.
Bunun mânâsı:
“Nesnenin kaderi kendisinde mevcut olarak, o nesne var olmuştur” demektir.
Oluşan birim, kaderi kendisinde mevcut olarak o kaderle mevcut olmuş, var olmuş demektir.
“B” harfinin oluşturduğu mânâ burada odur.
Yani, rastgele bir kader değil!..
Dışarıdaki birinin yazdığı bir kadere göre, ben varım ve ben o programı uyguluyorum, gibi değil!..
Kaderi kendinden gelen bir biçimde, kendi varlığında; kendi programı yapısında, özünde mevcut bir biçimde var olmuş, demektir.
Burası çok önemli ve ince bir noktadır.
“Kadere iman”ın esaslarını yani neye ve nasıl iman edilmesi gerekliliği esaslarını, âyetlerle ve hadislerle izah edeceğim.
Şimdi burada üzerinde durmak istediğim husus şudur:
Birim, varoluş gayesine uygun bir programla yüklenir; ki bu oluş birimin “fıtratı” diye bilinir!.. Daha doğrusu programı, gelen melekî-kozmik etkilerle beyne yüklenir!.. O birimin manevî sûreti, onun programıdır; yani “fıtratı”dır; yani kaderidir!
Bu hususa işaret eden âyet;
Kul küllün ya’melu alâ şakiletih* feRabbüküm a’lemu Bi men huve ehda sebiyla De ki: “Herkes yaratılış programı (fıtratı - şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyar! İşte bu yüzden (Fâtır’ınız olan) Rabbiniz yol itibarıyla kimin hakikat yolunda olduğunu en iyi bilendir!” (17.İsra': 84)
Bu hususa işaret eden çok önemli bir âyet daha var:
“FEEKIM VECHEKE LİDDİYNİ HANİYFA...” (30.Rûm: 30)
“VECHİNİ (şuurunu) HANÎF OLARAK(tanrıya tapınmaksızın, Allâh’a şirk koşmaksızın) O TEK DİN’E YÖNELT!”
Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’a bu şekilde bir gerçek bildirildikten sonra evrensel sır açıklanıyor ve bir gerçek daha vurgulanıyor:
“FITRATALLÂHİLLETİY FETAREN NASE ALEYHA* LÂ TEBDİYLE Lİ HALKILLÂH* ZÂLİKED DİYNÜL KAYYİMÜ, VE LÂKİNNE EKSERANNASİ LÂ YA’LEMUN” (30.Rûm: 30)
“FITRATALLÂHİLLETİY FETAREN NASE ALEYHA*”:
“O ALLÂH FITRATI’NA(beynin ana çalışma sistem ve mekanizması) Kİ, İNSANLARI ONUN ÜZERİNE (o ana sistem ve mekanizmayla) YARATMIŞTIR!”
Allâh’ın belli bir gayeye yönelik bir biçimde, belli bir programla meydana getirmesi ile vardırlar.
Allâh onlarda hangi isimlerin mânâlarını açığa çıkarmayı dilemişse, o isimlerin mânâlarını açığa çıkarmaya uygun bir beyin programıyla oluşurlar ve o beyin programının gereğini meydana getirirler!.. Ve bu program da asla değişmez!
“LÂ TEBDİYLE Lİ HALKILLÂH*”:
“ALLÂH YARATIŞINDA DEĞİŞME OLMAZ!”
Bazı müfessirler buradaki “tebdiyle”; “ona bedel bulunmaz” şeklinde tercüme etmişlerse de; buradaki esas ağırlıklı mânâ “değişmezliktir”.
Yani, “O ne gaye ile var olmuşsa, o gaye üzerine yaşamına sonsuza dek devam eder”dir bunun mânâsı... Ve zaten:
“ZÂLİKED DİN’ÜL KAYYIMU”:
“İŞTE BU, DİN-İ KAYYİM’DİR (sonsuz geçerli Sistem, Sünnetullâh’tır)...”
Hükmü de bunu hemen tamamlıyor ve ondan sonra diyor ki:
“VE LÂKİNNE EKSERAN NASİ LA YA’LEMUN”:
“NE VAR Kİ İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU (bu gerçeği) BİLMEZLER.”
Ya nasıl bilirler; işte bugün herkes nasıl biliyorsa öyle bilirler... İşin bu gerçeğini bilmezler!
İşte Allâh’ın, insanların her birini belli bir gayeye uygun olarak, kendindeki mânâları seyretme amacına dönük “fıtrat”la halketmesi konusunu, isteyenler “TEK’İN SEYRİ” isimli kitabımızda ve “Öz’ün Seyri” ve “Tekliğin Esasları” isimli kasetlerimizden dinleyebilirler.
Şimdi, belli bir program üzere kendi kaderi ile, “fıtratı” ile var olmuş olan insanın; sadece kendi çizgisini, kaderini yaşayacağı hususunu vurgulayan; kadere iman esasını anlamamıza yardımcı olacak bazı açıklamalar yapmaya çalışalım...
AHMED HULÛSİ
1993