Tanrı Yoktur, “Allâh” Vardır
Genel anlamda, duyduğumuz kadarıyla zikir, o ötedeki tanrının isimlerini anarak onun gözüne girmek içindir!
Acaba gerçekten öyle mi?..
Bu konunun gerçeğini anlayabilmek için, önce zikredilen varlığın kim ve ne olduğunu iyi anlamalıyız...
“Tanrı”yı mı zikretmeliyiz, “ALLÂH”ı mı?.. Çoğunluk, burada doğal olarak şu soruyu soracaktır:
“Ne farkı var ki?.. Ha tanrı ha Allâh! Hepsi de bir! Biz Türkler Allâh’a Tanrı ismini vermişiz! Tanrı uludur!”
Hayır! Tanrı ulu değildir! Tanrı yoktur! Tanrılık kavramı geçersizdir![1]
Kime göre bu böyledir?..
“İslâm Dini”ne ve bu “Dini” anlatan Kutsal Kitap Kur’ân-ı Kerîm’e göre!
Allâh Rasûlü Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)’a göre!
“Tanrı” kavramı ile “ALLÂH” isminin işaret ettiği mânâ arasındaki anlam farkını anlamadığı sürece, hiç kimse “İslâm Dini”nin ne olduğunu ve niye gelmiş olduğunu anlayamaz! Bu yüzden de “DİN” olayını yanlış değerlendirir! Ayrıca “İslâm Dini”nde teklif edilen çalışmaların -ibadetlerin- hangi gerekçeyle insanlara önerildiğini de kavrayamaz!
Öyle ise öncelikle “Tanrı” sözcüğünden anlaşılan kavram ile, “ALLÂH” ismiyle işaret edilen anlam arasındaki farkı çok iyi idrak etmek zorundayız!
“TANRI” ismi bize neyi anlatır?..
Benim, senin, yaşadığımız bu varlığın ötesinde; bu varlığı dıştan gelen bir biçimde yaratan; öteden bizi seyredip, hakkımızda hüküm verecek olan; sonra da bizi cehennemine atacak ya da cennetine sokacak bir varlık!!?
İnsanların çoğu ile; “Din”in kelimelerinde, dış anlamlarında, mecazında kalmış din adamlarının hepsi “tanrı”ya inanır, onu savunur ve onun adına insanları yönetmeye kalkar! Akıl-izan sahipleri de böyle bir şeyin olamayacağını idrak ettikleri için tanrıya inanmazlar ve din adamlarına da kulaklarını tıkarlar!
“ALLÂH” kavramına dayalı “Din” anlayışı ise, bütün tasavvuf ehli ve evliya tarafından paylaşılan bir gerçektir! Ne yazık ki, insanların pek azı bu gerçeği fark etmiştir!
Bu gerçeği açıklayan Kur’ân-ı Kerîm’e göre, “ALLÂH”; evreni ve var olarak algılanan her şeyi, kendi ilminde, kendi kudretiyle ve kendi güzel isimlerinin özellikleriyle yaratmıştır...
Bu sebepledir ki, doğa kanunları ve evrensel düzen dediğimiz şey, gerçekte ALLÂH DÜZEN ve SİSTEMİ’nden başka bir şey değildir! Bu gerçek nedeniyle de, insan, ötesinde bir tanrıya tapınmak yerine; ÖZÜNDEKİ “ALLÂH”ı fark etmek ve ötesindekine değil, özündekine yönelmek zorundadır!
Gelmiş geçmiş bütün evliya, insanları, “ALLÂH” kavramına dayalı din anlayışına ve bunun sonucunda oluşacak “haşyet” hâline yönlendirmek isterken; işin şeklinde kalan din adamları da ötedeki bir tanrı kavramıyla olayı anlatıp, insanları ondan “korkutarak” hükümranlık tesis etmeye çalışmışlardır!
Şu anda bizim ÖTEMİZDE, bizi seyredip, yaptıklarımıza göre hakkımızda bir karara varacak; buna göre de bizi cehennemine atacak ya da cennetine sokacak bir “tanrı”dan söz etmemektedir Kur’ân ve Hz. Muhammed (aleyhisselâm)!
Aksine, hepimizin ÖZÜNDE olan ve “Hakikat”ini oluşturan bir “ALLÂH”tan bahsetmektedir Kutsal Kitabımız ve Allâh Rasûlü!
İşte bu yüzdendir ki birinin gıybetini yapan, onu aldatan, ya da ona kötülük yapan, hakkını gasp eden; gerçekte onun “hakikat”i olan “ALLÂH”a yapmıştır bu davranışı!..
Ve bu yüzden demiştir ki Allâh Rasûlü:
“İnsanlara şükretmeyen Allâh’a şükretmiş olmaz!”
Yani muhatabın, hayalinde yarattığın ötendeki “tanrı” değil; algıladığın her şeyin özü olan “ALLÂH”tır! Bunu fark etmedikçe, “İSLÂM DİNİ”nin yüceliğini anlayamayız! Öyle ise “Allâh”a “erkek tanrı” denir mi hiç?..
[1] “İNSAN ve SIRLARI” ile “Hz. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” isimli kitaplarımızda öncelikle “Tanrı” kavramı ile “ALLÂH” kavramı arasındaki son derece önemli fark üzerinde detayları ile durup; “ALLÂH” kavramına dayalı olarak mevcut olan “İSLÂM DİNİ”ni açıklamaya çalıştık!