Halifetullâh
Allâh, “insan”ı, yeryüzünde “halife” olarak yaratmıştır.
Bu Kur’ân-ı Kerîm’de açıklanan kesin gerçektir!
Acaba biz insan olduğumuza göre “Halife” oluşumuzun bilincinde miyiz?
Ne yönümüzle ve ne kadarıyla “ALLÂH” adıyla işaret edilenin “Halifesi”yiz acaba?..
Yeryüzünde ne kadarıyla “halifesi”yiz, “ALLÂH” ismiyle işaret edilenin?
“Halife” ne demektir?..
Bunun yaşamı nasıl olur?.. Nasıl “Halife” olduğunun bilincine erer kişi?.. “Halife”lik bilincine eren kişinin yaşamı ve yaşama bakış açısı nasıl olur?..
Herhâlde bu türden daha pek çok soru aklımıza takılabilir...
İşte bu konuya bir miktar açıklık getirmek amacıyla aşağıdaki bilgi kırıntılarını size takdime çalışacağım... Başarılı olursam, elbette ki lütuf ve inayet Allâhû Teâlâ’nın kereminden; hata ve kusurlar da terkibimin kapasitesinin yetersizliğinden!
Allâh kolaylaştıra!
Kur’ân-ı Kerîm, insanın yeryüzünde “Halife” olarak “meydana getirilişini”, “Bakara” Sûresinde 30. âyetten başlayan bölümde şöyle anlatır:
“Rabbin meleklere: ‘Ben arzda (bedende) bir halife (Esmâ mertebesinin farkındalığıyla yaşayan şuur sahibi) meydana getireceğim’ dedi. Onlar da: ‘Orada fesat çıkarıp kan döken birini mi meydana getireceksin; biz seni hamdinle (bizde açığa çıkardığın varlığını değerlendirme hâliyle) tespih (her an yeni hâle dönüşen isteğine kulluk ederek) ve kudsiyetini (her türlü eksiklikten berî oluşunu) dillendirmiyor muyuz?’ dediler. (Buyurdu): ‘BEN sizin bilmediklerinizin Aliymiyim!..’”
“Sonra Âdem’e (Esmâ’nın programlanışı, Esmâ bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan var edilene) bütün Esmâ’yı (Esmâ ül Hüsnâ’sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı). Sonra melâikeye: ‘Eğer dediğinizde ısrarlı iseniz bana (Âdem’in) varlığındaki Esmâ’nın (özelliklerinin) neler olduğunu anlatın’ dedi.”
“(Bunu değerlendiremeyen melâike): ‘Subhaneke (her an yeni bir şey yaratıp bunlarla da asla kayıtlanmayan ve sınırlanmayansın)! Bizde açığa çıkarttığın ilimden başkasını bilmemiz asla mümkün değil! Şüphesiz ki sen, Mutlak İlim (Aliym) ve bunu bir sistem içinde (Hakiym) açığa çıkaransın!’”
“(Hitap etti): ‘Yâ Âdem (yoktan var olmuş, Esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et.’ Âdem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisinde açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: ‘Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini)... Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!’”
“Meleklere: ‘Secde edin Âdem’e’ dediğimizde secde ettiler (yoktan varolmuştaki Esmâ’dan meydana gelmiş varlığa - Esmâ mertebesine)... Ancak İblis, benliğinin yüceliğinden (enfüsünde gördüğüyle âfaktaki hakikatten perdelenerek) inkâr etti. Hakikati inkâr edenlerden (kâfir) oldu.”
“Bundan sonra dedik ki: ‘Ey Âdem, sen ve senin hâlini, yaşamını paylaştığın (eşin - bedenin), cennet boyutunu mesken edinin. Dilediğinizce bu boyutun nimetleriyle yaşayın ve şu ağaca da yaklaşmayın, (yaklaşırsanız) zâlimlerden olursunuz.’”