25. Cüz
Fussilet: 47-54, Şura Sûresi, Zuhruf Sûresi, Duhan Sûresi ve Casiye: 1-32 âyetlerinden meydana gelir...
Fussilet Sûresi:
Bilmek ve seyretmek için donanan “insan”ın hayır-şerr ile perdelenmesi (49-51)... Afak’ta ve Enfüs’te Allâh işaretlerini görüp Hakkı tanımak için idi (53-54)...
Şûra Sûresi:
“Ha-Miiim-Ayn-Siiin-Kaaaf” ve vahyin sistemi ile Aziyz-Hakiym-Aliyy-Azıym isimlerinin işlevleri (1-4)... Kurân’ın Arapça olarak vahyinin ÜmmülKura (yerleşim yerlerinin anası; cem’ olma yerinin aslı; Mekke) ve çevresi ehli için önceliği (7)... Allâh! “HÛ”, el-Veliyy’dir (9)... Mutlak Din’in ikamesi ve (kendilerinden ağır miysak alınmış) 5 Nebi Rasûl (13)... İctiba (13)... “Açığa çıkan bir hakikata velev ki tek bir icabet (algılayıcı ) olsa, artık insanların mazeretleri olamaz” gerçeği gereği “Muhammed a.s. ın Allâh Rasûlü ve "hevasından konuşmayan" olarak, bildirdiklerine iman etmeyenin” mazereti olamaz (16)... Acele, imansızlık alametidir (18)... Hz. Rasûlullâh a.s.ın istediği karşılık (23)... (Sebeplerden) umut kestikten sonra rahmet iner (28)... Kullara isabet eden bela elleriyle yaptıklarının sonucudur (30)... Şura, yani işleri istişare ile çözmek (38)... Bir kötülüğün cezası, onun benzeri bir kötülüktür (40)... Sabır ve bağışlama azm gerektiren (Rasûllerin) işlerdendir (43)... Allâh’ın bir beşer ile konuşmasının üç yolu ve Aliyy-Hakiym isimlerinin işlevi (51)... Hz. Rasûlullâh a.s.ın vahyi’nin üstünlüğü ve ancak bu vahiy mertebesi ile vakıf olunan hakikat ve hidayet kapsamı (52)...
Zuhruf Sûresi:
Akledilsin diye Arapça olarak oluşturulan Kur’ân!.. Zikrin Arapça olması’nın, hatta Kurân'ın en büyük zikir olmasının sebebi?(Arap dili veya her Arapça söz için değil?)... Arapça olarak oluşturulan hakikat ve gerçeklik bilgisi?... “kuantum yapı aynıyla maddedir”deki gibi, ÜmmülKitab aynıyla Arapça Kurân’dır!... Kur’ân, Rahman’ın zikridir! (3-4, 36)...
“HÛ” tecezzi kabul etmez! (15)... Varlığı nitelememizden ve şahadetimizden mesûlüz (bu nedenle Kur’ân, “Allâh” ismiyle işaret edilen, melekler, Rasûller, Din, varlığın TEKliği ve tafsili,.. gibi insan için hayati konularda sürekli düzeltme yapar; basiyret açar) (19)... Hz. İbrahim a.s.ın kendinden sonra gelecekler için kalıcı bir fikir olarak oluşturduğu sözü (26-28)... Dünya’da alabildiğine zenginlik ve refah verilmemesinin sebebi, bunların çok kiymetli olduğundan veya rahmeti ilahinin esirgediğinden dolayı değil; bilakis bunların “Rahman” ile işaret edilen hakikatın ve Allâh’ı tanımanın lüksü yanında önemsiz ve değersiz olduğundandır (“Ben seni kendim için yarattım; sen kimlesin?”) (33-35)...
Rahman’ın zikrinden yüz çeviren (36-39)... Firavun, halkını aşağıladı (54)... MeryemOğlu’nun ibretlik örneğine Kureyş’in kaba inkarı ve Kur’ân vahyinin (ehl-i kitab’ın sapmalarını düzelttiği gibi?) bunu da düzeltmesi (57-60-65)... “İnsan” skalada en azından melek’le karşılaştırılır; Adem’in hilafeti ilkin melaike’ye arzolunduğu gibi (secde edin Adem’e), “eğer olmasını dileseydik insan’dan melekler oluşturup, onları insanların yerine geçen halife yapardık” gibi bir mümkünü işaret ediliyor (60)... “Muhakkak ki O, o Saat için bir ilimdir” (61)... Cehennem’in bekçisi Malik! (77)... Rahman (potansiyel), doğurmamıştır (81)... Herkese “Selâm” verilmez, değil; herkes “Selâm” veremez (88-89)...
Duhan Sûresi:
Mübarek Gece (3-4)... Hakikatle yüzleşecek olan insanın sorumluluğu (9-16)... Hz. Musa’nın, İsrailoğullarını “Allâh’ın kullarını bana teslim edin... Muhakkak ki ben güvenilir Rasûlüm...” diyerek Firavun kavminden talebindeki işaretler (17-21)... Sema ve arz’ın arkalarından ağlamadığı gadap (hakikatından kopukluk) ehli (29)... İsrailoğullarının bir İLİM (nitekim içlerinden Nebiler çıkması?) dolayısıyla seçilmeleri (seçilmişlik ve önderlik ilimle olur) (32)... “Ahmed”e iman ettiği hikaye edilen (Kurtubiy Tefsiriy?) Tubba’ (37)... Allâh, Ğayyûr’dur! (49)... Emin Makam, muttekîler’in bulunduğu yerdir (51)... Cennet’te uyku yok, çünkü ölüm yok (56)...
