Enes (r.a.)’dan:
Adamın biri:
−Yâ Rasûlullâh, babam nerededir? diye sordu. Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Baban cehennemdedir!.. diye cevap verdi.
Soruyu soran adam gidince, Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Benim babam ile senin baban ateştedirler!.. buyurdu. (Ebu Davud)
Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle demiştir:
Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) Neccar oğullarına ait bir bahçede, devesi üzerinde iken, biz de yanında bulunuyorduk. Deve birdenbire ürküp kaçtı...
Neredeyse Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem)’i üzerinden atacaktı. Birden orada altı, yahut beş veya dört kabir bulunduğu anlaşıldı.
Allâh Rasûlü (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Bu kabir sahiplerini bilen var mı? diye sordu. Bir adam:
−Ben bilirim, dedi. Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Bunlar ne zaman öldüler? dedi. Adam:
− Şirk hâlinde iken öldüler,diye cevap verdi. Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Bu Muhammed ümmeti kabirlerinde sorguya tâbi tutulur (fitne ve azaba düçar olurlar); ölülerinizi gömmekten çekineceğinizden korkmasam, şu kabirlerden işittiğim azabı, ALLÂH’ın size de işittirmesine dua ederdim, buyurdu.(Müslim, Nesei)
* * *
Sehl (r.a.)’dan:
“Müslümanların büyük zengin ve yardımcılarından bir adam, Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) ile birlikte iştirak ettiği bir savaşta, Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) kendisine baktı ve:
−Kim cehennemlik bir adam görmek istiyorsa, şu adama baksın!.. dedi. Bunun üzerine cemaattan biri, zenginin peşine düştü.
Bu, o hâli ile müşriklere en şiddetli bir şekilde saldıranlardan biri idi.
Nihayet yaralandı. Dayanamadığından daha çabuk ölmeyi arzu ettiği için, kılıcının ucunu iki memesi arasına dayadı ve vücüdunun bütün ağırlığı ile kılıca yüklenince kılıç (sırtından) iki omuzu arasından çıktı (bu suretle intihar etti).
Bunu gören o adam, koşarak Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem)’ın yanına geldi ve ;
−Senin gerçekten Allâh’ın Rasûlü olduğuna şehâdet ederim (yani bu adam hakkında verdiğin haber doğru çıktı)dedi.
Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Ne oldu? dedi. Adam:
− Filan kişi için; kim cehennemlik olan bir adamı görmek isterse, şu adama baksın, buyurdun. Hâlbuki bu adam Müslümanlara en çok yardım edenlerimizden biri idi. (Sen söyleyince) bu adamın (göründüğü gibi) böyle (yani bu hâli üzerine) ölmeyeceğini anlamıştım. Adam yaralanınca, hemen ölmek istedi ve kendini öldürdü.
Bunun üzerine Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Muhakkak ki kul, (Allâh’ın ilminde) cennet ehlinden olduğu hâlde cehennemliklerin yaptığı işleri yapar. Cehennem ehlinden olduğu hâlde de cennetliklerin amellerini yapar. Amellerde itibar, insanların ömrünün sonlarında yaptığı amelleredir!.. buyurdu.” (Buhari)
* * *
Abdullah b. Amr. (r.a.) şöyle demiştir:
“Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) elinde iki kitap olduğu hâlde çıkıp geldi ve;
−Şu iki kitap nedir, bilir misiniz?.. diye sordu. Biz:
−Bilmiyoruz yâ Rasûlullâh, ancak sen bize anlatırsan öğreniriz?.. dedik.
Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem) sağ elindeki kitap için:
−Bu, Âlemlerin Rabbi tarafından (yazılmış) bir kitaptır. Burada cennetlik olan insanların isimleri ile babalarının ve kabilelerinin isimleri vardır, dedi. Sonra sonuncusuna kadar bunların vasıflarını anlattı.
−Bundan sonra, artık ebediyen bunların arasına ne bir ilave yapılır, ne de biri hariç bırakılır,buyurdu. Bunun üzerine orada bulunan sahabiler:
−Eğer bu, olmuş bitmiş bir mesele ise, amelin ne önemi var? diye sordular. Rasûlullâh (sallâllâhu aleyhi vesellem):
−Zira, cennet ehli, sonunu cennetliklerin amelini işleyerek getirir. Cehennemlik olan kişi de, sonunda cehennemliklerin amelini işlemekle hayatını sona erdirir, dedi.
Sonra elleri ile bir şey atar gibi bir hareket yaptı ve;
−Allâh, kullarının işini karara bağlamıştır: Bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemdedir!.. buyurdu.”
* * *
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan:
“Allâh Rasûlü (sallâllâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
−İnsanın sabah mümin, akşam kâfir; sabah kâfir, akşam mümin olduğu için küçük bir dünya menfaati karşısında dinini sattığı ve karanlık gecenin dalgaları gibi fitnelerin vuku bulduğu zamanda sâlih amellere koşunuz!” (Müslim, Tırmızî)
* * *