1 - 20
-1-
Attığın mermiye dikkat etmezsen, o sekip, düşman bildiğin yerine, bir yakınını yaralayabilirsin! Daha da beteri, kendi beynine zarar verebilirsin; ki bunun telâfisi de mümkün olmaz!
Dünyalığını ve çıkarlarını “DİN”e tercih edenin başı “MEKR”den kurtulmaz!
Dilin yaraladığı “dil”in sahibi vardır! Pahasını ağır ödetir!
-2-
Allâh, yakîne erdireceklerine yanlışlarını ve perdelerini fark ve idrak ettirir; tövbeyi nasip eder.
Takdirinde gaflet olan ise, ilmine yüz çevirip; duygularıyla yaşamını cehennem etmeye devam eder...
Sonra da âmâ olarak âhirete intikâl eder!
-3-
Dün yaptıklarınızdan pişmanlık duyuyorsanız; bugün aynı hataları tekrar etmeyiniz.
Yarın pişmanlık duyup üzüleceğiniz ya da yanacağınız şeyleri iyi düşünüp, bugün onları yapmaktan kaçınınız!
Kaybetmekten korktuğunuz şeylerleri oyuna sokmayınız.
Yarın pişmanlık duymayacağınız şekilde, yaşadığınız günü değerlendirmiyorsanız, yanmanız son bulmayacak demektir.
Yer ehli duygularıyla, semâ ehli aklıyla yaşayandır!
-4-
“Ya olduğun gibi görün; ya da göründüğün gibi ol” diyen Mevlâna Celâleddin, ikiyüzlülüğün ne kadar yanlış olduğunu idrak ettirmek istemiştir.
İnsanlar hakkında başka türlü düşündüğü hâlde, onların yüzüne başka görünüp davranan, gönlünde nifak taşımaktadır. Nifaksa şirkten bir cüzdür!
Güvenmediğin insanla aynı mekânda bulunmamak, münafıklıktan çok daha evlâdır.
-5-
Babası oğluna bir torba çivi verir ve ona kontrolunu, sabrını her kaybettiğinde ceviz sandığının üzerine bir çivi çakmasını söyler. Birinci gün çocuk tam 37 çivi çakar.
Haftalar ilerledikçe çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenir ve daha az çivi çakmaya başlar. Nitekim haftalar ilerledikçe, kendini kontrol etmesinin sandığa çivi çakmasından daha kolay olduğunun farkına varır. Her çivi çakılmadığı günün sonunda durumu babasına bildirir.
Bu defa baba oğluna, kendini kontrol ettiği her günün sonunda sandıktan bir çivi sökmesini ister.
Haftalar geçer, çocuk, hem sabır hem de kendini kontrol etmenin idrakiyle, tüm çivileri sökmüş olur ve babasını çağırır.
Babası çocuğun elinden tutar ve sandığın yanına götürüp ona şöyle der:
− Bak oğlum, çok çalıştın ve artık kendini kontrol ederek sandığın üzerinde delik açmamayı öğrendin!...
Ancak, sandığın üzerindeki deliklere bir bak! Hiçbir zaman o delikler kapanmayacak ve eskisi gibi olmayacaklar.
Her sabırsızlığın, duygusal tepkimen karşındaki kişinin yufka yüreğinde böyle onulmaz yaralar oluşturur. Ne kadar özür dilersen dile, o yara daima orada duracaktır. Sözlü bir saldırı da en az fiziksel bir saldırı kadar yara verir!
Oysa arkadaşlarımız bizim için mutluluktur, bizi güldürürler, başarı için cesaretlendirirler, bize dikkatli bir kulak sunarlar ve kalplerini bize açmaya her zaman hazırdırlar.
SOKRATES