Casiye Sûresi:
Allâh işaretleri! (3-6)... Deniz, semalar’da ve arz’da olan ne varsa tümünün, “HÛ”dan bir lutuf olarak insan’a (şuura) musahhar (hizmetle işlevli; tasarruf edilebilir) kılınması (onlara ait kuvve ve kanunların insana açılması?) (12-13)... Nasıl ki “ca’l” edilen “Adem”in, bir İblis’in takıldığı ve bir de meleklerin secde ettiği; hatta meleklere bile “sizin bilmediğinizi BEN bilirim” denilen ilahi tarafı varsa, “ca’l” edilen Hz. Muhammed’in şeriatının da böyle kapsamları vardır (Kurân’da “şeriat” kelimesi bir defa bu âyette geçer) (18)... Teklik hakikatı sistem’den perdelemesin (21-22)... İlim en önemli perde de olabilir (23; ayrıca Kasas: 78 ve A’raf: 175-176’ya bak)... Dehriyyun! (maddeci bilim de bu kapsamdadır!... Örneğin “cennet’i (ahireti- semanın krallığını) bulamadım” diyen “zaman’ın kısa tarihi”ni yazan Hawking?) (24-26)... Her ümmet kendi kitabı’na çağrılır (Kabir Sualleri?) (28)... Amellerin kopyası var (ruh beden’in isbatı) (29)...
Kur’ân-ı Kerîm’in nesnel varlığı açısından harf-kelime-âyet-sûre-kitab inşası ve anlamı vardır; ve bu yapı her devirde aynıdır... Bu Kitab’ın (mushaf’ın) “kaç sayfa” veya okuyana bir tertip ve kolaylık için “kaç bölüm” olması; ya da yazı tekniği, insanlara bağlı bir düzenlemedir ve bu zamana bağlı bir farklılık ve gelişme gösterir...
Aslında Kur’ân, cüzlere ayrılamaz!... “Allâh” ismiyle işaret edilen hakiki tekillikte tecezzi kabul etmez!...
Nitekim Kur’ân şöyle der:
Hicr: 90-) Muktesimiyn’e (Tevrat ve İncil’i, beşeri bir bilgiymiş gibi kısım kısım edenlere) inzal ettiğimiz gibi (sana da tecezzi yapılamaz bir tekillik olan hakikat ilmini inzal ettik).
91-) Onlar ki, Kurân’ı (Hz. Muhammed a.s.a İNZAL edilen, Hakikat ve Sünnetullâh için en şanlı bilgiyi), cüzler kıldılar (cüz cüz ettiler).
Bu nedenle Hz. Rasûlullâh a.s. döneminde, inzal olduğu kadarıyla, Kur’ân-ı Hakiym’in bölümleri “Besmele” ile ayrılan “Sûre”lerdi!... Sonradan olan cüz ayrımı yoktu... “Ayet”lerden oluşan ve “Besmele” ile ayrılan 114 “Sûre” vardır Kurân’da...
Oysa cüz ayrımı “Besmele”sizdir ve en-Nebi s.a.v.in vefatından sonra olandır!...
Kur’ân sûreleri’nin bile iki çeşit tertibi vardır...
1. Nüzûl sırasına göre olan mushaf... Hz. Âli r.a.ın mushaf’ı böyleydi...
2. Bugünkü kitabî tertip... Literatürde “son arz” denilen Hz. Rasûlullâh a.s.ın son Ramazan Ayı’nda Cibriyl’e mukabele etmesinin bu sıraya göre olduğu rivayeti üzerine...
Yani Hz. Rasûlullâh a.s. hayatta iken iki kapak arasına getirilmiş bir kitap halinde mushaf yoktu... Bu ilk defa Hz. Ebubekr esSıddık r.a. hilafetinde yapılmış ve en son halini de Hz. Osman zinnureyn r.a. zamanındaki çalışma ve çoğaltma ile almıştır...
Kurân’ın hem ders ve hıfz edilmesi, hem de düzenli olarak okunması için ilk başlarda yedi bölüm olarak uygulamasını yapmışlar; haftada bir hatim indirilmesi için bir düşünce ile... Daha sonra otuz bölüme ayrılarak, özellikle Kur’ân ayı olan Ramazan aylarında “salatul kıyam= kıyam salâtı” denilen “teravih” namazlarında, hergün Kur’ân-ı Kerîm’den bir cüz miktarı okunarak hatim edilsin; veya dileyen diğer aylarda da hergün okuyarak, hiç olmazsa ayda bir, baştan sona Kurân'ı okumuş olsun diye bir maslahat gözetilmiş... Hatta daha sonra bu “cüz”ler de “hizb” (cüz’ün yarısı) ve “rub”(cüz’ün dörtte biri)ne ayrılmış, gene belli kolaylıklar için..
Kurân’ın baştan sona okunacağı müddet için bir alt sınır belirtilmiştir: “Kurân’ı üç’ten az (üç günden az müddette baştan sona) okuyan kimse fakih (din’de derin anlayışlı) olmamıştır (ne okuduğunu anlamamıştır)”, hadis-i şerifi ile... Hz. Rasûlullâh a.s.ın bilinen sünneti, özellikle gece salâtında çok uzun sûreleri peşpeşe kıraat ettiği ve her Ramazan Ayı’nın son on günü içinde (son senesi 20 gün) i’tikaflı iken, Cibril ile inzâl olan Kurân’ı baştan sona mükabele etmesidir!...