Taşları, yani maddeyi yakıp yok eden; buna karşın insanların “ışınsal bedenlerini” ise sadece “yakan”, “yıpratan”, “deforme eden” Güneş radyasyonu, cehennemin dev alev dilimlerini oluşturmaktadır; ki bu alev dilimleri hâlen, günümüzde 800 bin kilometreye kadar yükselmektedir... Varın siz, o günkü Dünya’dan 500 milyon kere daha büyük hâlin şartlarını eğer hafsalanız alıyorsa düşünün!
Cehennemde, iki türlü yanış söz konusudur…
Birincisi, fiziki yani bedensel; ikincisi, manevî yani düşünseldir!
Birincisi, cehennemin yüksek ısısındaki radyasyonun fotonlarının ışınsal yapıyı tahribinden doğmaktadır...
İkinci tür yanış ise, kişinin kafasına yerleşmiş, yanlış bilgi ve şartlanmaların oluşturduğu kabullerin, orada karşıt gerçekleriyle karşılaşmalarından meydana gelecektir!..
Bunun en başta gelen sebebi ise, kişideki “benlik” duygusu ve “sahiplik düşüncesi”, “hırs”, “tamah”, “kendini beden kabullenme ve bunun sonucu olarak sadece bedensel zevkler istikametinde hayvansı yaşam türü” gibi sebepler...
Manevî yanma neden?..
Herhangi bir nesnenin sahibi olduğunuzu düşünüyorsunuz ve o nesneyi yitirdiğiniz anda başlıyorsunuz yanmaya! Oysa, “Allâh verdi, Allâh aldı” deyip işi bitirebilseniz, “yanma” olayı bir anda sona erecek, ya da hiç olmayacak!..
Esasen cehennemdeki “yanma”ların kökeninde büyük ölçüde, toplumsal şartlandırmalar; bu şartlandırmaların oluşturduğu değer yargıları; ve nihayet bunların tümünün meydana getirdiği duygular yatar!..
Hangi şey ya da konu için “ille de böyle olmalı” diyorsanız, sizi mutlaka bir “yanma” bekliyordur... Kaçınılmazdır!
Çünkü, er ya da geç, bir gün o şey sizin istediğinizin dışındaki bir hâle dönüşecek; neticede siz de bundan dolayı “yanacaksınız” demektir!
Kişilerin büyük çoğunluğu, Dünya’da yaşarken “yanmaya” başlar!.. Bir kısmının yanması da ölümle, yani biyolojik bedeni terk edişiyledir!.. Çünkü, sahibi olduğunu sandığı her şeyin elinden çıktığını, yitirildiğini bizzat yaşamaktadır!
“YANMA” niçin “RAHMET”tir?..
“Cennetlikler” niçin cennete girmeden önce cehennemde “yanar”lar?..
Çünkü, “yanmadıkları” takdirde, üzerlerine yerleşmiş, şartlanmalara dayanıp gerçekçi olmayan değer yargılarıyla, asla cennete giremezler de ondan!
“Rahmet” onların “yanmalarını” sağlamaktadır!.. “Yanarak” arınmaktadırlar! “Yanma”; gerçeğe uygun olmayan düşünce ve duygulardan, şartlanmalara dayanan kabullenişlerden “arınma”dan dolayı olmaktadır!
Kişiler yanlış kabulleniş, duygu ve düşüncelerinin sonucu olarak; karşılaştıkları anlayışlarına, kabullerine ters düşen olaylar yüzünden azap duyarlar.
Şayet kişi, gerçeğe yönelmesini engelleyen “ama etraf ne der!” kavramını terk edebilirse; idrakı ve inancı istikametinde; gerçek hedef doğrultusunda yürüyebilirse, pek çok “yanma”lardan kurtulmuş olur.
İnsanın, özünü, hakikatini, gerçek yapısını ve boyutlarını idrak ettirip yaşatan “tasavvuf” ile “hâl”lenmesi ise, daha Dünya’da iken, tüm “yanma”lardan kurtulmasına vesile olur!..
İnsan, şayet cehennem olmasaydı, “yanma” olmasaydı, “arınma süreci” demek olan “yanma” ile karşılaşmasaydı; böyle bir “rahmet” kendisine ulaşmasaydı, mevcut hâliyle asla cennet yaşamına ulaşamazdı!