“Müslümanlık” ile “İslâm Dini” Arasındaki Fark
Günümüzde ya iyi Türkçe bilmemekten ya da hiç düşünmeden şartlanma yollu birtakım verileri kabullenme; ve bunların aslını araştırmama yüzünden “müslümanlık” ile “İslâm Dini” arasındaki çok önemli farkı hiç fark etmiyor; bu yüzden de çok büyük yanılgılara düşüyoruz!.. Oysa bu ikisi çok ayrı kavramlardır!..
Bu sayfalardaki yazılarımda öncelikle amacım, iki çok önemli gerçeği fark ettirmek...
1. “Tanrı” kavramı ile “ALLÂH” ismi arasındaki çok önemli anlam farkı...
2. “Müslümanlık” ile “İslâm Dini” sözcükleri arasındaki çok önemli anlam farkı...
Bunlardan birincisini daha önceki yazılarımda anlatmıştım... Bu konuyu detaylı öğrenmek isteyenler “Hz. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” isimli eserimizi okuyabilirler...
“Müslümanlık” ile “İslâm Dini” arasındaki çok önemli farka gelince...
“İslâm Dini”; Allâh indîndeki zamanüstü evrensel SİSTEM ve DÜZEN’dir!.. Allâh, yaratmış olduğu bu zamanüstü evrensel sistem ve düzeni, Rasûlü diliyle insanlığa açıklamıştır... Amaç, insanların günlük kaygı ve arzularından öte, ebedî ve ezelî gerçekleri fark ederek; hem hakikatleri olan Allâh’ı tanımaları; hem de kendilerinde açığa çıkmakta olan Allâh’a ait özelliklerle geleceklerini, ebedî hayatlarını inşa etmeleridir...
“Müslüman”; peygamberin bildirdiklerine anladığı kadarıyla uyandır!
“Müslümanlık”; Allâh Rasûlü’nün bildirdiklerini kendi kapasiteleri kadarıyla anlayıp yorumlayan insanların genel kabulüdür! Buna, bütün müslümanlar dahildir. Her birimiz; görgümüz, kültürümüz, yetişme ortamımız, kabiliyet ve istidadımız; bizim yetişmemizde rol oynayan insanların kapasiteleri ve nihayet yetiştiğimiz ortamın toplumsal şartlanmaları ile değer yargıları sonucunda kişisel yorumlarda bulunuruz “DİN” hakkında; ki bu da müslümanlığı oluşturur...
“İslâm Dini”; göresel yani izafî, rölatif yani algılayana göre değişken değildir!.. Mutlaktır, kesindir, değişmezdir! “SÜNNETULLÂH” da denir bu “SİSTEM ve DÜZEN”e Kur’ân-ı Kerîm’de...
Hangi mertebedeki kim olursa olsun, herkes bu “Sistem”den algılayabildiği kadarını kavrar!.. Galaktik yapıların oluşumu ve varlığından, genetik veritabanlarındaki bilince kadar, her şey bu “sistem” içinde yer alır ve görev yapar! Genden galaksiye ulaşan bir zincir içinde insan, kopuk tek başına bir halka değildir elbette akıl sahiplerince! Basîreti açıklarca!.. Materyalist zihniyetten kurtulmuş bilimsel altyapılı kişilerce...
Ne çare ki “müslümanlık dini” içinde doğup büyümekte; ve bu kozanın dışında bir de “İSLÂM DİNİ” olduğunu fark etmemektedir müslümanların çok büyük çoğunluğu!.. Sonra da sorulmaktadır...
“Kur’ân bu kadar yüce bir kitapsa, niçin müslümanlar dünyada geri kalmış toplumları oluşturmaktadır?”
“İslâm Dini” yerine; kapsamı fevkalâde daraltılmış ve bir kozaya dönüşmüş, yalnızca şekil ve tapınma dini diye anlaşılmış, göktanrıdan umut beklenen “müslümanlık dini” ile daha nereye varılabilirdi ki?..
ALLÂH Kitabını okumak yerine, tavuğun suyunun suyunun suyu mahiyetinde bile olmayan; sayısız hurafe, safsata ve mantıksızlıkları din niyetine kabul anlamına gelen hikâyeleri, din esasları sanarak nereye ulaşılabilir ki?
Bir yol önderinin kitaplarını, belki de hiç anlamadan okuyup, tekrar etmekle “müslümanlık dini” kozasını delip asla “İslâm Dini”ne ulaşamazsınız!
Herkesten fikir alıp, kendi anlayışınızı kendiniz oluşturmak zorundasınız; çünkü tek başınıza ve kendi hesabınızı sadece kendiniz vermek suretiyle âhirete geçeceksiniz!
Sadece kendi yolunun kitaplarını okutup; başkalarınınkini yasaklayanlar, “İslâm Dini”nin yol kesicileridir; “müslümanlık dinin”in efendileri gibi gözükse de!
İmam Gazâli’den Şahı Nakşıbend’e, Abdulkâdir Geylânî’den Hacı Bektaş Velî’ye, Mevlâna’dan Saidî Nursî’ye kadar önde gelen ne kadar düşünür ve hâl ehli varsa hepsini okuyup; onların teker teker “İslâm Dini”ni nasıl anladıklarını görüp, bundan sonra da kendi anlayışınızı kendiniz bina etmek zorundasınız; taklitçilikten, güdülen olmaktan kurtulmak, “İslâm Dini” ile tanışıp “Hakikat”e ermek için!
İnsanların ve müslümanların, “İslâm Dini”ni maddeci bakış açısından arınmış olarak yeniden değerlendirmekten başka kurtuluş yolu yoktur!