Sunu
Değerli dostlarım...
Allâh’ın lütfettiği bilgileri, 1965 yılında yazdığım ilk kitaptan bu yana geçen 35 yıllık süreç içinde, yazabileceğim ölçülerle sizlerle paylaştım.
Bugün görebildiğim kadarıyla, bizim ilk defa açıkladığımız değerlendirmeler ve bakış açıları, “DİN”e en tutucu ve şekilci yaklaşanlardan, en aydın görünenlere kadar, hemen her çevrede yer almaya başladı; her ne kadar o görüşün altındaki imzadan söz edilmese de...
Samimi olarak “DİN”i değerlendirmeye çalışanlara şu görüşümü son kez belirteyim ki...
İslâm Dini’ni gerçekten samimiyetle benimsiyorsanız, geçmişin şartları içinde oluşmuş yorumları bir yana koyarak, Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’dan bize intikâl eden verileri günümüz şartları ve bilgileri ışığında yeniden değerlendirmeye alınız.
DİNDE REFORM OLMAZ!... Çünkü Din, “ebeden değişmez Sünnetullâh” üzerine bina olmuştur.
DİNİ ANLAMADA REFORM ise çağımızda zaten başlamıştır...
Ancak bu reform, çeşitli çevrelerde söylendiği şekliyle yani dine lokalize yaklaşımlarla asla gerçekleşmez!
Bilmem ne şûralarının, “falanca filanca konular bugüne nasıl uyarlanır” yaklaşımı yanlıştır; asla bu türden yaklaşımlarla “Din”i anlamada reform meydana gelmez.
“Dini anlamada REFORM”un gerçekleşmesi için, konunun kesinlikle en başından ele alınarak, “DİN”i temelden ANLAYIŞIN yeniden yapılandırılması zorunludur.
Dini kabullenmek, ya “gökte tanrı” ve onun yolladığı postacı-elçi peygamber ve fermannamesi kitap anlayışına ve temeline göre yapılandırılır; ya da Kurân’ın açıkladığı “ALLÂH”, “RASÛL” ve buna dayalı, sistemi açıklayan “KİTAP”, anlayışıyla olay değerlendirilip; her konu bu anlayışa göre yerli yerine oturtulur.
“DİN”, “gökte tanrı var yerde postacı - elçi peygamberi” kabulüne dayalı şekilde ele alınıp; sorunlara lokalize çözümler arayışı ile anlayış reformuna çalışılırsa, kesinle bilelim ki, ortaya çıkan ucube, hiçbir aklı başında insan tarafından üzerinde düşünülmeye, tartışılmaya değer bulunmayacaktır!
“Kurân’ın RUHU” esas alınmadan ortaya konulacak bütün yaklaşımlar, “göktanrı”nın fermannamesine kelime ve harf bazında şekilci ve mantık-akıl dışı yaklaşımlar getirecektir. Bu da bazı akılsızların, “iman akılsızca yaklaşımdır” (!?)savına pâye vermekten başka bir şey sağlamayacaktır.
Fark edelim ki...
İslâm Dini, bir kabile veya aşirete, tanrı manitu ya da ilâh anlayışı edindirip; onları sopa korkusuyla yola getirmek amacıyla, bir tanrı peygamberi tarafından topluma tebliğ edilmemiştir!
“İslâm DİNİ”, Allâh indîndeki “DİN”dir ve insanlığın tek kurtuluş reçetesidir!.. Evrenin, insanı ilgilendiren kadarıyla, boyutsal sistemini açıklamaktadır!
Ne var ki, ahmakların bu gerçeği kavrayabilmesi mümkün değildir!
Öte yandan, maalesef, Türkiye’de en aydın kesimler dahi, henüz, “İslâm DİNİ”ni temelden ele almak ve her boyutuyla akıl ve mantık eşliğinde, ilim ışığında değerlendirebilmek noktasına ulaşamamışlardır.