Şayet bir kişi, öğle vakti dört-beş dakikasını ayırıp, bulunduğu yerde, veya camide imama uyarak dört rekâtlık öğle namazını kılıyorsa, bu kişi, üzerine “farz” olanı yerine getirmiştir!
“Farz” namaz önce ve sonrasındaki “nâfile” namazların, “sünnet” adı altında âdeta “farzlaştırılarak”; müezzin yönetiminde tespihler ve dualarla birlikte dinsel bir tören havasına sokulması tamamıyla sonradan oluşturulan bir düzenlemedir!
Rasûlullâh (aleyhisselâm) zamanında kılınan “terâvih” namazı yalnızca “sekiz” rekât idi!..
Hele hele, para karşılığı okunan, “mevlid” adı verilen törenler tamamıyla sonradan icat olup, ibadetle hiç ilgisi yoktur!..
İslâm Dini’nde “mevlid” diye bir ibadet mevcut değildir!
“Mevlid”, Hz. Rasûlullâh Efendimiz (aleyhisselâm)’ın âhirete intikâlinden yüzlerce yıl sonra, O’nu övme amacıyla yazılmış bir şiir olup; bu şiirin gazel havasında okunmasının da ibadet olması, elbette kesinlikle söz konusu değildir!
Hz. Rasûlullâh, ancak “Âlemlerin Rabbi olan ALLÂH” tarafından övülebilirdi ki; bu da Kur’ân-ı Kerîm’de gerçekleşmiştir:
“SENİ ÂLEMLER (insanlar) İÇİN SADECE RAHMET OLARAK İRSÂL ETTİK!” (21.Enbiyâ’: 107)
Hükmü, O’nun yüce şanını gösterir!
Bizim gibi sınırlı anlayışlı insanların, O yüce Zâtı övmeye kalkışı ise, O’nun yüce şanına ancak kısıtlama getirir!
Ayrıca Rasûlullâh bizden, kendisini övmemizi değil; getirdiklerini anlayarak çevremize olabildiğince verici olmamızı istiyor ve bekliyor!.. O’nun ulvî şahsiyetini, kendimize geçim kaynağı yapmamızı değil!
Ayrıca kesinlikle bilelim ki, para karşılığı yapılan hiçbir çalışmanın “İslâm Dini”nde yeri yoktur!
Parayla, ne “Kur’ân” okutturabilirsiniz; ne “hatim” indirtebilirsiniz; ne de ölmüş kişilerin “namaz” veya “oruç” borçlarını ödetebilirsiniz!
Kesinlikle bilelim ki;
Kur’ân ve Rasûlullâh açıklamaları kökenli “İslâm Dini”nde belirtilen ibadetler arasında, ne “mevlid”; ne de ölünün namaz-oruç borçlarını kapatmak için yapılan “ıskat ve devir” törenlerine yer vardır!
Bunları yapıyorsanız, kesinlikle biliniz ki, sadece kendinizi tatmin ediyor; bu arada bazı kişilerin de bu bahaneyle geçimine yardım ediyorsunuz!
PARA ÖDENDİĞİ İÇİN YAPILAN; PARA ALINMADIĞI TAKDİRDE DE YAPILMAYACAK OLAN, HİÇBİR FİİLİN İSLÂM DİNİ’NDE KESİNLİKLE YERİ YOKTUR!
Eğer, bu yanlışı yapıyor ve bilgisizliğimizin karşılığını biraz pahalı ödüyorsak; suçu karşımızdakinde değil, kendimizde arayalım; işin gerçeğini araştırmayıp, körü körüne, bilinçsizce etrafa uyduğumuz için!
Bu arada yanlış anlaşılmasın! Biz, “farz”lar öncesinde ya da sonrasında “nâfile” namaz kılınmasına karşı değiliz!
Dileyen dilediği kadar “nâfile” namaz kılar; ve bunun karşılığında da büyük ecir ve sevap alır! Ancak, bu “nâfile” namazların, bugünkü uygulamalarla, zorunluymuşcasına, “farz”mışcasına takdiminin yanlış olduğunu vurguluyoruz!
“Nâfile”nin bir türü olan “sünnet” namazını, “farz” namazmış gibi göstermek, bu zannı vermek büyük hata ve gaflettir! Belki iyi niyetledir; ama kesinle bilgisizlik ve düşüncesizliktir!
“KOLAYLAŞTIRIN, ZORLAŞTIRMAYIN; MÜJDELEYİN, NEFRET ETTİRMEYİN”…
Buyuran Rasûlullâh (aleyhisselâm) Efendimize düşüncesizce karşı çıkmaktır!
“DÖRT” ya da “ÜÇ” veya “İKİ” rekât için birkaç dakikayı ayıramayan insanın pek mazeret gösterme şansı yoktur!
Ancak, günümüz telaşesi içindeki insana, içine beş-on dakikalık “farz”ın da katıldığı yarım saat hatta kırk beş dakikalık, şişirilmiş ibadetler bütününü, “farz” diye göstermek ve kabul ettirmek oldukça güçtür!
Ve bu, dini zorlaştırarak, insanları zorla İslâm Dini’nden uzaklaştırmaktır!